Okumak:
En derinden ve şiddetle beynimi ve düşüncelerimi sarsan, sakin sular gibi
bekleyen; köhnemiş, sıradanlaşmış, basitleşmiş inançlarımı yerinden oynatan,
aklımın kelimelere karşı bir tavır alışı, karşı koyma sürecidir.
Hemen
okumaya başlayamam; çünkü tavır alırım türlü türlü önyargılarla yaklaştığım
kitabın yüzüme bakan kapağına. Kitabın ismi cezbedici, ilgi çekici karanlıkta
yanıp sönen ışık gibi işaretlerle yoklamışsa ön belleğimi okuma isteği başlama
seansına girer, okumaya başlamanın hazırlıkları hislerimi harekete geçirir ve
kendime doğru yol alırım.
Okumaya
yol almak, kışın bahara yol alması çiçekleri bağrında barındırması gibidir.
Yeter ki kitabın ismi içimdeki kronikleşmeye kadar varan ve kelimeler
dünyasının sahillerinden uzak kalmış beynimin hezeyanlarını yaklaştırsın
kendine. Darmadağınık olan düşüncelerim, kendi mevkiinde ve birbirleri ile
çelişmiş sözcükleri, öykünmeye çalışan duygularımı biraz silkelesin, “ne oluyor
bu kitabın ismi beni kendine çekiyor” desin. İşte o zaman okuma hissi bütün benliğimi
sarar kelimeler dünyasının sahiline yanaşırım. Başlangıç aşamasında düşüncelerim
amansız bir mücadele verir… Okuma eylemim ve yeni bilgiler ön belleğimin içinde
kaybolup gider. Okumak, daha ilk kelimesine, harfine, sözcüğüne başlayamadığın
kitabın ilk sayfasını, yazarın başlangıç heyecanını yakalayabilmektir. Tabi ki
okur için başlangıç biraz sıkıcı olabilir, kelimeler daha sahile vurmamış, daha
denize açılmamıştır; sözcük kırıntıları işe yaramayan kelimeler vurmuştur
sahile. Ürkek ürkek girersin kelimeler ülkesine, kendini suskun ve çaresiz
hissedersin. Suskunluğun kitaba olan saygıdan hürmettendir ve sessizce okumaya
başlarsın kelimeleri incitmeden hor görmeden. Sen kelimeleri incitmez hor
görmezsen sana hayatın sırlarını getirir ve bir kayık olur bindirir sırtına. Ve
su almayacak binek üzerinde kelime toplaya toplaya yol alırsın; ırak olanı
ulaşılmaz olanı, anlayamadığın, kavrayamadığın sır zannettiğin hayatın anlamı
yavaş yavaş gün doğumuna dönüşmeye başlar yönünü daha kolay bulursun.
Devam
edersin yazarın ruhundan çıkmış doludizgin kelimelerin içinden.
Kimi
zaman kendi dünyana sığdıramadığın, kabullenemediğin, düşüncelere rast gelirsin
rest çekersin. Olmaz dediğin akla karşı tezler gibi algıladığın kelimelere
itiraz edersin, hatta itiraz edecek vakti bulamadan aniden çıkan bir rüzgâr
sallar bindiğin kelimelerden yapılmış kayığı. Olmaz dediğin, şaşkınlığını
gizleyemediğin kelimelerin içine yuva yapmış düşüncelerin peşinden gider,
yönünü bulacak bir pusulanın olmadığını görürsün, hem kitaba hem yazara
kızarsın. Kızmak hakkımız dersin geri dönmek istersin fakat bir defa çıktın
yarıladın yolu, yaralandı yüreğin, acının gerçek tadını hissetti kalbin ki
kelimelerin bıraktığı kalp acısının hiçbir acıya benzemediğini anladın. Suskun
ve çaresiz okumak hissini durdurmadın ve yol almaya başladın kelimeler
denizinin sonunu merak ettin, sözcüklerin derinliğini merak ettin, denizin
ortasında anlamdan oluşmuş bir ada var mı diye merak ettin.
Kafanda
şekillenmeye başladı haritada yeri olmayan kitabın ruhu.
Yazarın
deruni tarafına bir bağ kurdun, kelimelerden yapılmış kayığının içine
sözcüklerden bir otağ kurdun, bulutun ve yağmurun arasındaki ayrılmaz bağı aşk
ile yoğurdun. Seküler dünyanın talan ettiği yerlerden uzak, hisler dünyasında
gerçekleşen, kelimeler denizine doğru uzanan ve yazarın iç dünyasında
sonuçlanan bir muştunun olduğunu gördün.
Ölüm
duygusunu bastıramadığımız gibi okumak, içimizde susturamadığımız bahar
cıvıltısı, toprakla oynayan çocuğun masumiyet halleri, çölleşmiş yüreklere
yolculuğa çıkan bulutun serüveni…
Öğrenmek,
kışın bağrında saklanan baharın yeryüzünün kımıl kımıl hazırlığını görmek
istemesi, içimizde önleyemediğimiz soyutun resmini çizdiğimiz, dünyayı
anlamlarla bağladığımız kopmaz ve birbirini duygularla bağlayan bağ demek değil
mi?
Kitabın
sonlarına doğru gelmek sonun başlangıcıdır, gecenin sonu gibi ve iç dünyamızda
soyut olanın resmini çizmek değil mi?
Kelimeler
denizinin sonuna gelmek hislerin, aklın karanlık odalarında güneşin doğması,
tan yerinin ağarması değil mi?
Kitabın
cezbedici ismi ile çıktığın yoldan bitiş noktasına kadar bir edebi sanat
gördüysen, hissettiysen sonunda da aklettiysen yazarla, kelimelerle dost
arkadaş oldun demektir. Hem bir kelimeden diğer kelimeye hicret ettin,
çölleşmiş ruhunda bir damla anlamın yeşerdiğini büyüdüğünü gördün demektir.
İsmiyle, içindekilerle dost olduğun kitabı, özenle incitmeden yüreğinde bir
buse kalarak kitaplığın sessiz taraflarına koyuverdin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder