-Selamun Aleyküm
-Aleyküm Selam
-Tamer abi çay gönder bize.
Hal hatır sorma faslından sonra konu her
zamanki gibi ekonomiye gelmişti. Mazot, şeker, yağ, yiyecek kısacası zam gelen
her şey masada enine boyuna tartışılıyordu. Samet abi, gittikçe sinirleniyor.
Çaya zam yapmazsa daha çok zarar edeceğinden ve bu şekilde kıraathane’nin devam
etmesinin imkansız olduğundan bahsediyordu. Bu hararetli konuşmanın ortasında
Değirmen Yeni köyünün hocası geldi. O da boş bir sandalye alarak yanımıza
oturdu. Hocayı daha önce yine görmüştüm ancak adını bilmiyordum. Bembeyaz ve
toplu bir sakalı vardı. Sakalına bakım yaptığı ve önem verdiği her halinden
belliydi. Önceden de yaptığım gözlemler
neticesinde çok konuşmayı sevmeyen bir yapısı vardı. İyi bir dinleyici
olabileceğini düşünüyordum. Biz bu arada zamlardan ekonomiden dert yanmaya
devam ediyorduk. Aradan beş dakika geçince hoca daha fazla kendini tutamayarak
söze girdi:
-“Ekonomi kötü de biz çok mu iyiyiz?”
Herkes dondu kaldı. Gerekmedikçe konuşmayan
hocadan bu sözü hiç kimse beklemiyordu.
Hocanın dili çözülmüştü bir kere. Durmaya
hiç niyeti yoktu devam etti:
“-Şükürsüz yaşıyoruz kardeşim. Şükretmediğimiz
gibi kazandıklarımızın da bereketi yok. Tuvalet suyu, bulaşık suyu, banyo suyu
bütün hepsi aynı kanalda birleşip akıyor. Nasıl bereket beklersiniz bu durumda.”
Bu sözler mızrak gibi saplanmıştı masada
oturan herkese. Sahi hiç düşündük mü-hiç zannetmem- bunları. Neden
kazandıklarımızın bereketi yok diye, hiç sorguladık mı? Hocanın söyledikleri
benim boynumu eğmeme çoktan yetmişti. Tutunacak sarılacak bir şeyler aradım
masada. Gözüm sigara paketimde takıldı. Evet, ben sigara içmedim on beş
dakikadır. Sakinleşmem lazım.
Hemen sigaramı çıkararak yaktım. Bir nefes ciğerlerime çektikten sonra
rahatladım. Beynimde şimşekler çakıyordu. Hocanın dediklerini neden daha önce
düşünemedim. Evet ekonomi kötü, peki biz… Biz de en az ekonomi kadar kötüyüz.
Herkes kendini içinde sorguladıktan sonra hoca devam etti:
“- Önceden böyle miydi kardeşim, yokluk
vardı. Paylaşmayı, merhameti, kardeşliği, saygıyı, edebi, şükrü bilirdik. Babamızın
yanında ayağa kalkardık. Şimdiki gençler babasının yanında küfür köstek
konuşuyor. Ah, Ahhhh… Eskiler olacaktı eskiler. Toplum olarak çok değiştik,
bozulduk, yozlaştık… Kanımızı emdiler bizim ne saygı kaldı ne sevgi. Her olayın
suçlusunu dışarda aramak yerine bazen kendimize bakmamız lazım. Ortada bir
aksaklık, bir sıkıntı varsa önce kendimizi katarak başlayacağız işe.” Hocanın
bu sözleri beni çok etkilemişti. Bilmediğim şeyler değildi ama bunu birisinin
hatırlatması, tokat gibi yüzüme vurması gerekiyordu. Bunları düşünürken aklıma
Arif Nihat Asya’nın “bize bir nazar oldu” şiirinin şu mısraları geldi:
“bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar azar oldu”
Böyle diyordu işte Bayrak şairimiz. Ne
olduysa azar azar oldu. Afyon gibi uyuşturdular bizi. Yavaş yavaş kimliğimizi,
benliğimizi, özümüzü unutturdular bize. Biz de hiç karşılık vermeden buna
müsaade ettik. Hiç direnç göstermedik. Şimdi de bunun bedelini ödüyoruz.
Suçluda biziz düzeltecek olan da …
*Tütün ve tütün ürünleri sağlığa
zararlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder