Mecmua-ı Hayatım Yahud Dil-i Şikeste 1 / Necip HİKMET


21 yüzyılda Türk edebiyatına yön veren "Yoldaki Kalemler" isimli edebiyat sitesinde yayınlanan "Münevver Türk zabiti Rıdvan Bey" isimli biyografiden sonra; Türk edebi mahfillerinde kimi zaman takdire şayan mütala ve münazaraları, kimi zaman teessüf edilen şedit itham ve galiz küfürlerle dolu münakaşaları temaşa etmekteyiz.

Evvela edebiyatın şerefini muhafaza saniyen Münevver Türk zabiti Rıdvan Bey'in itibarını muhkem kılmak adına; divitimizin ucunu keskinleştirmek ve de mürekkebi damlatmak vacip oldu. Böylesine mühim bir meseleye lakayt kalamazdık. Edebi mahfillerde cereyan eden hararetli münakaşa ve münazaralar iki bahis etrafında dönüp dolaşmaktadır. Birinci bahis: Rıdvan Bey isminde münevver bir kişi hakikaten yaşamış mıdır? İkinci bahis: Mecmua-ı Hayatım Yahud Dil-i Şikeste'nin mevcudiyeti.

Acizane, Yoldaki Kalemler'in bir mensubu olarak; tüm malumatları burada ithamsız ve küfürsüz bir üslup ile tamamıyle hüccetlerle tebyine gayret göstereceğim. Niyet hayr akıbet hayr düsturuyla bu tartışmaların ilk çıktığı noktaya giderek yol almaya çalışacağım. Rıdvan Bey’le alakalı ilk malumatlar üstadım Cezbe’nin rivayeti ile zuhur etmiştir. Üstadım Cezbe Efendi Yemen'den gelme Taşdelen suyu ile portakal odununda pişirilme Türk kahvesini yudumlarken aldığı yudumdaki lezzetin etkisiyle oturduğu sedirde gevşemiş, hiç de lüzumu yok iken Rıdvan Bey'e dair malumatları -hazirunun da edebi mahfilden olması hasebiyle- israf derecesinde infak niyetine savup savurmuştur.

Rivayet odur ki; Rıdvan Bey nam Münevver Türk zabiti bir gece önce müstakbel kayınpederi Yunis Efendi ile Sarayburnu'nda boğaza nazır meşk ederken Cenap Şahabettin'in "saat-i semen-fam" terkibi üzerine birbirlerine ithamlarda bulunmuş, kalpler Çekoslavak porselenleri gibi kırılmış ve de Rıdvan Bey'in Atiyye hanımla izdivaçları nâmümkün hale gelmiştir. İşte bu aşk acısıyla zabit Rıdvan Bey kendi askeri makamında Atiyye hanıma dair hüznün,kederin, firakın beyitlerini karalarken içeri -ismi lazım değil- bir PAŞA girer. PAŞA, Rıdvan Bey'in ne yazdığını merak ettiğini ve yazdıklarını okumasını istediğini söyleyince; Rıdvan Bey bir zabit olarak aşk şiirleri yazdığının bilinmesinin kendi namına kara bir leke olacağını düşünüp gayri ihtiyari (erkekliğe leke sürmemek kaygısıyla da) Namık Kemal'in "altı da bir üstü de birdir yerin" mısrasının geçtiği hürriyet temalı bir şiiri patlatmış, bunun üzerine haşmetmeap hazretlerinin hışmına uğrama korkusuna düşen PAŞA tarafından tevkif edilmiştir.

Üstadım Cezbe Efendi hazretleri yeri ve zamanı ile hiç de isabet buyurmadığı bu rivayet ile: zaten edebiyatla para kazanamayan zevatın boş vaktini lakırdı ve kil-u kal ile dolduracak bir bahsi onlara meze etmiştir. Hazirundan pek hararetli birisi, üstadım Cezbeli Efendi’ye ithafen; Cezbeli utanmasa! Rıdvan Bey'in kendisini tevkif eden Paşa'nın kızı Cavidan ile de muaşşakat yaşadığını da rivayet edecek, diyerek büyük bir muharebenin ilk kurşunu sıkmıştır.

Münakaşaların ilk kaynağı olan bu vakadan sonra eline kahve fincanını alan her kişi bu bahis üzerinde fikir beyan eder hale geldi. Acizane işkembe-i kübradan mesnetsiz lakırdı yapmak yerine mesnetleri ile Münevver Türk zabiti Rıdvan Bey'in varlığını ve de tek eserini ispata gayret göstereceğiz.

Gayret bizden Tevfik Allah'tan…

Tarih: 15/06/2020

Yer: Nahırönü alt taraflarındaki patlıcan tarlaları.

4 yorum:

  1. Sabirsizlikla bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Merakla bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  3. Edebiyat tarihinin tozlu sayfaları arasında yitip giden bu kıymettar mevzuu tekrar gün ışığına çıkarma çabalarınız, Türk edebiyatına mühim bir hizmet olduğu kadar, Rıdvan Bey'in muazzep ruhunun ferah bulmasına da vesile olacaktır. (Allahulalem)

    YanıtlaSil