BAKAN GİBİ KARŞILANDIK / Teyfik KARADAŞ


Serhat şehri Van ilimizin, Emrah’la Selvi’nin diyarı Yeşil Erciş ilçesinde, öğretmen olarak göreve başlayalı üç sene bitmiş, dördüncü senede yarı olmuştu. Bu süreçte zengin bir kültüre, köklü bir tarihe sahip olan Erciş’in insanlarını tanıyıp, güzelliklerini görünce bu beldeye âşık oldum adeta. Van’a tayin olduğumu öğrenince nasıl üzülmüştüm anlatamam. Yapabilecek başka bir işim olsa göreve dahi başlamazdım belki de.  Memleketime uzak olması ve zaman zaman terör olaylarının yaşanması konularında Erciş’te çeşitli sıkıntılar yaşasam da pek aldırış etmiyordum ama dördüncü sene kış mevsimi çok ağır geçti. Mart ayında bir hafta aralıksız kar yağdı. Köyleri ilçelere, ilçeleri illere bağlayan yollar kapandı. Direkler kırıldı, elektrikler kesildi. Kablolar koptu, telefonlarla haberleşme sağlanamadı. Dağlarda aç kalan ayı ve kurt gibi vahşi hayvanlar şehirlere, köylere indi. Yoğun kar yağışı nedeniyle Van Hava Limanına günlerce uçaklar iniş ve kalkış yapamadı. Yuvalarında karnını doyuramayan minicik kuşlar evlerin balkonlarına misafir oldular. Çığ düşmesi sonucu çok sayıda insan canından oldu. Binaların çatılarından sarkan buz parçalarının düşmesi sonucu yüzlerce vatandaşımız yaralanarak hastanelerde tedavi altına alındı. Akarsuların yüzeylerini buz tuttu. Doğu Anadolu başta olmak üzere yurdumuzun her yerinde görülmemiş bir kış, bir afet yaşandı.

Bitlis deresine çığ düşmesi nedeniyle Erciş’i Gaziantep’e bağlayan kara yolu kapandı. Kurban Bayramı’nda memlekete gidemeyerek, yaşanan afetten azda olsa bende nasibimi almış oldum. Kurban Bayramı’nı Erciş’te geçirmek zorunda kaldım. Bayramın birinci günü bayram namazından çıkıp arkadaşlarla kaldığımız eve varınca duygulanıp hıçkırarak döktüğüm göz yaşlarını hiç unutamam. Ömrümde ilk defa bir bayramı dışarıda geçiriyordum. Bayramda anam, babam, dedem veya başka bir Erciş’te olmadığı için öpecek bir el bulamayınca nasıl üzüldüğümü aradan otuz yıl geçtiği halde hatırlamak dahi istemiyorum. Beni teselli etmeye çalışan arkadaşlarımın beni teselli ederken kendilerinin ağlamaları üzüntümü on kat daha artırmıştı. Bizi ziyarete gelen mahalle çocuklarına çikolata dağıtma görevi bana verilince üzüntüm azda olsa hafifletmişti. Üzüntüm hafifleyip kahvaltımı yaptıktan sonra büyüklerimle bayramlaşmak için doğruca postaneye gitmiştim. Bizim köyün telefonlarının arızalı olması nedeniyle anam, babam ve diğer büyüklerimle görüşemeyince belim on yerden kırıldı. Oturduğum yerden kalkamadım. Birdenbire beynimde şimşekler çaktı. Bayramdan bir hafta sonra telefon arızaları giderilince aile büyüklerimle görüşebildim. Telefonla görüşmemiz esnasında, anamın ağladığını, göz yaşlarının fistanının yakasını ıslattığını ses tonundan hissettim. Anamın, bacımın ve diğer yakınlarımın bundan sonra benim yüzümden ağlamaması için memleketime tayin istemeye karar an itibariyle karar verdim.

Bayram tatili biter bitmez Erciş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne giderek tayinimin Kahramanmaraş, Adıyaman ve Gaziantep illerinden birine yapılması için dilekçe verdim. Eğitim-Öğretim yılı bitince yaz tatili için memleketime (Kahramanmaraş) gittim. Memleketimde yaz tatilinde iken tayınımın sahabeler diyarı Adıyaman’a yapıldığını öğrendim. Kahramanmaraş’ın komşusu olduğu halde Adıyaman hakkında yeterli bilgiye sahip değildim. Daha önce bir defa Nemrut dağına giderken Adıyaman’ın içinden geçmiştik. Birkaç defada Malatya ve Elazığ’a giderken otobüs Gölbaşında mola vermişti. Adıyaman’la ilgili bildiklerim bundan ibaretti. İl içi tayinimi nereye yaptıracağım konusunda beni bir telaş bastı. Gerger, Sincik ve Kâhta ilçelerine gidecek olursam Van’dan gelmemin bir anlamı olmayacaktı. Bu ilçeler Kahramanmaraş’a çok uzaktı. Çelikhan Malatya’ya, Besni Gaziantep’e yakındı. Kahramanmaraş’a en yakın yer Gölbaşıydı.  Gölbaşı Kahramanmaraş sınırında olduğu için memlekete gidip gelmesi kolay olur diye düşündüm. Bu nedenle de il içi atamamı Gölbaşına yaptırmaya niyet ettim. Niyet ettim ama niyetimi gerçekleştirmek için ne yapacaktım, bu konuda bana kim yardımcı olacak, kim sahip çıkacak gibi zihnimde onlarca soru oluşmaya başladı. Zihnimde oluşan bu sorulara cevap bulmak için düşünmeye ve araştırma yapmaya başladım.

Ben Erciş’e gittiğimde Muradiye Kaymamı olarak görev yapan Turan Çuhadar’la tanışmıştım. Turan Çuhadar Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesindendi ve hemşeri canlısı değerli bir insandı. Ne zaman Erciş’e gelse beni bulur Erciş Kaymakamının ziyaretine birlikte giderdik. Bende zaman zaman Kaymakam Beyi ziyaret etmek amacıyla Muradiye’ye giderdim. Ne zaman arkadaşlarımla Muradiye’ye gitsek Kaymakam Bey bizi en üst seviyede ağırlayarak misafirlerimin yanında beni onurlandırırdı. Turan Çuhadar iki yıl önce Gölbaşı Kaymakamı olarak tayin olmuştu. Kaymakam Bey Muradiye’den ayrılınca irtibatımız kesildi. O zaman şimdi ki gibi cep telefonu yoktu. Ben askere gitmiştim. Askerlik dönüşü asker öğretmen olarak çalıştığım yerde sıkıntılı günler yaşadım. İki kere büyük tehlike yaşadım. Canımı zor kurtardım. Velhasıl bu süreçte Kaymakam Beyle bir türlü görüşemedim. Acaba Turan Çuhadar Gölbaşında mı çalışıyor, yoksa başka bir yere tayin oldu mu? Bunu öğrenmem gerekiyordu. Polis olarak Erciş’te çalışmakta olan arkadaşım Mekke Sofu’yu arayarak Kaymakam Beyin Gölbaşında olduğunu öğrendim. Bunun üzerine benim Gölbaşı’na gitmem şart olmuştu.

Temmuz ayının on beşinden sonraki ilk pazartesi günü Kaymakam Beyi telefonla arayarak salı günü ziyaret etmek için randevu aldım. Gölbaşı’na Düzbağ minibüsleriyle gidileceğini ve minibüslerin il Özel İdaresinin arka kısmından kalktığını öğrendim.  Salı günü ilk otobüsle köyden Maraş’a geldim. Düzbağ minibüslerinin yazıhanesine gittim. Yazıhane görevlisi ilk minibüsün on ikide kalkacağını söyledi. Bende zaman geçirmek için Trabzon caddesinde dolaşmaya başladım. Defterdarlık binasının önüne vardığımda muhterem büyüğüm, kıymetli gönül adamı, nüktedan insan, Sütçü İmam Üniversitesi Genel Sekreter Vekili merhum Mehmet Bilal abimle karşılaştık. O zaman üniversite öğrencisi olan oğlu Murat’ta yanındaydı. Mehmet Bilal abimle hoş beş on beşten sonra ayak üstü biraz muhabbet ettik. Bu esnada Mehmet Bilal abime il içi tayinim nedeniyle Gölbaşı Kaymakamı Turan Çuhadar Beyi ziyarete gideceğimi söyledim. Mehmet Bilal abimde Konya’da Hukuk Fakültesi Sekreteri olarak çalıştığı dönemde Turan Çuhadar’ın Bozkır Kaymakamı olduğunu ve yakinen tanıştıklarını söyledi. Gölbaşına birlikte gidelim dedi. Bende “tamam gidelim, iyi olur hocam ama önce Turan beye bilgi verelim” dedim. Yaşar Pastanesinden Kaymakam Beyi aradım. Mehmet Bilal beyle birlikte geleceğimizi söyledim. Turan Beyde Gölbaşı girişinde Bölge Trafik İstasyonu var. Oraya geldiğinizde nöbetçi polise söyle beni arasınlar dedi. Yaşar Pastanesinden çıkınca Mehmet Bilal abimin Şahin Marka beyaz renkli otomobiline binerek Gölbaşı istikametine hareket ettik.

Arabayı Mehmet Bilal abim kullanıyor, ben ön tarafta, Murat ise arka tarafta oturuyordu. Mehmet Bilal abim muhabbetin girizgâh kısmında oğlu Murat’a, ben Selçuk Üniversitesinde öğrenci iken kendisinin bana nasıl yardımcı olduğunu, benim bazı büyük zorlukları nasıl aştığımı, başarılmaz denilen işleri nasıl başardığımı anlattı. Beni örnek alması konusunda Murat’a nasihatte bulundu. Daha sonra Mehmet abi Ferhuş, Kapıçam, Çınarlı, Tomsuklu, Çiğli gibi yerlerden geçtikçe, geçtiğimiz yerlerle ilgili yaşadığı anılarını anlatmaya, Muratla ile ben ise gülmekten yerlere yatmaya başladık.  Maraş Ovasındaki biber, pamuk, mısır ve pancar tarlaları dikkatimizi çektikçe ara sıra sohbeti bu coğrafyanın bereketi üzerine kaydırıyorduk. Yolculuğumuz coşkulu şekilde devam ediyordu.

Narlı ’ya vardığımızda Türkoğlu istikametine gitmekte olan bir yük treninin gürültüsü adeta Maraş ovasının sessizliğini bozmaya yetiyor gibiydi. Aksu ırmağının kenarındaki kum ocaklarının önündeki kumdan tepelerin yüksekliği Kahramanmaraş’ımızın doğal kaynaklar bakımından zengin bir yer olduğunu teyit etmeye yetiyordu. Gaziantep’te ve Kahramanmaraş’ta inşa edilen ihtişamlı binaların kumu buradan gidiyordu çünkü. Narlıdan dönüp Pazarcık’a doğru ilerlerken Kirni Köyünde meydana gelen anız yangını yüreklerimizi ağzımıza getiriyordu. Pazarcık’a varırken sol tarafımızda kalan Kartalkaya barajının güzelliğini ifade edecek kelime bulmakta zorlanıyorum. Tren hattını geçip Pazarcık’a vardığımızda Mehmet Bilal abi Pazarcıklı bazı dostlarını saygıyla yad ederken gözlerinin yaşardığını görüyorduk. Özellikle Mehmet Bozbey Hocadan bahsederken söylediği saygı ifadeleri duyulmaya değerdi.

Pazarcık’ı geçtikten sonra arazinin coğrafi yapısı ve bitki örtüsü değişiverdi. Ovaların yerini dağlar, biber, pamuk ve pancar tarlalarının yerini bağlar ve fıstık bahçeleri almaya başladı. Akçalı rampasını çıkıp biraz ilerledikten sonra karşımıza çıkan Adıyaman levhası Gölbaşına yaklaştığımızı müjdeler gibiydi. Çelik Köyünü geçip rampaya aşağı inerken gördüğümüz ilk gölün adının Balkar Gölü olduğunu sonradan öğrendim. Karaburun köyünü geçince Mehmet Bilal abi bir tepenin üzerinde duruverdi. Yetmişli yıllarda Gölbaşında tarihe 15 Şubat olayları diye geçen siyasi bir hadisenin yaşandığını ve kendilerinde Kahramanmaraş’tan buraya yardıma geldiklerini, ilçe girişinde arama olduğu için silahını buraya attığını, Gölbaşında üç gün tutuklu kaldığını ve dönerken silahını bulamadığını anlattı. Mehmet abi o günleri anlatırken lisanı halinden o günleri yeniden yaşadığı anlaşılıyordu. Arabaya binip hareket ettikten üç dakika sonra ilçe girişindeki Gölbaşı Bölge Trafik İstasyon Amirliğine intikal ettik. Amirlik önünde aracımızı durdurduğumuzda nizamiyede nöbet tutan polise “Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Genel Sekreteri Mehmet Bilal Bey ilçemize giriş yaptı diye Kaymakam Beye bilgi vermeniz gerekiyormuş” dedim. Poliste “Baş üstüne efendim” diyerek binanın içine doğru koşar adımlarla gitti.

Gölbaşı Hükümet Konağının önüne vardığımızda Kaymakam Turan Çuhadar başta olmak üzere belediye başkanı, garnizon komutanı ve protokolde yer alan ilçe müdürlerinin tam kadro bizi karşılamak üzere beklediklerini gördüm. Bizde otomobilimizden inerek doğrudan protokol üyeleriyle tokalaşmaya başladık. Mehmet Bilal abim tecrübeli bir bürokrat olarak tokalaşırken karşılama kıtasında yer alan daire amirlerinin halini hatırını sormayı da ihmal etmedi. Kaymakam Beyde bizi protokol üyelerine, protokol üyelerinde bize tanıttı. Karşılama seremonisinden sonra topluca Kaymakam Beyin makamına çıktık. Kaymakamlıkta çayımızı içerken Kaymakam Bey Mehmet Abiye hitaben “Abi Gölbaşı ulaşım imkanları, coğrafi özellikleri, sosyal gelişmişlik ile nüfus olarak da büyük ve güzel bir ilçe. Buraya Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi olarak bir Meslek Yüksekokulu açmanızı istiyoruz” dedi. Mehmet abi ise” Üniversite olarak halen Pazarcık ilçemize Meslek Yüksekokulu açamadık. Pazarcık’a okul açmadan buraya açarsak yanlış olur. Bu nedenle buraya Meslek Yüksekokulu açmamız mümkün değildir “diyerek konuyu kapattı. Ardından başladı fıkra anlatmaya. Kaymakamlıkta bulunan daire amirlerinin tamamı Mehmet abinin fıkralarını dinledikçe gülüyorlar, bazılarını ise kahkaha atmak için dışarıya kaçıyorlardı. Çaylar içilip fıkra faslı tamamlanınca sıra bizim sebebi ziyaretimize geldi.

 Mehmet Bilal abim Kaymakam Bey ve kaymakamlık makamında bulunan haziruna beni farklı bir pencereden takdim ederek başladı anlatmaya. Sabah Maraş’ta nasıl karşılaştığımızı ve kendinin Gölbaşına niçin geldiğini izah etti. Sözü benim kendisi ve memleket için önemli bir insan olduğuma getirdi. Benim tayınımın Van’dan Adıyaman’a çıktığını, il içi atamamın Gölbaşına yapılması için geldiğimizi en üst perdeden kuvvetli bir şekilde ifade etti. Kaymakam Bey ise “abi zahmet etmişsiniz, telefon etmeniz yeterdi” dedi. Mehmet abim ise “Telefonumuzla halledeceğini biliyoruz ama senide özlemiştik hemşerim” diyerek Kaymakam Beyi bir daha onurlandırdı.

 Kaymakam Bey ilçe müdürlerine beni Van’dan tanıdığını, maharetlerimi, hatıralarımızı birkaç cümleyle anlatarak Gölbaşına kazanım sağlayacağımı ifade etti. Bana yönelerek “Pehlivan ilçe merkezinde çok öğretmen var. Girecek ders bulamazsın. Ev kiraları çok pahalı. Seni Belören Kasabasına gönderelim. Oraya yeni lojman yaptık. Lojmanda oturursun. İlköğretim Okulunda senin gibi bir müdür var. Seni de Müdür Yardımcılığına atarız. Orada sana ihtiyacım var” dedi. Bende “Siz bilirsiniz Kaymakam Bey” dedim. Bunun üzerine Kaymakam Bey anında görüntü yaparak Milli Eğitimden sorumlu Adıyaman Vali Yardımcısı Celalettin Güvenç beyi arayarak benim il içi atamamın Belören İlköğretim Okuluna yapılmasını rica etti.

Bu arada saat on ikiyi geçmişti. İlçe çıkışında Malatya yolu üzerindeki bir tesise topluca öğle yemeğine gittik. Mehmet abi öğle yemeği yerken de yemekli ilgili fıkralarını anlatmaya devam etti. Mehmet abinin fıkralarını duyan garsonlar bile kenarda beklerken gülmemek için kendilerini zorlasalar bile zapt edemiyorlardı. Yemekten sonra protokol üyeleriyle ayrılıp Kaymakam Beyle baş başa kaldık. Bazı özel konularda muhabbet ettik. Kaymakam Beyin bağına gidererek birer sepet üzüm kestik. Kaymakam Beyle geçirdiğimiz bu mutlu günün sonunda ikindi namazını kıldıktan sonra Gölbaşından ayrıldık.

Dönüş yolunda ziyaretimizi değerlendirirken merhum Mehmet Bilal abim “Teyfik tayin işin nasıl sonuçlanır bilmem ama bakan gibi karşılandık” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder