YANAN OCAK / mustafa Alper taş














YANAN OCAK

“Ocağın yana çocuk” demişti, o soğuk mu soğuk şubat günü, ocağın başında, darı bazlamasını çevirirken çarpıp un kabını devirdiğimde ninem. “Asıl senin yansın ocağın karı!” dedim ben de kızgınlıkla, gülüverdi. Nasıl gücenmiştim, evimizi, annem, babam, kardeşim hepimiz yanalım ölelim mi yani; nasıl ister bunu bir un kabı devrildi diye…

O sene, kıştan kıyametten Düldül’ü göremedik günlerce. Kar, şehre indi ve bilmem filan köye kurtlar inmiş, gören kadın zor kurtarmış canını, çocuğun birini parçalayacakken babası çifteyle vurmuş birini kurtların, diye hikâyeler anlatıldı. Öyle korktuk, ya buraya da gelirlerse, biz portakal alalım derken akşam bahçeden bir kurt üzerimize atlayıp boğazlayıverirse ve kimseler duymazsa öldüğümüzü, annemiz ağlarsa…

Sabahın köründe, inekleri yemleyip gelen ninem, ortalık ışımamışken, sabah namazının ardından yaptığı mercimek çorbasını içmemiz için çağırırdı soğuğun elleri kestiği günlerde. Kızgın için ha, ekmek uflayın ha derdi, sanki çorbayla eriyen tahta kaşıkla oyalandıkça biz. Kokusuyla insan doyuran dua çorbasıydı mahlıta çorbası ninemin.

Günlerce kızdım ona yine de. Ocağın yansın dedi bana. Onun, sürekli mırıldanan dilinden düşürmediği İsmin Sahibi öğretilmişti hepimize, O’nun uluların dileklerini yerine getirmeyi ne çok sevdiği öğretilmişti çünkü.

Anneme söyledim dayanamayıp artık. Anne, ateşe filan dikkat et, soba sönsün iyice. “Oğlum ne oldu da dertlendin bunlara” diyerek güldü annem. “Ninem, ocağın yansın çocuk dedi bana, ilendi” dedim anneme.

Öyle çok güldü ki. Bir ulunun ilencinden korkmamasına hayret ettim önce. Sonra oğlum dedi annem, ocağın yansın demek, ocağın ışısın, hep mutlu, bolluk içinde yaşayasın demektir. Nasıl dedim ocak yanarsa nasıl yaşarım orada? Ocak yanar ki yemek pişer, yanar ki sığınırsın kötülükten kendi ocağına dedi annem.

Koştum ninemin yanına, kuşluk duasını toplamaktan kalkan nineme “karıııı diye bağırdım kocakarıııı ocağın yansın senin de yansın ki içelim çorbalarınıııı!”


Kuru yapraklar gibi avuçlarının arasına alıp yüzümü, mırıldanmaya devam etti gülerek.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder