HALİL ABİ / Hasan EJDERHA


Halil KEKLİKCİ Abime








Zaten taşradaydık, şimdi birbirimize taşra düştük Halil Abi.
O günlerde çektiklerimizi anlatıp dün gülüştük Halil Abi
 “Koş bir celfin yakala!” derlerdi de ah nasıl koşardık
Tavuğu biz yakalardık, misafir yerdi Halil Abi?
Kara bahtımıza hiç küsmedik; her şeye sevinir, coşardık

Hayat daha başta, bizi yere serdi Halil Abi
Ninem,“kasarlamiynen ağ olmaz baht garaysa” derdi Halil Abi

Halil Abi! Tarihimizin anıtıdır, varlığın ve duruşun
Hangi kuşun kanadına sığınsak bizim oralara gider
Bir atımlık barut olmadı tüfeğimizde, ya da kurşun
O zamandan kalma değil mi şimdi de ektiğimiz bider?
“On yaşına kadar bilmezdim demiştin;
Tavuğun ve balın ve yumurtanın yenileceğini”
Sadece misafir yer sanırdık Halil Abi?
Hangi hayattı bizim yaşadığımız öyleyse?
Kalbi olanlar üzre, evrensel sözler söylense

Doğru sözü hemen tanırdık Halil Abi?
Biz kitabın yazarına inanırdık Halil Abi

Her birimizin kalbi nasıl da heyecanla atardı gelince,
İlk defa duyduğumuz mazot kokusuyla, amele kamyonu.
Yol kenarını dolduran eşyalarımız karışırdı bu sevince,

En çok huğ hezenleri yer kaplardı Halil Abi?
Kozalak çuvalları yere atınca patlardı Halil Abi?

Tabiat mı değişti, kalbimiz mi duruldu
Hangi sınavlarda, hangi kitaptan soruldu
Tabiî bir hayatı, kalbî olarak mı yaşardık o zaman
Vazgeçtim; felsefe yapıp da o değerleri bozamam

Biz akledip, hikmete inanırdık Halil Abi?
Çocuk adamlardık, adamlıkla sınanırdık Halil Abi

Amele, şehirde yarım gün kalır, büyükler çarşıya dağılırdı
Biz çocuklar kamyonda kalır, parası olan dondurma alırdı
Ah Abi; niye acı, yokluk, gariplik bizim harcımıza karıldı?
Biz sarı sıcağa doğru giderken, erikler, dutlar arkada kalırdı

Kamyona çerçi gelince etrafını çevirirdik Halil Abi?
Göçmeye sevinilir mi? Biz niye sevinirdik Halil Abi?

Bilmediğimiz yerler görme uğruna sevinirdik
Onca yolu yürürken, sıcaktan nerdeyse erirdik
Amelenin hayvanlarını götürmeye, mal sürmek derdik
Dimdik durur da yine de yiğitliğin hakkını verirdik

Yazıya giderken, hiç malları sürdün mü Halil Abi?
Her kuru yapraktan sigara sarıp, öksürdün mü Halil Abi?

Hangi çağda yaşamışız, biz hangi çağdan geldik?
Kumaşımız nasıl örüldü, kılıcımızı neyle biledik?
Amele kamyonunun etrafında helva-ekmek yerdik
Sokakbaşı’ndaki lahmacuncuyu ancak geçerken görürdük
Muhannete tenezzül etmedik, zaten etsek ölürdük
Biz bir kere lahmacun alıp, Muzaffer ile ikiye böldük

Çarşı ekmeğinin içine lahmacun dürdün mü Halil Abi?
Kamyon devrilip, amele ölünce, üzüldün mü Halil Abi?

Sana pantolon diktirme izni çıkmayınca susmuştum
Çağa direnmek analarımıza düşmüştü o yıllarda
Lakin Amerikan süt tozunu içince kusmuştum
Sen abimizdin; senin olmayacaksa benim de olmasındı
Tabi senin yüzünden pantolondan da olmuştum

Bak hiç unutmamışım, gördün mü Halil Abi?
Keklik cücüğü için, sen de kafes ördün mü Halil Abi

Biz nasıl çocuklarmışız öyle? Hâlâ anlayamadım
Gazoz için aldığımız parayı dilenciye verirdik
Dilenciler el açıp karşımızda beklerken, ne çok utanırdık

Sen de gazoz paranı dilenciye verdin mi Halil Abi?
Amele kamyonuna binerken, çıtlık derdin mi Halil Abi?

Şehirliler tepeden bakar, yererdi sanki bizi
Amele olunca, dilenci gibi görürlerdi hepimizi
Hak yememeli şimdi, belki de bana öyle gelirdi

Bizi yerenleri, sen de yerdin mi Halil Abi?
Haymanın altına çul serdin mi Halil Abi?

Pamuk toplama dönüşü kazak alırdık, çünkü önümüz kıştı
Bir gömlek almıştın o sene kazak yerine, önü nakış nakıştı
O delikli gömlekle bahara nasıl ulaştın, hiç kimse anlayamamıştı

Hastalanıp ölmeden, kışı çıkarmanın sırrına erdin mi Halil Abi?
Amele kamyonu devrilmesi, şimdide derdin mi Halil Abi?

Hem sıcaktan yüzümüz gerilir, hem de sinirler gerilir;
O sıcakta, tarlaya, toprağın üstüne, gıdasız sofralar serilir
Akşam olunca çadırın direklerine bağlanıp, cibinlik gerilir
Güz yağmurları başlardı; biz ise ıslandıkça kurur, solardık
Kirli bir muşamba altına, bütün amele birlikte dolardık
Sırılsıklam olurdu her şey, iliklerimize kadar donardık

Sırılsıklam olmuş gömleğini, ıslak yere serdin mi Halil Abi?
Sen de cibinliği, eğilen otlara bağlayıp, gerdin mi Halil Abi?

Bir kabağaç vardı, dalı bizim tarlaya uzanan
Biz oraya kakma yapar otururduk
Koca çınara giderken İdrisi de götürürdük
Ah o zamanlarda muhabbet ne çoktu
Ahmet doğmamıştı, daha yoktu
Hasan, Mahmut ve Yahya bizimdi diyorlar,
O kabağaç, sizin miydi bizim mi Halil Abi?
Ben söyleyim mi, neyin sizin neyin bizim olduğunu

Her şey; hem sizin, hem de bizimdi Halil Abi?
Parmağımız ağrısa senin dizlerin sızım sızımdı Halil Abi

Hayat daha başta, bizi yere serdi Halil Abi
Ninem,“kasarlamiynen ağ olmaz baht garaysa” derdi Halil Abi
Ne kadar canlıydık o zamanlar, neydi bizi diri tutan?
Hangi çağrıya koşmadık, hangi ninnidir bizi uyutan Halil Abi?
Sen de gazoz paranı dilenciye verdin mi Halil Abi?
Amele kamyonuna binerken, çıtlık derdin mi Halil Abi?
Biz akledip, hikmete inanırdık Halil Abi?
Çocuk adamlardık, adamlıkla sınanırdık Halil Abi
Zaman bize mi yaslandı, biz zamaneye mi yaslandık Halil Abi?
Hiç savaşmadık; neden kılıçlarımızla birlikte paslandık Halil Abi?



1 yorum:

  1. yüreğine kalemine sağlık hasan bey TEŞEKKÜR ediyorum saygılar

    YanıtlaSil