ASLAN YÜREKLİ YOL MARAŞ / Mehmet MORTAŞ


bir uzun gün ahır dağına baktık
sabah rüzgarında
bulutlar renk renk tartılıyordu
önümüzden geçen tarihin kanat çırpınışları
bir başak gibi ruhumuza eğiliyordu

her bahar çiçekler destan kokuyor
edeler hazırlanıyor gelincik tarlası gibi
kiminin elinde gök gözlü fesleğen
kiminin elinde ardıç kokusu
koşuyorlar rüzgarın üstünden
kapalı çarşının eteklerinden
her bahar tarih koklayarak
nefes nefese edeler rengarenk
günler aylar bir bir akıtıldı
evlerde toplandı çıg taneleri

bebekler ağladı maraş destanı dillerinde
kurtuluşu taşıdı edeler her sabah yüreklerinde
güneşten kopan bir demet ışık aldılar
nasırdan parmaklarına sardılar

cemre süzüldü yavaş yavaş
topraktan tenlerinde gelinlik kız gibi ayaz
destanı bir kilim gibi maziye serdiler
kadim çağda önden giden aslan yürekliler
ateşten kelimeler
sözcüklerden eritilmiş kurşun
garbın kafatasından yapılmış silahlar
tarihin önünden donuk donuk geçen şehirler
gemilerin ağır ağır limana çekilmesi gibi
geçiyordu anne ve çocuğun üzerinden mermiler
geçiyordu frenk edalı
bizans devrinden kalma
roma arenasında cengaver
fitne mabetlerine süngüler takarak
piramitten cesetler ülkesinin varisleri
kibir kusuyordu habis ruh gibi

gözyaşlarından denizler
damla damla dökülüyordu
kalem ile çiziliyordu ülkemin sınırları
elem ve korku üreten
yeni yüzyılın kıyamet sahnesi
yazılıyordu annenin ağıtından

kanla yoğrulmuş bu toprağın çocukları
sırtında taşıdı kadim ülkeyi
gökkuşağına boyanmış şadırvanlar
çocuk yüzlü akan sebiller
ruhunu sükut gecesinde demleyen
insanın nüvesi olan
yüzyılların ahi yüzlü
gönüllerin destansı şehri
anne ve çocuğun en mahrem acısı
üflenen ruhun özünde patladı
bütün dünya hamasi kelimelere boyandı
büyük bir uğultu ile parçalandı

yüreğimizden kopup gelen
hüznü şadırvanlardan akıtan
güller ülkesinin son bahçesi
kanla yıkanmış bayrağın rengiyle
sabrı damla damla yüreğinde perçinleyerek
asırlık çınarların gölgesinde kurduğun medeniyet
üzerinde tarih kokladın
kutsal metinlerini taşıdın taş medreseye
gölgesini içtiğin asırlık çınar
örs ile yoğurduğun şehir
kendi küllerinden dirilen destan
gözlerine sürme çekilen ölüm
kalplerine destanı nakşeden hattat
başlıyordu tarih resitaline kapalı çarşıda
volkan gibi fışkırıyordu ruhlarından
küllenmiş medeniyetin kıyısında
boğazlarına yapışmış frenk çıbanını
baharın sevdalı çocukları ile
kurtuluşu tarttılar ahır dağının heybetinde
o heybet ki kendi içlerinde
bir karış topraktan
kahramanca dirildiler
şehitlerin kokusu
güller çarşısında Maraş’ta
aslan yürekliler



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder