ARİF ŞAİRİN BENİ ŞAŞIRTAN ESERİNE DAİR/Fazlı BAYRAM


Hamil-i kitabın şairi yakinimdir. Hem de öyle bin dokuz yüz seksenlerin milletvekili kartlarındaki cakalı ve caf caflı laflar gibi değil hakikaten yakinimdir. Yakınlığımız fikri maceramızın benzerliğindendir. Yakınlığımız kenar mahalleliğimizin benzerliğindendir. Yakınlığımız sıkıldık mı sövüşümüzdendir. Güzel sövme sanatlarını seviyor olmamız da bizi yakın kılar.
Lakin bu aziz dost, edebiyat mektebine duhul edişiyle birlikte bir takım karanlık düşüncelere, ayağı yere basmayan hallere kaptırdı kendini.
Şairliğini kibrinden takdirime sunmaz. Sunsa da benim tevazu sahibi olmaya çalışma isteğim, aziz dostun şairliğini değerlendirmeme müsaade etmez. Ancak üstadın bu güzide şiir kitabı ve hakikaten birer sanat eseri olan şiirleriyle alakalı üç beş kelam etmeden de olmaz.
Üstadın şair olma iddiasıyla âcizane 2005 yılında karşılaştım. İstifademize sunulan şiir ‘kokuyordu kızların’ başlıklı serbest, çok serbest şiir. O zaman da eleştirmiştik. Ancak üstadın özelliğidir sokak ağzıyla avam üslubuyla yapılan eleştirilere eşsiz bir gülümseme ışıldatır. Hah ben bu şiiri anladım derseniz de yüzündeki tebessüm yerini eyvah anlaşıldım mı yoksa endişesine bırakır. Eyvah anlaşıldım. Korkma dost bu şiirleri kimse anlamaz. Anladım diyenler seni endişelendirmek maksatlı söyler bunu. Sahi şair neden anlaşılmak istemez ki? Şu eşsiz mısralara bakar mısınız:

“Perşembe günü böyle geçti iyi ki geçti bu beni sevindirdi
Uyuşmuş bir silahın mermisiz kalışıdır bu böyle bambaşkadır
Daha köşeden geçip seyretmeyeceğim neydi o kokuların
Dursun da tek nasıl durursa dursun o kızların neydi o Allahım.”

Şehevi arzularını zorla bastırmış bir lise gencinin düşünceleri gibi görünüşte. Tabi ne anlamlar yüklediğini üstadın bu mısralara biz anlayamayız; özgünlüğün bu kadarına pes doğrusu. Özgün olacağız derken de insan içine çıkamaz olmamak lazım diye düşünüyorum. Üstadın hangi sanat anlayışını benimsiyorsunuz sanat için mi sanat, halk için mi sanat tuzak sorusuna düşmeyişini müşahede ettim. Ancak kitaptan edindiğim intiba sanat için sanat anlayışına daha yakın olduğunu hissettirdi bana. Bence Allah için olmayan sanat bid’attan başka bir şey değildir. Sanat kisvesi altındaki kültür güvesidir, medeniyet piresidir. Sanat ancak kültür ve medeniyete hizmet ettiği sürece Din-i Mübin-i İslamı yücelttiği sürece anlam ifade eder. Haçlı zihniyetinin insanı ancak bir beşer olarak gören; ihtiyaçlarının tatmin edilmesi gereken doyumsuz, nesilsiz ve soysuz dayatmalarından beslenen bir sanatı benimseyebilir miyiz?  Üstat da elbette sanata nasıl bakacağını bilir. Ancak doğru ve zeminli bakışını âcizane ben kitabında pek hissedemedim.
Değerli şair:
Yüreğini ibrahim ateşiyle pişirmiş aziz dost. Biz ham yüreğimizle Yemen yollarında Türkü talim ederken medeniyet coğrafyamızı Türkülerin kanatlarında dolaşırken sen Türküleri Allah’a ısmarlamış, batının örümcek ağı gibi dimağımızı sarıp bizleri maddeye esir eden müzikleriyle hemhal olmuşsun belli ki. Yoksa şu mısraları yazarken kalemin titreyişini fark ederdin.

“Yine bir kız bilir ancak şimdi burada bu kızlar nasıl kokuyordur
Kızlar sarhoştu ayakta duramıyorlardı ben bunu anlıyordum”

Başta da belirttiğim gibi hamili kitabın şairi dostumdur hem de kallavi bir dost. Biz İmam Hatip mektebinde Din-i Mübin-i İslam öğrendik birlikte. Hadis, Tefsir, Kelam, Akaid ilimlerine talebe olduk. Ah o edebiyat mektebi ah. Ne olduysa üstada edebiyat mektebi sonrası oldu yoksa böyle abuk subuk şeyler yazar mıydı bu asım dost. Asımın neslinden olduğumuz dost.
Kitabın başlığına bakar mısınız efendim: “Beni Şaşırt”  Defaatle okuduğum esere göre bu hitab Allah’a yapılmış kanaatimce. Değerli şair şaşırmak için neyi beklemektedir. Ya da nasıl bir şey istemektedir ki şaşırma duygusunu harekete geçirsin? Neye şaşırmak istemektedir? Niye şaşırmak istemektedir? Onun, yüce yaratıcının her eserine her dem şaşırmasını ne engellemektedir? Yoksa maazallah kalbi karardı da hissiyatı mı perdelendi?  Yoksa güneşin her gün doğuşuna ve batışına; ağaçların ölüp ölüp dirilişine; topraktan her hayatın fışkırışına; rüzgâra,  mevsime,  yağmura, insana, berekete, aşka, akla, her an her zerreye; hatta ve hatta sivrisineğin kanadındaki zehre ve karıncanın rızkına şaşırmamak, şaşkınlıktan deliye dönmemek mümkün mü? “Beni şaşırt”ın diğer manasıyla üstadın böyle bir hitapta bulunmuş olması imkânsız. Çünkü şairin macerası Beni doğru yoldan şaşırt Yanlışa yönlendir sapıt hitabına manidir. Allah kimseyi bu manada şaşırtmasın (âmin). Biz mevlamızın Kudreti ve Rahmeti karşısında daim şaşkın, daha uygun bir ifade ile Hayretler içindeyiz.

Allahtan şair şu mısraları kaleme almış da endişelerimizin büyük çoğunluğu ortadan kalakmış. Bu şiirle kafamızdaki sisli fikirler aydınlanmıştır.

Gömlek

Onun terziliği iyidir aslında
Bir gömlekte bir pantolonda
Fakat burada biraz eksik çalışmıştır
Korkuyu tam şurada
Cebin içine kıvırmıştır
Düğme suratsız bir geyik gibi
Ortada kalmıştır
Sabun kaymıştır
Çaresizlik şu güneşle birlikte
Bize biraz daha yaklaşmıştır

Bu şiir tedaisi bakımından tasavvufi bir heyecanı taşır. Bu meyanda bazı şiirler kitaba serpiştirilmiştir. Şairin yüreğine sağlık. Türk edebiyatına böyle bir eser kazandırmış olması hamili kitap şahsımın sevincine sebep olmuştur her şeye rağmen. Üstada saygı ve hürmetlerimi arz ederim. O meyve verdi biz dahi taşladık.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder