DÜNYAYA DİRİ DİRİ GÖMÜLEN NESİL/Bekir BÜYÜKKURT

    Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek, cahiliye devri adetlerinin en kötülerinden yalnızca birisidir. Onlar bunu, gelecek kaygısı güderekten, namuslarını korumak ve ar telakki ettikleri için, bazıları da sakat ve çirkin olarak doğduklarından yapıyorlardı.
     Çocuklarımızın geleceğini kaygı ederek dengeyi doğru kuramayıp onları dünyanın kulu-kölesi yapmaktayız. Acaba günümüzde de toprağa diri diri gömülen çocuklar var mıdır? Okul, dershane, özel ders ve ev arasında mekik dokuyan ve haricinde herhangi bir faaliyette bulunmayan çocuklar... kitap okumayı zaman kaybı olarak nitelendiren, dini ve milli  değerleri yanlızca test kitaplarından ibaret zanneden, ahlaki karakter inşaasını etik kurallar bütünü olarak gören çocuklar... kendisini toplumdam tecrit etmiş, sorulan sorulara test mantığından kalma alışkanlık- larla şıklar sunulmasını bekleyen, haricinde düşünecek ve cevap verecek melekelerden yoksun kalmış, zihinleri iğdiş edilmiş çocuklar... maddeci bir neslin halen günümüzde mevcut bulunması aslında çocukları diri diri gömme adetininin bugün, 'dun'yaya yani alçak, aşağılık bu düzene gömülmesi şekinde görülüyor.
     Hayatta mühim olan iyi bir üniversiteyi kazanmak, iyi bir mesleki kariyer sahibi olmak, çok yüksek maaş ile çalışmak değildir. Önemli olan şahsiyet sahibi olmaktır. Hayatta çok farklı roller, vazifeler vardır. Herkes kendine uygun olanı yapmak mecburiyetindedir. Bu mecburiyet ancak kişilerin şahsiyeti doğrultusunda yönlendirilmesi ile olacaktır. Herkesin üniversite okumak ve memur olmak gibi zorunluluğu yoktur. Bu ülkenin mimara, çiftçiye, esnafa, memura, sanatkara, bestekara ve diğer meslek dallarına bir bütün olarak ihtiyacı vardır.
   İnsanların farklı karakter ve kabiliyetlere sahip olarak yaratılması, Allah'ın hikmet deryasından bir katredir. Kişilerin mesleki kabiliyetlerinin farklılık arz etmesi insanın fıtratında var olan bir vakıadır. Lakin milyonlarca kişinin girdiği ortak bir sınavdan aynı yüksek başarıyı beklemek, temelde insanlığa ve devamında ise o sınava tabi tutulan kişilere yapılan en büyük zulümdür. Orman sakinlerinin kendilerini insanlardan korumak için; koşma, uçma, yüzme, tırmanma, kazma, vs. derslerden sınava tabi tutmaları ve bu sınavların hepsinden yüksek başarı beklemeleri ne kadar ahmaklık ise; farklı karakter ve kaabilyetlere sahip insanların aynı sınava tabi tutularak onlardan yüksek başarı beklenmesi de bir o kadar ahmaklıktır.        
   İnsan hem maddi hem de manevi bir varlıktır. Önemli olan bu dengeyi muhafaza edebilmektir. Makinelerin hayatımızın her alanına sirayet etmesi, insanları makine gibi düşünmeye sevk etmektedir. Öğrencilerin manevi yönlerinin bir kenara bırakılarak yapılan ders-hayat programları, onları veya geleceğin anne-babalarını, ilerleyen zamanlarda tamamen maddeci bir yapıya büründürür. Bu durum insanı, madde ile mana dengesini kaybetmiş, pusulası bozuk birer yolcu durumuna düşürmüştür.
   Eğer bir anne-baba çocuğunu; biraz daha uyusun, dinlensin, büyüyünce yada sınavı kazanınca nasıl olsa kılar düşüncesiyle sabah namazına kaldırmıyorsa... ibadetlerini, vakit namazlarını aksatmasına göz yumup, günlük-haftalık ders programındaki en ufak aksaklığa göz yummuyorsa, o ana-baba çocuğunun geleceği için samimiyetsiz davranmaktadır. Çünkü inanan insanlar için hayat bu dünyadan ibaret değildir. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ akıl etmez misiniz?
      Anne-babaların sürekli şikayet ettiği bu sorumsuz neslin en büyük müsebbiblerinden biri de, Asım'ın Neslini 'onuncu yıl nesli' haline getiren yine anne-babaların bizzat kendisidir. İşbu sebepten, ilk önce her ailenin kendi çocuğunun kabiliyetlerini iyi tesbit etmesi ve bu doğrultuda yönlendirmesi ve yardımcı olması gerekmektedir. Devamında ise yarınların büyükleri olan çocukları kabiliyetleri doğrusunda bir eğitim müessesesine veya mesleki müesseselere vermek nesillerin asıl geleceği için verilecek en önemli karardır. Cahiliye adetlerinden biri olan çocukları diri diri gömmek zulmünden kurtuluş merkeze dünyayı değil, ancak İslam'ı almakla olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder