SUSUŞ/Güzelay Bekiroğlu



 









Sakladım duygumu ben konuşarak
Bir acı tarlası sessiz yüzünde
Aşkı yürürlüğe koyma savaşı
İçimde bir düzen kaynaşmaktadır
Büyük ve çekingen bakışlarından
En iyi anlatış artık susmaktır.
 

Akif İNAN

Bugün yine susuşlarımdan birini yaşıyorum çünkü biliyorum ki hayata düşürülemeyen büyük notlardır susuşlarımız. Bazen doğru kelimeyi bulamamak bazen doğru mekânı ama hep yapmaya çalışırken yıkmamak için dayanaktır susuşlarımız. Çünkü susmak, kelimelerin kölesi olmaktan korkmaktır sanki ağzından çıkınca sözcüklerin kölesi olacaksın ve o kelimeler hayatını yönetecekmiş gibi. Ama anladım ki susmak bir cüsse işiymiş yani derin denizlerin işi…

Hiçbir şiir ve söz sükût ve amel kadar tesirli olamaz. Çok dinlemek çok konuşmak içindeki sükût dünyasını tanzim etmedikçe günübirlik geçer gider. Peki, susmakla neyi anlattık ya da herkesin anladığı dil susmak mı? Bazen susarız çok şey bilir gibi görünürüz. Bazen susarız bilgisizliğimizi gizleriz. Bazen anlattıklarımızı kelimelere döktüğümüzde bizi yanlış anlayacak insanlar vardır; gene susarız. Bazen ise susmak Hz Meryem gibi susma orucu tutmak olanı biteni takdiri kelama bırakmaktır. Bazen hissiz kalabalıklara sesini duyuramayanlar şamata da vaaz etmekten vazgeçmiş sükûta sığınmışlar. Ama bu sığınma korkaklık kaçış ve nemelazımcılık olmamış onlar, hep sıralarının gelmesini beklemişler yukarıya kalkan parmakların arasında; seçilmeyi ve susarken olgunlaşmanın meyvelerini paylaşmayı beklemişler. Ulvi olan sukuttur der Ving.

Sükût ikrardan gelir derler.

Gelin olacak kız için adaptandır belki de.

Belki de susmakta kocaman bir evet saklıdır.

İsrafın en kötüsü zamandır ve zamanın en kötü kullanışı sözü israf etmektir. Bazen öfkelerini isyanlarını mukaddes bir çığlığa dönüştüremeyenler sükûtun manalı zırhına asla bürünemezler. Ama bazen de bir mazlumun biçare sükûtu, bir âlimin ilim perdesini insanlarla arasına çekmesi bir zakirin zikrinin aşikâre söylenmemesi kıyamet saatini erkene alabilir. Suskunluk bazen bir ziynet gibi süslü durur. Mesela çiçekler susunca güzel; derviş susunca derin; kadın susunca esrarlı olabiliyor.

Yunus gibi sarı çiçekle konuşamıyorsan onun suskunluğundan anla kainatın sırrını diyorum. Bazen sözün bittiği yer deriz kelimeler düğümlenir ayrılık vardır işte o zaman, ölüm vardır, imkânsızlık, çaresizlik vardır; aşk vardır, heybetlidir susuşlarımız. Bir kitabı konuştururuz bazen; fakat yetmez anlamaya suskunluğumuzu. Sonra bir kitap, bir kitap daha; ben hep kitapları konuşturarak arıyorum suskunluğumu. Sonra kaleme sarılıp nasıl aradığımı yazıyorum sükûtumu. Bir Allah dostunun tek bir kelimesi için derin denizler kadar heybetli bir sükût aradım kendimde hikmet incilerinin gezindiği bir sükût kelimelere dökülüşünü aradım.

Sonra Necip Fazıl’ın dizeleri geldi duygularıma tercüman gibi.

Gittim gittim denizin
Sınır yerine vardım
Halin bana da geçsin
Diye ona yalvardım
Bir çığlık vesvesede
İçim didiklense de
Olaydım o cüsse de
Onun gibi susardım.

Ama Onun gibi olmak çoook uzun yoldu henüz benim için. Susarak anlattın bütün gizliyi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder