ÇAYIN İZZETİNE SELAM OLSUN! / Memduh ATALAY


Rivayete göre Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri kendisini talebelere dağ çayı toplatmakla itham eden zahir ehline şöyle bir beddua etmiş: "Kim çayın izzetini inkâr ederse ikram bulmasın!" Elhak bulmasın azizim! Bu rivayetlerde asla değil fasla bakılır hikmetince biz dahi fasla bakalım ve çayın izzetini yâd edelim.

Çay izzeti ile artık sohbetin yerini almış durumda. "Gel bir çay içelim" daveti alınmışsa mutlaka bir dostun, bir arkadaşın gönül kapısını aralamanın vaktine besmelenin vakti erişmiştir. Öyle ki biri dolup biri boşalırken bardakların -her bardak bir gönülden kinaye- aslında gönül dünyamızın dosttan aldıkları ve dosta verdiklerine bir remiz yok mudur?

Gurbette, yalnızlığın koyu demlerinde, kalabalık içerisinde bir nokta iken diğer insanlarla aynı olduğumuzu ya ibadet mahallinde ya da çay molasında ifade etmiş oluruz. Belki çoğu özünden saptırılmış müştereklerimize göre bu memlekette çay da ciddi müştereklerimizden biridir.

Soğuk kış günlerinde buharı üstünde bir çaydan başka bir şey midir ev dediğimiz hususi cennetimiz? Şekerin çayda kaybolması, tütünün çayla yekvücut bir vaziyette dimağı tetiklemesi olmasaydı çoğu şiiri, yazıyı okuma imkânımız olabilir miydi?

Tarikat-ı Nakşî’de gizli zikir evla olduğu için kaşık ses yapmasın diye ihvanların arasından şekeri kıtlamalık hale getirmekle vazifeli dervişlerin olduğu kaynaklarımızda var.

Zindanda uykusuz gecelerin, kahırların, dertli türkülerin eşliğinde "Karıştır çayını zaman erisin/Köpük köpük duman duman erisin" diyen zatın kederi kimsenin meçhulü değil elbet.

Anlama çabasının, oluş cehdinin bir araya getirdiği yoldakilerin manevi yakıtı da çaydır elbet. Sohbet ya da zikir anında uyuyana rastlanır elbet ama çay faslında gözler açılır, uyku ve gevşeklik çayın asker selamına mecbur kılar üşengeçleri ve uykucuları da. Sanki "kalk" borusudur çayın kokusu ve kaşık sesleri.

Her meslek, her meşrep, elbette çayın ele, göze, damağa ve dimağa yayılan iksirinden nasiplidir ama çay şehir olarak İstanbul'da içilirse bilhassa güzeldir, uğraş olarak şair ve yazara, hal olarak da aşk ehline bilhassa münasiptir. Merhum Esat Hoca "Irmağı geçerim, denizi geçerim, çayı geçemem" nüktesiyle çaya ayrıca bir rütbe daha takmıştır.

Çay siteme de eşlik eder kimi zaman. "Bir çay bile ikram etmediler" diye sokrananları duyduğumuz olmuştur. Bu ifadede çayı küçümsemeden ziyade ikramın ilk ve en mühim, en asgari sınırını ihmal etmenin kabalığına bir gönderme olduğunu görmek mümkün.

Çayın nasıl demleneceği, hangi çayın kullanılacağı ustalık meselesidir elbet. Her yiğidin yoğurt yiyişi hesabı çay demleyişi de farklıdır. Ancak yiyecekler, içecekler arasında sıcaklıkla bayatlığını gizleyen ender nimetlerin biridir çay. Terminal çayları gibi kötü demlenmiş ve bayatlamış da olsa sıcak su ayıbını örter çayın.

Çay, uykusuz, yalnız, acılı, yaralı gecelerde insana bir yâr gibi sarılması ve insanın içini ısıtmasıyla cidden sohbete ve dostluğa değen nadir bir nimettir. Ramazan gecelerinde iftarın ve sahurun en nazlı, en güzel iki tadından biri çaysa diğeri hal ehline malumdur, tekrar gerekmez. İngiliz’in soğukluğu bizim sıcaklığımız da çayla ilgilidir dersem mübalağa sayılmasın.

Çay hem sese hem sessizliğe uyum sağlar. Ses ise kaşığın ritmini, sessizse keklik kanı görünümüyle çeker dildaşları efsunlu iklimine. Gecenin, gündüzden taşıdığı bulanık hayat suyunu bir çay içimi süresindeki uzlette temizleyelim. Ve yarına insan olarak çıkma umudunun bitmemesi için, çayların gönüllere hakikat içeren sözlerle, iyiliği emredip kötülükten sakındıran dostların kardeş sıcaklığı ile akmasını dileyim.

Üstünlüğünü başkalarının eksikliği üzere kuranlar dışında herkese benden çay,

Çaylar benden, dostlar, arkadaşlar, kardeşler!


3 yorum:

  1. Mirim ağzına sağlık , kalemin güçlü ve daim olsun inşallah.

    YanıtlaSil
  2. Bu yazınla "çay" daha bir mana kazanmış. Yüreğine sağlık.Allah'ım bizleri "çay" sız ve dostsuz bırakmasın gardaşım.

    YanıtlaSil
  3. "Gel bir cay içelim"bir cay icimi sen çayımızı dök ben icimi..Dost gönlüne kalbine kalemine sağlık

    YanıtlaSil