Kelimem yok gönlüm var anlar mısın?
İşte böyle diyen bir hayalin serzenişiyle başladı bu
şiir!
Anlayacak halim yok ne bir kelimeden,
Ne de bir kimseden!
Eylül çığırmışken hüzün denen türküyü
Reddi beyan haddimiz değildi belki
Fakat vakitsiz miydik?
Neydik?
Bilemedik,
Sessizliğin gururu değildi, dili lal olmuştu
kelimelerin
Kapılar örtük, gündüz de zifiriydi
Acı kelam düşürdüler ortalık yere
Bir keder türedi kendiliğinden
Kimsesizlik burdu acıtarak
Aha şuran dedi biri, şurandan yaralısın
Oradan vurdular insanlığımı!
Artık kimse eylülde gelmemeliydi
Yine bir eylül
Büyük yıkıntılar var içiminde içinde
Hüznü tadacak kadar, kalmayan yıkık bir ruh
Ve onu saran yorgun beden
Hangi giyotine başımı uzatsam diye düşünüyorum
Zaman mefhumu bir girdaba dönüştü bende
Hep aynı sabaha uyanıyorum
Ölmek için ne güzel bir gün!
Bilseydim gelmezdim diyen hayalin
Roma saraylarında gezinen bir barbar gibi gezinirken
içimde...
Atlar ülkesine gömün beni
Şöyle küçük bir dere kenarına
Bir söğüt gölgesine
Kimsenin uğramadığı bir uzağa...
Kır çiçeklerinin vaveyla bir yele yenik düştüğü bir
kıra gömün…
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder