BEYAZDAN NEŞ’ET RENGÂRENK KESRET / Suat KIYAK










Beyaz olmalı insan,
hem de lekesizinden, tertemiz...
Yedi rengin dışında olmalı,
yani rengi olmamalı,
yani renksiz...

Bilirsiniz;
beyazın renk olmadığını da,
renk tayfında yer almadığını da...
Görmekteyiz;
renksizdir güneş ışığı,
yani beyazdır, Mü'min gibi...
Yedi renk yeryüzüne düşene kadar
beyazın içindeydi, batın idi,
dalga boylarından, 
nesnelere göre ayrışdı...
Hangi madde 
ışığın hangi dalga boyunu sevdi ise,
o rengi üzerine giydi, zahir oldu...

Siyah olmamalı insan;
ışıktan kaçmamalı,
zulmete esir olmamalı,
karanlıkta boğulmamalı...

Hani günah da siyahtır ya
semboller evreninde
Sevaplar da beyaz
Gride ise bulaşıktır siyah ile beyaz...

Hani vahdettir beyaz
cennettir yeşil,
cehennemse ateş kırmızısı...
Günahkar siyah, münafık gri, Mü'min beyaz..

Hani mavidir sema, turkuazdır derya.
Renkten renge girer ya bulutlar.

Taba rengini sever ya "Kâmil"ler
Onlarki Toprak gibiler...
Sadece tevazuda değil tabiki...
Bütün mahlukata ikramdadırlar
Yedirirler envai çeşidinden
İçirirler ab-ı hayat çeşmesinden 

Aslında renk yoktur derler;
beynimizin,
fotonların dalga boyunu ve frekansı algısıdır  sadece...

Vahidiyetin 
adeta kesretteki görünüşüdür
renkler.
Sıbgatullah ile boyanmalı insan
bütün renkleri havi de olsa
ayrışmasa yedi renge...
Görse de renkleri 
aldanmasa zahire,
renksizliğe sahip olsa, beyaz gibi...

Bak ve gör !
"Hayy" sırrına hamil olan su, 
alır kabının rengini. Tıpkı ışık gibi.
Su
renksizdir renksiz...
Hani ne der, şair İbrahim Yurtören
Tahir Karagöz'ün Sofyan usülünde 
bestelediği Rast makamındaki  ilahide:

"ey oğul birdir, kap değişse su,
varlık bir gölge, benlik bir pusu,
ne diyelim ki rabbin duygusu,
sizde bir türlü, bizde bir türlü"

Aynı güneşin ışıkları altındayız biz,
Rengarengiz...
"Sende bir türlü

Bende bir türlü" azizim!

1 yorum: