Ey
Sevgili;
***
TUTSAK RUHUM
Fevri hareketleri vardır ruhumun
***
BİR KÜÇÜK ESMER KIZ
Bir küçük Esma'yı gördüm bugün
***
YOLCULUK
Yavaş yavaş
***
SIZI
Bak şu çevrene
***
HUZUR
Denizde boğulan fikrimi
***
HUZUR
Var mıdır senden güzel yar
***
Seni
anlatırken kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir andayım. Seninle dolup taşan bu
kalpten selam olsun sana. Senin ümmetin olma şerefine nail olduğumuz için
Rabbime ne kadar şükretsem azdır. Adının geçtiği her yer, her an, her saniye
huzur verir bu virane kalbe. Bu sonu olmayan âlemde görülmemiştir senden
güzeli.
Ne mutlu
ki seni görene seninle iki çift kelem edene…
Ey
Allahın Resulü biz seni görmeden sevdik, duymadan inandık. Küfrün alıp başını
gittiği bu dönemde ne mutlu senin ümmetin olma şerefine erebilene. Gökteki
kuştan yerdeki böceğe hepsi yarış içindeydi kâinatın efendisini görebilmek
için. Ağızdan dökülen her kelime hakikat, baştan aşağı zarafet olan sensin ey
Allah'ın Resulü. Şimdi sussam konuşur aşkınla bu gönül, Hüsranın alevlendiği
âleme ışık tutan Nur. Şiirler yazıldı senin aşkına, fakat yinede anlatmaya
yetersiz kaldı kelimeler; çünkü şiirde, şiirden güzeli olanı anlatmak zor.
Ya
Rasulallah vurgunuz sana, aşkına. Fakat yine eksiğiz belki yerine getiremiyoruz
görevlerimizi. Yeteri kadar anamıyoruz belki her vakit; ama aşkın hep içimizde.
Suya hasret ceylan gibi, yağmura hasret çöl gibi; hatta daha fazla hasretiz
sana. Tüm Dünya bir araya gelse anlatamaz seni dolduramaz yerini.
Ahlakların
en güzeli, senin içindir kâinat, rabbimin yarattığı namütenahi evren, gökteki
yıldızdan, yerdeki kum tanelerine kadar hepsi senin için. Bu koca diyarda
yalnızdır seni tanımayan, anmayan insan yoksuldur, kimsesizdir. Müslümanların
tek önderi, insanların en yükseği senin ümmetliğine layık olabilmek için, her
zaman adını anmak içindir çabam. Bu gönlüm senin içindir.
Selam olsun
sana ey Nebi!
Selam
olsun sana ey Rasul!
Selam
olsun sana ey Sevgili!
Selam
olsun sana ey levlake sırrının mazharı selam olsun.
TUTSAK RUHUM
Fevri hareketleri vardır ruhumun
Kimi zaman raks eder
Kimi zaman müebbed kuyularda bulurum onu
Yalvarıp yakarsam da başına buyruk
İki çift kelam etmek isterim
Belki söz dinler diye ama nafile
Şimdi salıyorum onu size kuşlar
Bir lahza olsun ayırmayın gözünüzü
Bileklerinden tutun sıkıca
Gösterin Dünya kaç bucak
Tuttukça kaçmak isteyecek.
Lakin görsün kendindeki azabın mihnet olmadığını.
Başka nefeslerdeki ıstıraplarla cihanın kül olacağını
Öğrensin.
Gerekirse kıvransın, kıvransın ve sussun.
BİR KÜÇÜK ESMER KIZ
Bir küçük Esma'yı gördüm bugün
Arşı
Cihanı umutlandıracak gülüşü aradım yüzünde
Her
yeri aynı
Kepenkleri
indirmiş mutluluğa
Bir
dünya sorumluluk üstünde
Gül,
eğlen, sevin çocuk
Çünkü
zalimler seni böyle görmeyi hak etmiyor
Sen
gül ki şehit babanı öldüremediklerini bilsinler
Sen
her güldüğünde baştan aşağı titresinler
Senin
kim olduğunu bilsinler
Senin
yetim olduğunu bilsinler
***
YOLCULUK
Yavaş yavaş
Ağır
ağır
Gidilen
bir yolda
Varlığa
susamış bir varlık
Gözlerinde
kan
Yüzünde
hicran dolu
Batıda
bir güneş
Batarken
ufuktan
Kafdağı’na
ulaşmak ister
Her
zümrüd-ü anka gibi
Yüzünde
damar çizgileri
Vücudunda
yara izleri
Bu
yolculukta pişmiştir edebi.
***
SIZI
Bak şu çevrene
Baktığını değil gördüğünü söyle
Vicdanı olmayan taştan kalıpları
Kulak ver etrafına
Uzaktaki sessiz çığlıklara
Bir kez olsun hissettin mi?
Gördüğünde dayanamayacağın acı içinde
bedenleri
Hiç içine çektin mi çaresizlik kokan
havayı
Sen ki sıcak yuvanda oturan insan
evladı
Bütün bunlara kayıtsız kalan bir kulsun
Acılı bir annenin sessiz çığlığı
Dayanılmaz acı içinde kıvranışı;
ona sessiz kalan bizler mi yaşıyor
şimdi bu dünyada?
Hissizlik bir hastalık olmuş
Merhamet yok
Yetmezken kelimeler anlatmaya
Boğazımda bir düğüm
Bir sızı kalbimde
Hissizlere mi üzgünüm
Umutsuzlara mı?
Yine bir haber çıktı
Öncekinden farkı yok
Yine bir sızı girdi
Kimsenin haberi yok
***
HUZUR
Boş,
Sessiz,
loş sokaklara
Orada unutmuşum kendimi
Işığın vurduğu sokak gibi aklım
Kayboluyorum aklımın içinde
Daldıkça derinleşen denize
Bulmak,
Yaşamak
Anlamak istiyorum
Benle büyüyen hislerin her birini
Çekip çıkarıp kurtarmak istiyorum
HUZUR
Yaptığımız her şey bize kar zarar
Her gönül ister senden yana olsun firar
Buluştuğu yerdir gönüllerin ebedi diyar
Senden başka gelmesin aklıma fikir
Dolanmasın dilimde adın olmayan zikir
Olmazsan gelir bu dünya bana zehir
Benim içim sen olmayınca hiçtir
Bulur ruhum sen olunca içimde huzur
Yoktur sende tek bir kusur
Değince ruhuma dilim değil gönlüm konuşur
Sakın gitme hep içimde dur
Hep ayrı bir şey der
Ya bir sus ya bir konuş
Aslında kızgınım bu günüme
Ne farkı var bir öncekine
Hep suskun hep suskun
Etkisi yoktur bir ben
Ve bir başka ben oldukça
Dünyada düşünce yoksunu
Konuşsam ne fark eder.***
Kendini bilmezlerin diyarı
Cahillerin hissiyatı
Geçmişini unutan bu dönemde
Bir zalim
Benliğini kaybetmişlik
Acıtır şüheda dolu toprağı
Bin derin mana bulunan
Bu eşsiz vatanda
Yıpratır ölmeyen bedenleri
Güçlü bir zehir misali
Tanımlanan hain
Bilen yoktur bu cihanda
Zehrin şifasını
Kaybedilmiş bedenden başka
Ey Zamane!
Şimdi konuşturdun benliğini
Gösterdin hiçliğini
Bundan sonra sana git desem ne yazar
Bunca insan alışmışken varlığına
Tıpkı içimizdeki sessizlik gibi..
Oysa
bilmiyoruz ki
bu diyarın
hangi
gönüllerinde ne fırtınalar kopuyor
Lakin herkes yaşasaydı başka gönüllerdeki acıyı
Yaşanır mıydı bu dünyada?
İnsan başına gelince anlar acının bedendeki benzersiz tadını…
Çok güzel ve anlamlı bir şiirmiş..Yazanın ellerine sağlık.
YanıtlaSil