Diyar-ı Hamuş/Fatma Nur Kaya

 


Uzun bir aradan sonra
yeniden alıyorum kalemi elime.
Mürekkep değil, gönül deryamdan
dökülüyor sözcükler.

Bir an duraksıyorum—
belki de kafiye arıyorum.
Zira bilirim,
kafiye olmayınca söz yetim kalır,
Fakat bazen de
kafiyesiz sözün içinde
en hakiki melodi saklıdır.

Sahi, kime yazıyorum?
Ne için düşüyor kelimeler sayfaya?
Doğrusu, bilmiyorum.
Ama bilmemek,
bazen ilimden daha yüce bir lütuf,
cehalet değil,
bilgece bir sükût.

Bağışla beni—
ehli değilim bu işin.
O yüzden söze girmekte zorlanırım.
“Halin nasıldır?” diye sorsam,
cevap vermeye olur muydu mecalin?

Çünkü kelimeler,
senden kaçıyor.
Sen ise sessizliğe saklanıyorsun;
zannımca Diyar-ı Hamuş’tan geliyorsun.

Ve bilirim:
O hamuşluk, büyük mertebedir.
Zira susmak, binlerce sözden ağırdır.
Söz, gönle ulaşmazsa ses olmaktan öteye gidemez;
fakat suskunluk,
gönlüne iner de sırra ererse,
işte o vakit hakikatin kapısı aralanır.

Ne mutlu o yüce mertebeyi hakkıyla taşıyana,
ne mutlu susarak konuşana,
ve sükûtun dilinden
Rabbin kelâmını duyana.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder