ŞİŞİK DALAK/ İsmail SAĞIR


Bu tabir birçok can sıkıcı, iç gıcıklayıcı; memleketin ve Müslümanların meseleleriyle yüz yüze geldiğim anlardan birinde; beynime bırakılan iki kelimelik, on harflik, biraz da komik gelen bir tamlamadır değerli okur. Bu alengirli giriş cümlesinin ardından seni neyin beklediğini bilmeyerek muhtemelen kaçık olduğumu düşünüyorsun, olsun. Bu tamlamayı uzun yıllardan beri duyarım fakat niye dalak şişer hiç bilemedim adam akıllı.

Tıbbiyeye başladıktan sonra dalak neden şişer anladım; fakat onun adı ve patolojisi farklı… Ben sana sabah kuşağında cümle hastalıkları ve tedavisini açıklayan süper doktorlar gibi buradan ahkâm kesmeyeceğim dalak niye şişer; tedavisi şöyledir efendim diye. Hele hele tereyağı konusunda asla ağzımı açmayacağım, başka mevzuumuz kalmamış gibi. İnsanın insanca mevzuları yok olmaya başlamışsa, artık ağızlara alınmıyorsa bir evde, mahallede, şehirde, ülkede delirmeye müsait demektir ortam. Üstüne bir de modernizm eklenmişse işin içine, önce dalak, sonra siz şişmeye başlarsınız. Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı bırakın toptan o mahalleyi istimlak edip gavura rezidans diksin diye yer açarlarsa yahut artık sadece birbirine yakın gelir düzeyine sahip insanlar aynı alanda otursunlar diye tokileştirirseniz, koskoca bir BİZ olan mahalleyi, insanın canı sıkılır dalağı şişer sonra sevgili okur.

Kutsalı ve kutsiyetin neye ait olduğunu bilmeden önüne gelene dağıtan kişinin Müslümanın vakarını unutuşuna kızar, yine dalağınız şişer.

Gayrı safi milli hâsılamızın her geçen gün yükselip ahlakın düştüğü, ne idiğü belirsiz gençlerin yetiştiği ve Müslüman bilincinden ayrılıp, gâvur kafa yapısını kendimize rehber edindiğimiz şu vakitlerde; ekonomiyi put haline getirip, daha evvel şu kadardı, şimdi bu kadarcılığa endekslenmiş hayatı görünce de dalağınız şişer.

Sanattan, estetikten hiç bahsetmeyip, her yeri modern zamanların putları binalarla doldurup sonra da muasır medeniyet denilen zırvalığa yelken açtığımız müjdesini verenleri gördükçe de dalağın şişer sevgili okur.

Arkada okkalı bir fon müziğiyle, hafif hüzünlü ses tonuyla menkıbeler anlatıp milleti hüzne boğan mübarek gün ve ay hocaları; hatip ve oğlunu görünce de dalak şişiyor.

Sanat ve sanata dair işler yaptığını ifade edip her türlü fuhşiyatı sergilemekten utanmayanları görüncede dalak şişiyor sevgili okur.

Tasavvufu ve Allah dostlarını istismar edip, kapitalist değirmene su taşıyıp ortalıkta derviş kılığı ve edasıyla gezen yazar-şair(!) taifesini görünce de haliyle dalak şişiyor.

İçinde vatan-iman kelimesi geçen iki-üç tane kitap çıkarıp kendini garip dostu ilan eden; ama kendini dinlemeye gelen misafirine tespih fırlatıp küfreden, incelikten nasipsiz paçozlarda tansiyon yükseltiyor aziz okur.

Daha evvel dava diye ortalığı yıkıp güce ve paraya ulaşınca –amaaaan canım, bu işler böyle yürüyor-culara bu dalak şişmesin de ne yapsın.

Her daim üstad Necip Fazıl’ın şiirleriyle gürleyip alanlarda, üstadın çilesi ve hayatı olmuş gençliğe ve türkün bu topraklardaki gâvura çalımının en silinmez imzası olan Ayasofya meselesinde hala gâvur sözü dinleyenleri görünce dalağın da şişer kan da beynine sıçrar sevgili okur. Daha dalak şişirecek, kalp krizi geçirtecek çok mesele var ama bu vücut buna dayanır mı bilmem. Bekleme de ve duadayız şimdilik, şişik dalağımız patlayana dek. Bu ülkede niteliğin nicelikten önemli olduğunu, demokrasi treninden halen inmeyip uyuyakalan ve aksarayı da geçen kardeşlerimizin anlaması duasıyla… Vesselam

                                                                                                                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder