MEKTUP (Çağlar Ötesine) / Ali Rıza Karakale


Bugün on bir aylık yolculuğunun sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Hediyelerini aldım, kabul ettim. Allah’ın da benim kulluk vazifelerimi kabul etmesi niyazıyla huzurundayım. 30 gün, 30 yaşımın bana verdiği olgunlukla, 7 yaşımın bana verdiği masumlukla, 10 yaşımın bana verdiği emirle, 18 yaşımda bile; sana olan sevgimle karşıladım seni. Tuttum; ‘tut’ emredildi diye, sözümü de tutmuş oldum. Çocuk yaşlarım ki o zamanlar anamdan babamdan aldığım gelenek olarak gördüğüm imanımla seni sevmeyi denemelerim vardı.  Geleneğin ötesindeki arayışlarımın sonunda sonsuz kudretine teslim olduğum ve kabul buyurulursa gerçek manada iman ettiğim, ‘eşhedü’ dediğim zamanlardan geldim ben de sana. Ben sana, Allah’ın Adem oğullarından yani onların sırtlarından veya sulplerinden zürriyetlerini çıkardığı, kendilerini nefislerine şahit tuttuğu ve onlara, ‘’Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’’ diye hitap ettiği, onların da “evet SEN BİZİM RABBİZSİN” dediği Bezm-i Elest’te söz verdiğim Rabbimin; “Ey iman edenler !Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı” emriyle geldim. EN SEVDİĞİMİN (sav) öğrettiği gibi sevdim seni, öylece tuttum orucumu. ‘Ed-dînü’l-kayyim’ tabiriyle anılan Hak dinin, biz insanların fıtratına tevdi edildiği değişmeyecek temel özelliğimle yaşamaya çalıştım seni. Ben de epeyce yol katettim. Bilir misin babamın adı Ramazan, annemin adı Bayram’dır benim. Seni henüz ben doğmadan önce de sevebilmem için El-Bari ismiyle tecelli etmiş, ihsanda bulunmuş. Senle mazimiz çağlar ötesine dayanır AlimAllah. 

Bugün onbir aylık yolculuğunun sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Hanemi sana misafir, hane halkıma mescid ettim. Bir musibetle imtihandayız ki, coşamadık teravihlerinde, koşamadık mescidlere, birlikte aşk ile övemedik de teravih aralarında Efendimizi (sav). Kendi halimizde; Habibimiz Muhammed’e Salat ile Selam gönderdik, çocukken meleklerin saf saf indiği saf aralarından aşina olduğumuz naatlar sessiz kaldı evlerimizde. Firkatin acısıyla gayet acılara gark olduk.

Bugün onbir aylık yolculuğunun sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Buhranımda burhan oldun ey mah-ı gufran. Ben bu sene vardım. Sen ebedisin... Olur da bir daha kavuşamazsam sana, kavuştuğumuz mahşerde şefaatini umarım. Sen yakma yine de gönlümü firakınla… 

Gündüzüme saim, geceme kaim olan; Elveda Ya Şehri Ramazan El-veda …


Ayrılırken ağlamalarım bundandır. 

Sensiz yaşantım daim buhrandır.

Tebessüm yalnızca geldiğin andır.

Bugün bırakıp gittiğin kadarız artık…

 

Ben bir gayret eyledim,

Geldin, yoldaşlık eyledim,

Eyledim nefsimi feda,

Elveda canımın canı El-veda…

 


1 yorum: