Öykü
Âdem’i
ve Dursun’u gördüm bu gün. Beraber büyüdüğümüz bu iki arkadaşı bir arada
görünce, iki minik hikâye, ikisi bir yerden hücum etti gönlüme.
Sokakbaşı’ndan
andırın Garajı’na diye inmiştim.
Andırın
Garajı falan yoktu yerinde.
Oysa
ben Şazi Bey Camisi’nin yanından aşağı inerken.
Sokakbaşı’ndan
aşağı, hemen Şazi Bey Camisi’nin köşesinden inince Andırın Garajı’na, nam-ı
diğer köy garajına ineceğimi sanmıştım: Şazi Bey camisinin yanından geçerken
Aziz Hocayı görüp elini öpeceğimi, orada köyümden Emmilerimi; köyden gelen
akranlarımı, tanıdıklarımı göreceğimi; onlarla hasret gidereceğimi ne de çok
ummuştum…
Başta
da söylediğim gibi Âdem ile Dursun’u tam da orada gördüm. Değişen köy garajında
inip, oralara, alışkanlıklarına, dost oldukları esnaflar ile alışveriş etmeye,
belki de deftere yazdırmak için oraya gelmişlerdi ki onları gördüm; kucaklaştık
hasbihal ettik.
Köyde,
yaz aylarının bir akşamüzeri: Davarların ağıllarına, sığırların ahırlarına
konulduğu arkasından da Hafız Hoca’nın akşam ezanını okuduğu saatler…
Bir
çocuk çağırıyor çardağın ucundan: Ede anam gelsin diyooo! Yememizi yicik! (yemeğimizi
yiyeceğiz)
Çağıran
çocuktan biraz büyük ve daha oyuna doymamış Âdem cevap veriyor: Siz yen yemenizi
ben oynicim!
Çardağın
ucundan çağıran çocuk ısrar etmiyor; ancak mini bir hatırlatma yapıyor abisine:
Ama abbak aş…
Oyundan
kopamayan Âdem cevap veriyor: Tamam geliiim!
Yemekte
pirinç pilavı olduğunu anlayan Âdem oyunu bırakarak koşuyor…
***
Aynı
köyde yine aynı saatler ve yine bir yaz akşamı
Bir
kız çocuğu çağırıyor bu seferde: Dursun edeee! Köfteyi yiyokkk! (Dursun abi
köfteyi yiyoruz)
Dursun
oyunu bırakarak eve koşuyor…
Ertesi
gün, bir sonraki gün; aynı saatlerde hep aynı çağrı: Dursun Edee! Köfteyi
Yiyookkk!
Bu
hal birkaç gün böyle sürdü. Küçük kızın her akşam aynı şekilde Dursun Ede’sini
çağırması anacığımın da dikkatini çekmiş olacak ki; kız bir gün bizim eve bir
istek için geldiğinde kıza sordu:
“Kızım
her akşam Dursun Ede’ni “Köfti yiyookk” diye çağırıyorsun. Siz her akşam köfte
mi yiyorsunuz ki öyle çağırıyorsun?”
Kız
mahcup bir halde yere baktı önce. Sonra da utanılacak bir şey olmadığına karar
vermiş olacak ki, gayet vakarlı, biraz da komikmiş gibi tebessüm ederek:
“Evet
teyze her akşam köfte yiyoruz… Teyzem doğum yaptı ve anam teyzeme bakıyor.
Ablam da sadece mercimek köftesi yapmasını biliyor; biz de her akşam köfte
yiyoruz…”
Âdem
ile Dursun’dan ayrılırken ben yıllar öncesinden bilip de unuttuğum bu mini
hikayecikleri, onları görünce hatırlamış; eve varır varmaz yazıp, Ahmet Doğan
İlbey ağabeye çok seveceğini düşünerek postalamayı planlıyordum yolda yürürken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder