SÖZÜ OLAN KİTAP: “BEN Mİ? SEN Mİ? BİZ Mİ?”/ AHMET DOĞAN İLBEY

Kalem ehli, tanbur ve ud çalar, Gönül mesleği udî… Bağlamaya dosttur. Nebatattan hayvanata, topraktan biyolojiye uzanan Gâzi Üniversitesindeki derslerinden din-i mübin ölçülerine göre yepyeni bir düşünce ve bakış ortaya koyan, hâl diliyle yazdığı yazılarını kalp ve dimağımızı cezbeye kaptıran adlarıyla kitap zarfına sokan, tasavvuf mûsikîsi ve türküler söyleyen, şair, bestekâr, hâl ehli ve biyoloji-zooloji-botanik profesörü Prof. Dr. Suat Kıyak hocadan bahsediyoruz.

Âhir ömründe akademisyenliğini teknik, ceberrut ve bürokratik bir titre dönüştürmeden, Halk içinde Hakk’la beraber yaşayan modern zaman dervişidir Suat Hoca… Modernizmin ve kibrin en kesif olduğu Ankara’da Elazizli mertliğini sürdüren bir gönül adamıdır.  

“Ben mi? Sen mi? Biz mi?” adlı son kitabını imzalayarak göndermiş ve fakîri bahtiyar kılmıştır. Daha önce, “Bir Nefes, Bir Kelâm, Bir Kitap…” , “Bir Bak… Bir Gör… Bir Oku..!”,  “Bir Harf… Bir Hece… Bir Kelime...!” ve “Bir An… Bir Gün… Bir Ömür…!” adlarıyla kalp ve dimağa dokunaklı güzide kitaplarını okumuştum. Her biri birbirinin mütemmim cüzü olan bu kitaplarda tabiat, eşya, fen, modern bilim ve hayat tenkidi ve kirlenen dünyâya temenna eden insanın âhreti unutuşuna kadar âfete uğrayan kalbine, gönlüne, îmanına dair her mesele icazlı ve üsluplu kısa nesir ve şiirlerle dile getiriliyor.

Son kitabı “Ben mi? Sen mi? Biz mi?” yi (suat.kiyak@gmail.com) okumaya devam ediyoruz. Kitapları hakkında daha önce söylediğimi, kalbe ve dimağa dokunaklı bu kitabı hakkında da söylemeliyim: Tasavvufî öğütlerden hikmetli sözlere ve kendi yazdığı irfan yüklü şiirlere kadar, kalp ve dimağa faydalı yazılar kitap zarfına girmiş. Suat Kıyak hocanın melâmî ve hasbî bir tarafı daha var ki, modern kapitalizmin ticarî alışkanlıklarına kapılan yazar ve aydınlara hiç mi hiç benzemez. Başucumuzda olan son kitabı da dâhil yayınladığı beş kitabının arka kapağında, yapıştırma değil, baskıyla yazılı “ücretsiz” ibaresi ancak Suat hocadan sâdır olur.

“Ben mi? Sen mi? Biz mi?” kitabı dünyâya bel bağlamış, yüreğini modern hayatın dişlilerine kaptırmış Müslümanlara şiirlerle ve kısa icazlı yazılarla öğütler veren, ikaz eden, düşündüren, gönül dilinden ve mânevî damardan giren yazılarla dolu… Hemen her yazı ve şiirin yanında mevzu ile alâkalı bir resim, figür, işaret mevcut… Ortalama okuyucu mevzua çekmek için anlamlı olabilir.

Diğerleri gibi bu kitabın da mevzuu hayli zengin. Kirli çağın bunalımından kalp ve kafası karışık insanın her meselesine dair yazı ve şiir içiçe… Kitabın arka kapağındaki metin, Suat Kıyak hocanın nefis Türkçesini, üslûbunu ve derin bir tefekkür sonucunda ortaya çıkan yazıların sahibi olduğunu göstermeye yeter kanaatindeyim. Okuyalım:

“Birazcık tefekkür ile ne ufuklar açılır! (…) Evet! Mevzu insan, mevzu dünyâ, kâinat… Okumayı sökme derdindeyiz… Kendinden başlayarak heceleme demindeyiz! (…) Mevzu; çıkar beklentisi içindeyken bir serçe kadar ürkek, şımarıp azgınlaştığı zaman kızgın boğa ikliminde yaşayan ‘ben’ ve ‘öteki’ ile başlayan çetrefilli yolculukta ‘biz’ e erişebilmek. ‘Sen’ ve ‘Ben’in olduğu yerde olmazsa olmaz ötekileştirilmiş ‘sen’… İnsana giden yolun ağır yükü altında, bildiğini zanneden câhil, olgunlaştığını zanneden ham, iblisi ile yarışan kibirli, hükmümü sürdürüyorum zannındaki ahmak, kazandığını zanneden müflisler ikliminde yol almaya çalışırken, yol kesicileri uğrular çok… (…) Ne kaybeder insan azıcık tefekkür ile… Bunalımın menbaı ‘ben’ den akıl ipi yardımıyla gönül iklimindeki huzura, ‘biz’e gitme yolculuğu basamaklarını adımlamaya başlamalı insan! (…) Ya Hû, terakki et, geliştir ‘ben’ini, biz yoluna yürü; zıpçıktı olma, şımarıklık yapma, aşırılığı terke niyet et… Marjinal olmamalı insan demek istiyorum… Yâ’ni teenniye, itidale, orta yola dâvet çağrısı bu! Gün olur devran döner, keser döner sap döner… Yapmam dersin yaptırır, sapmam dersin saptırır, unutma! Acele de, meşguliyetsizlik de şeytan işi…İlerle, hedefin hoşnut olmak ve olunmak ise. Atacağın adım rıza için değilse dur! Hakikatı sarıp sarmalama, örtüp gizleme sakın… Hastalıklılık hâli bu! Nereye sondaj yapacağını iyi hesapla, yoksa su bulamaz da havanı alırsın… ‘Has’ta olan da var, hasta olan da var. ... Sen nerdesin? ‘Ben’ de mi?, ‘Bizde mi?”

Ortalama bir okuyucu yukarıdaki cümlelerin Türkçesinden, mâna ve fikrinden ve dahi mesajından dolayı sarsılmamışsa, içine bir ateş düşmemişse, yüreğinde ulvî bir sızı duymamışsa, o kişiye diyeceğimiz şudur: Önce Türkçe öğren, sonra kalbini ve dimağını tezkiye et ve cilala… Yâni bin yıllık irfanımıza sahip hazret-i insan olmaya çalış…

Kitap okumayanlara, okuduğunu zannedip anlamayanlara, böylesine iksirli kelimelerden cezbeye kapılmayanlara ne diyelim?  Allah taksiratını affetsin!

Ah, kitaplar! Dijital, görsel ve modern-seküler sosyal medyanın ifsad ettiği hayat içinde seni başucuna koyan kaç kişi kaldı?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder