“KİM GELDİ PENCERESİ” / Hasan EJDERHA

“KİM GELDİ PENCERESİ” Bu zamana kadar okuduğum en güzel şiir kitabı adı…

Şiirin penceresinden kitabın sayfalarına baktığımızda bu isim, insanda müthiş çağrışımlar uyandırıyor. Daha kitabın muhtevasını oluşturan şiirleri okumadan kafanızda bir yığın öykü, hatıra, geleneğimize dair film şeritleri gözlerinizin önünden geçerek tarihi canlanıveriyor gönlünüzü harekete geçiriyor. İçinize oyuklanıp gidiyorsunuz adeta.

Kitabın adının çağrışımından yola çıksak, kitabı, muhtevasını, şairini, yayıncısını, unutup, yol alıp gideceğiz. İyisi mi biz kitabı önce bir tanıyalım:

 “KİM GELDİ PENCERESİ” Hüseyin Burak US’un ikinci şiir kitabı. İlk kitabı, İnsan Saati Yayınları’ndan çıkan “Bir Çocuk Tutar Ellerimden” kitabı ile okuduk şairin şiirlerini ilk defa. Hüseyin Burak US’un bu ikinci kitabı “KİM GELDİ PENCERESİ” İstanbul Yayınları’nın 56. Şiir serisinin 33’sü olarak Birnokta kitaplığından Ekim 2016’da çıkmış. Editör olarak Bünyamin K. İsmi, “Okuyun dostlar bu kitabı, okuyun!” diye el ediyor. Nefis bir kapak tasarımı ve şiir kitabına uygun müthiş bir hacim ile “Açılmaktan utanan oruçlar tutuyorum/Yorganım yok oğlum/ayağımı kafama göre uzatıyorum” arka kapakta bu üç mısra ile Hüseyin Burak Us Şiirlerinin kapısını aralıyorsunuz.

Arka kapaktaki üç mısra ile Hüseyin Burak US’un şiirlerinin kapısını aralıyorsunuz dedik ama söz gelimi dedik. Şiirlerin kapısını aralasanız, kapıdan içeri girseniz de şiire ulaşabilme imkânınız yok; şiire emek vermez, mısralarla hemhal olmaz/olamazsanız şiirlerden zırnık koklayamazsınız.

Hüseyin Burak Us Zaten aykırı bir şair; şiirler de o kadar aykırı ve zaman zaman entelektüel, zaman zaman şaşıracağınız kadar yerli. Fakat her yönü ile evrensel mısralar ve evrensel söylemlerden müteşekkil nefis bir şiir kitabını okuyacaksınız.

Kitap, Kar Yaprakları ve Annem Şair Olmamı İsteyince olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Birkaç şiirin başlığını okuyunca neden aykırı bir şair dediğimi anlayacaksınız. Rahat Şiir, Huzurun Ni Hali, Kırmızı Yalnızlık, Medar-ı Maişet, Ruhun Düğmesi ve Sızının Gurbeti gibi aykırı, ezber bozan, hoş şiir başlıkları var kitapta…

Kalabalık Ç Şiiri ile Hüseyin Burak US’un; bir yıl boyunca içeride kapalı kalmış atın, bahar gelince bozkıra bırakılması ile delice koşması gibi coşmuş şair. Açmış da bütün gönül kapılarını ve gönül pencerelerini bütün kuşları salmış adeta. Gönlünü hiçbir kurala, kaideye hapsetmeden gönlünce, estiğince söylemiş sözünü. Şiiri söyleyince de bütün gönlü ve gönlündekiler şiire çıkmış.

(…)
“Kimimizin Fevzi vardı kimimizin uğurları
Seyirtip sıtmalı sözler yazardık peçetelere
Saçlarımızı dağıtıp ısıtmalı günlerde
C şıkkı gibi gerinirdik
Her şeyin ortasıydı. Bölüşülürdü
Biz görürdük şehir de görürdü”
(…)

“Biz görürdük şehir de görürdü” mısraı sarstı beni. Şiirin şairi için neye tekabül ediyor? Şair bunu söylerken aslında ne söyledi bilmiyorum. Esasında bu okuyucunun da umurunda olmamalı. Okuyucu, mısraın kendisinde neye değdiğine, neye tekabül ettiğine ve kendisinde neyi harekete geçirdiğine bakmalı. İşte bu manada Hüseyin Burak US şiiri sizi hiç ummadığınız, öngörmediğiniz mecralara taşıyabilir. Hatta sizde bir şiirin, yazının, öykünün kapılarını açıp, sizi edebiyatın ortasına küreleyebilir.

Şu musralar da Kar Yaprağı şiirinden:

“Hangi aynadan yekindirdiysem kendimi
Tufan olup koptu koçanından/moralimin ahsen-i takvimi.”

Bu şiirdeki “ahsen-i takvim” ifadesi ilginç. Mısraın önü sonu itibariyle de ilginç. Kar Yaprağı şiirinin de finali bu ifade.

Ahsen-i Takvim’e bakalım: Bu tabir, Tîn sûresinin 4. âyetinde geçmektedir. Âyette; "Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde (ahsen-i takvîm) yarattık" denilmektedir. Bu tabirde geçen "takvîm", eğriyi doğrultmak, kıvama ve nizama koymak, kıymet vermek ve kıymetlendirmek; "ahsen" ise en iyi, en güzel demektir. "Ahsen-i Takvîm" ifadesi insanın; ruh ve bedeni ile en mükemmel şekilde yaratıldığını, boyunun düzgünlüğünü, endamının eşsizliğini, dileyen, isteyen, düşünen, konuşan, yazan, anlayan, anlatan ve sanat kabiliyeti olan; hakkı bâtıldan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden, tatlıyı acıdan ayıran akıllı bir varlık oluşunu ifâde eder.
Ali Yurtgezen hocam ise “ADAM OLMAK” yazısında şöyle diyor:

İnsanın vazifesi “beşer” olarak kalmamak, beşeriyetini âdemiyetinin emrine vererek, başlangıçtaki, meleklerin secde kıldığı kâmil hâlini kazanmaya çalışmaktır. Bu hâl “ ahsen -i takvîm”dir .  Eğer insan beşeriyetine yönelir, âdemiyetini ihmâl ederse “ esfel -i sâfilîn”den olur.  Hazret-i Âdem'in Kur'ân-ı Kerîm'de hikâye edilen macerası, bütün insanlar için bir misâldir. Hazreti Âdem, meleklerin dahi ta'zimde bulunduğu bir mevki'de iken beşeriyetinin galip gelmesiyle ahdini unuttu, Şeytan'ın iğvâsına kapıldı, kemâlâtını kaybedip rahat bir hayattan, zorluklarla dolu dünya hayatına atıldı. Fakat İblis gibi günahında ve isyanında diretmeyip tevbe etti. Allah da onun tevbesini kabûl ederek onu seçkin kullarından yaptı, kendisine nebî, yeryüzüne halîfe kıldı. Bu, “Âdem'in çocukları da beşeriyet ile âdemiyet arasında imtihan olduklarını unutmadan Şeytan'ın ardı sıra gitmezler, sürçmeleri hâlinde tevbe ederler ve Elest Bezmi'ndeki ahitlerine sâdık kalırlar ise meleklerin secde ettiği Âdem mevkiine yeniden çıkabilirler” demektir. 

Tekrar şiire dönecek olursak “Hangi aynadan yekindirdiysem kendimi/Tufan olup koptu koçanından/moralimin ahsen-i takvimi” diyor Hüseyin Burak US. “Şairin ne dediğine bakmayın. Siz gönlünüzde neye tekabül ettiğine bakın” diyen bendim az önceki paragrafta. “Moralimin ahsen-i takvimi”  derken şair aslında ne demek istediği üzerine hem Hüseyin Burak US okuyucularının hem de bu yazıyı okuyanların biraz düşünmesini istedim. Bu hususta bu kadar mıdır söyleyeceklerimiz? Elbette değil. Hatta hem Hüseyin Burak US’u hem de “KİM GELDİ PENCERESİ” kitabını dövebiliriz istersek. Ama niyetimiz bağcıyı dövmekten ziyade üzüm yemektir.

Hüseyin Burak US şiirlerini okurken, her şiirde, hatta her mısrada şaşıracağınız ifadelerle karşılaşacaksınız. Daha doğrusu ezberinizi bozan ifadelerle… “Aaa! Bu ifade mısrada kullanılınca ilginç olmuş!” diyecek, belki de bazı ifadeler için; “olur mu canım! Bu ifade şiirde nasıl hazmedilir?” deyivereceksiniz. Kimi okuyucu tenkit edecek, kimi okuyucu ise; “hah işte tam bana göre” diyecek. Zaten edebiyat âleminde eksik olan da bu değil mi? Her şair ve yazar, ağzını açınca: “Efendim tenkid müessesemiz gelişmedi bir türlü!” demez mi? Bu arada bir hususta kim kimi tenkid etse onun düşmanı oluvereceğini da bir tarafa not etmeliyiz.

Liman şiirinin “ikinci perde”si:
Sahi biz ne kadar da iki kişiyiz
Sabah namazı kadar iki kişiyiz
Kapanıp durma bir topak et bu tarafım
Canım şerre yoruldu damarlarıma müren gerek
Kimseye sormadan arttı gençlik fotoğrafım
Kaba olurdu bu çağda kısa boylu iman etmek

“KİM GELDİ PENCERESİ”ni okurken bazı şiirleri çok sevdim. Liman şiiri de onlardan birisidir. Hele bu “ikinci perde” gerçekten bana değdi. Çarptı gönlümün kapılarına… Gönlümüze gelen misafir ne getirecek, neyi alıp gidecek şimdilik bilemiyoruz. Bakacağız…

Hüseyin Burak US’u gönülden tebrik ediyorum. Her şeye, her türlü ortama rağmen şiirde ısrar ediyor, şiir ile sürekli hemhal oluyor. “KİM GELDİ PENCERESİ” güzel bir şiir kitabı olmuş. İnşallah okuyucusuna ulaşır. En önemlisi de mısralar okuyucusuna ulaşır. Kitaplarına çok ilginç isimler bulan şairin üçüncü kitabının adını şimdiden merak etmeye başladım bile.

Kitabın son şiiri olan “Uzun Kaldırımlarda Yaşanmış Bir Aşktan” şiiri ile biz de yazımızı tamamlayalım.

Bir yıl daha uzaklaşıyor giderek
Ömrün yorgunluğuna yığılıyor anılar

Hikâyeyi dinlemeden üzülmeye hazırlanıyorum
Kuşların söyleştiği dallarda
Bir sanrı gibi yırtan kabuğunu
Erken açan tomurcuk ağaçlarda
Öptü de bizi kana kana yanaklarımızdan
Yıldızsız geceler ortasında kalakaldık

Örtülmeyen kapılar arkasındayız
Renkli düşün, uçarı düşün kimsesizliğinde
Med cezirle baş kaldırmış hâlim
Uzun kaldırımlarda yaşanmamış aşktan
-söyleşirken-
Örtülmeyen kapılar arkasında
Kalakaldık



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder