SON CÜMLENİN ÇIRPINMASI / Mehmet MORTAŞ

Acının son çeyreğinde hüzne doğru yol alıyorken, sözcüklerin üzerinde bir boğanın üstüne binmiş gibi sağa sola sallanıyorken, dünya avuçlarımızın üzerinde bir yunus gibi çırpınıyorken ve umurumuzda olmazken yörüngesi; bahar kışa merhaba diyebilmek için aylarca kışın bağrında yaşarken, bembeyaz bulut yaz yağmuruna hoşça kal diyebilmek için günlerce sırtında yağmur damlasını taşımışken, arılar çiçeklerle görüşmek umuduyla gidiş yörüngesini çizmiş, haritalardaki çiçeklere konmuş polen toplamışken, ben dönüp bakmamışken gece gündüze gökyüzün aydınlık olsun, üzerinde karanlıktan dahi bir leke olmasın temennisiyle kendini yeryüzüne saklamışken, gündüz yüzündeki karanlık lekelere aldırmamışken;  düşünceler kemikleşmiş kelimelerden yontulurken bir nalbandın elinde, kelimeler demir, sert bir balyoz gibi vururken kafamıza, duygularım bahar rüzgârını karşılamaktan uzak, kuzey poyrazından gelen deruni ve soğuk iklim tabakalarına hoyrat tavırlar takınırken; yürüdüğümüz hüzün yürüyüşlerinden tekrar geçerken, gülme krizleri zamanı esir alırken ve kendi hüznümüze dâhî bakmadan bir kurşun gibi fırlatırken kahkahalarımızı; yeldeğirmenlerine savaş açmayı dahi bırakmışken ve kime ne için nasıl bir savaşın ortasında olduğumuzu bilmeden hatta ve hatta kendimize savaş açtığımızın şuurunda olmazken; kendi benimize başka benlerle saldırılar düzenlediğimizin sarhoşuyken, yaralar alırken yüreğimizin suskun taraflarında halen anlaşılmaz bir halde kahkaha çiçeklerini koklarken. Gideceği yolu bilmeyen ve düz ovada dâhî şaşırmışken, dünyaya şaşkınlıkla bakma becerisini kaybetmişken ve hatta kendine dâhî şaşırmamışken; önümüzden geçen serçelerin kovalamacasına takılmadan yürümüşken ve sesimiz çıkmamışken; sorumluluk hissine feryat figan etmeden, korkunç yalnızlıklara çare olalım derken fakat kendi ruhumuza zulüm yaparken; kendi benliğimize ulaşamamış ve bunu sorgularken, kendi önümüzü görememiş ve hayata vesveselerle bakarken, her şeyi hayatın normal akışı gibi sanki bir makinenin dişlisi gibi görürken aynı zamanda suskunluğumuzun ateşten kızarmış kelimelerine boyun eğerken ve bu kızarmış ateşten kelimeler her değdiğinde bağırmayı lütuf zannederken; bir sona doğru gidildiğini fakat tarif edemediğimiz anlayamadığımız sonlar ile karşılaştığımızda kendi sonumuzu hesap etmeyen, her türlü bilgi beceri çağın gerekleri ilgimizi çekerken fakat acının tonları teknolojinin ritmine göre hareket ederken;  beklemek usulca yanı başımıza sessizce sokulan farkında dâhî olmadığımız, ömrümüzün her anında yanında olan hayatımız ile yan yana sürekli akan, yavaşlamayan ve canlı cansız herkese adaletli davranan zaman. Ne istediğimizi bilemezken hayattan, nedensizce kulak tıkamışken sağır olmadığımız halde nedensizce görmezken, ölüm ile yaşam arasındaki acının her türlü renkli renksiz tonlarını, nedensizce görmezken yer ile gök arasında yağmurun yağdığını kalbimize ve usulce gökkuşağı oluşturduğunu. Usulca yağmurun yağdığını ruhumuza hissettirememişken, ıslandık sadece yağmur damlasının hüzün taraflarında.

Yüzlerimizi gizlemişken birbirimizde, gizledikçe gecenin gizini bulamadık dolunayın mehtap dolu gecelerinde, mehtap dolu gecelerde ışığa yürüdükçe gecenin karanlığını kaşağılamışken ve avuçlarımıza döküldü aydınlıkta kavrulmuş siyahlık. Bütün bedenimiz aydınlıkta kavrulmuşken siyahlık, hangi çağın ağıdı söylenir üzerimizde belli değil.


Körebe oynarken düşüncelerimiz diğer düşüncelere karşı, suskunluk işareti yapamaz elleri hamur, gönülleri acıdan kavruk analar. İşaret parmağımız ile cümlelerin sonunu göstermişken söyleyeceklerimiz, yazacaklarımız, devrik ruh hallerimiz bitmemişken. Gözlerimiz ile suskunluğun acı görüntüsünü izlerken ve gözlerimizden yaş gelmezken; yaş gelse dahi kuzey poyrazının yüzümüzü çalgına çeviren soğuk esintisinden ağlamaklı olurken. Ve cümlemin sonunda noktayı koyacakken geriye dönüp baktığımda bir hayalden, kuruntudan, anların gidip gidip gelen çırpınmasından geriye hiçbir şey kalmazken; ne kaldı ki şu gök kubbenin altında ellerimizde çırpınan şiiri yazmaktan başka? Ne kaldı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder