Bitlis deresine çığ düşmesi nedeniyle
Erciş’i Gaziantep’e bağlayan kara yolu kapandı. Kurban Bayramı’nda memlekete
gidemeyerek, yaşanan afetten azda olsa bende nasibimi almış oldum. Kurban
Bayramı’nı Erciş’te geçirmek zorunda kaldım. Bayramın birinci günü bayram
namazından çıkıp arkadaşlarla kaldığımız eve varınca duygulanıp hıçkırarak döktüğüm
göz yaşlarını hiç unutamam. Ömrümde ilk defa bir bayramı dışarıda geçiriyordum.
Bayramda anam, babam, dedem veya başka bir Erciş’te olmadığı için öpecek bir el
bulamayınca nasıl üzüldüğümü aradan otuz yıl geçtiği halde hatırlamak dahi
istemiyorum. Beni teselli etmeye çalışan arkadaşlarımın beni teselli ederken
kendilerinin ağlamaları üzüntümü on kat daha artırmıştı. Bizi ziyarete gelen mahalle
çocuklarına çikolata dağıtma görevi bana verilince üzüntüm azda olsa
hafifletmişti. Üzüntüm hafifleyip kahvaltımı yaptıktan sonra büyüklerimle
bayramlaşmak için doğruca postaneye gitmiştim. Bizim köyün telefonlarının
arızalı olması nedeniyle anam, babam ve diğer büyüklerimle görüşemeyince belim
on yerden kırıldı. Oturduğum yerden kalkamadım. Birdenbire beynimde şimşekler
çaktı. Bayramdan bir hafta sonra telefon arızaları giderilince aile
büyüklerimle görüşebildim. Telefonla görüşmemiz esnasında, anamın ağladığını,
göz yaşlarının fistanının yakasını ıslattığını ses tonundan hissettim. Anamın,
bacımın ve diğer yakınlarımın bundan sonra benim yüzümden ağlamaması için
memleketime tayin istemeye karar an itibariyle karar verdim.
Bayram tatili biter bitmez
Erciş İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne giderek tayinimin Kahramanmaraş, Adıyaman
ve Gaziantep illerinden birine yapılması için dilekçe verdim. Eğitim-Öğretim
yılı bitince yaz tatili için memleketime (Kahramanmaraş) gittim. Memleketimde
yaz tatilinde iken tayınımın sahabeler diyarı Adıyaman’a yapıldığını öğrendim.
Kahramanmaraş’ın komşusu olduğu halde Adıyaman hakkında yeterli bilgiye sahip
değildim. Daha önce bir defa Nemrut dağına giderken Adıyaman’ın içinden
geçmiştik. Birkaç defada Malatya ve Elazığ’a giderken otobüs Gölbaşında mola
vermişti. Adıyaman’la ilgili bildiklerim bundan ibaretti. İl içi tayinimi
nereye yaptıracağım konusunda beni bir telaş bastı. Gerger, Sincik ve Kâhta
ilçelerine gidecek olursam Van’dan gelmemin bir anlamı olmayacaktı. Bu ilçeler
Kahramanmaraş’a çok uzaktı. Çelikhan Malatya’ya, Besni Gaziantep’e yakındı.
Kahramanmaraş’a en yakın yer Gölbaşıydı. Gölbaşı Kahramanmaraş sınırında olduğu için
memlekete gidip gelmesi kolay olur diye düşündüm. Bu nedenle de il içi atamamı
Gölbaşına yaptırmaya niyet ettim. Niyet ettim ama niyetimi gerçekleştirmek için
ne yapacaktım, bu konuda bana kim yardımcı olacak, kim sahip çıkacak gibi
zihnimde onlarca soru oluşmaya başladı. Zihnimde oluşan bu sorulara cevap
bulmak için düşünmeye ve araştırma yapmaya başladım.
Ben Erciş’e gittiğimde Muradiye
Kaymamı olarak görev yapan Turan Çuhadar’la tanışmıştım. Turan Çuhadar
Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesindendi ve hemşeri canlısı değerli bir insandı.
Ne zaman Erciş’e gelse beni bulur Erciş Kaymakamının ziyaretine birlikte
giderdik. Bende zaman zaman Kaymakam Beyi ziyaret etmek amacıyla Muradiye’ye
giderdim. Ne zaman arkadaşlarımla Muradiye’ye gitsek Kaymakam Bey bizi en üst
seviyede ağırlayarak misafirlerimin yanında beni onurlandırırdı. Turan Çuhadar
iki yıl önce Gölbaşı Kaymakamı olarak tayin olmuştu. Kaymakam Bey Muradiye’den
ayrılınca irtibatımız kesildi. O zaman şimdi ki gibi cep telefonu yoktu. Ben
askere gitmiştim. Askerlik dönüşü asker öğretmen olarak çalıştığım yerde
sıkıntılı günler yaşadım. İki kere büyük tehlike yaşadım. Canımı zor kurtardım.
Velhasıl bu süreçte Kaymakam Beyle bir türlü görüşemedim. Acaba Turan Çuhadar
Gölbaşında mı çalışıyor, yoksa başka bir yere tayin oldu mu? Bunu öğrenmem
gerekiyordu. Polis olarak Erciş’te çalışmakta olan arkadaşım Mekke Sofu’yu
arayarak Kaymakam Beyin Gölbaşında olduğunu öğrendim. Bunun üzerine benim Gölbaşı’na
gitmem şart olmuştu.
Temmuz ayının on beşinden
sonraki ilk pazartesi günü Kaymakam Beyi telefonla arayarak salı günü ziyaret
etmek için randevu aldım. Gölbaşı’na Düzbağ minibüsleriyle gidileceğini ve
minibüslerin il Özel İdaresinin arka kısmından kalktığını öğrendim. Salı günü ilk otobüsle köyden Maraş’a geldim.
Düzbağ minibüslerinin yazıhanesine gittim. Yazıhane görevlisi ilk minibüsün on
ikide kalkacağını söyledi. Bende zaman geçirmek için Trabzon caddesinde
dolaşmaya başladım. Defterdarlık binasının önüne vardığımda muhterem büyüğüm, kıymetli
gönül adamı, nüktedan insan, Sütçü İmam Üniversitesi Genel Sekreter Vekili
merhum Mehmet Bilal abimle karşılaştık. O zaman üniversite öğrencisi olan oğlu
Murat’ta yanındaydı. Mehmet Bilal abimle hoş beş on beşten sonra ayak üstü
biraz muhabbet ettik. Bu esnada Mehmet Bilal abime il içi tayinim nedeniyle
Gölbaşı Kaymakamı Turan Çuhadar Beyi ziyarete gideceğimi söyledim. Mehmet Bilal
abimde Konya’da Hukuk Fakültesi Sekreteri olarak çalıştığı dönemde Turan
Çuhadar’ın Bozkır Kaymakamı olduğunu ve yakinen tanıştıklarını söyledi.
Gölbaşına birlikte gidelim dedi. Bende “tamam gidelim, iyi olur hocam ama önce
Turan beye bilgi verelim” dedim. Yaşar Pastanesinden Kaymakam Beyi aradım.
Mehmet Bilal beyle birlikte geleceğimizi söyledim. Turan Beyde Gölbaşı
girişinde Bölge Trafik İstasyonu var. Oraya geldiğinizde nöbetçi polise söyle
beni arasınlar dedi. Yaşar Pastanesinden çıkınca Mehmet Bilal abimin Şahin
Marka beyaz renkli otomobiline binerek Gölbaşı istikametine hareket ettik.
Arabayı Mehmet Bilal abim kullanıyor,
ben ön tarafta, Murat ise arka tarafta oturuyordu. Mehmet Bilal abim muhabbetin
girizgâh kısmında oğlu Murat’a, ben Selçuk Üniversitesinde öğrenci iken
kendisinin bana nasıl yardımcı olduğunu, benim bazı büyük zorlukları nasıl
aştığımı, başarılmaz denilen işleri nasıl başardığımı anlattı. Beni örnek
alması konusunda Murat’a nasihatte bulundu. Daha sonra Mehmet abi Ferhuş,
Kapıçam, Çınarlı, Tomsuklu, Çiğli gibi yerlerden geçtikçe, geçtiğimiz yerlerle
ilgili yaşadığı anılarını anlatmaya, Muratla ile ben ise gülmekten yerlere yatmaya
başladık. Maraş Ovasındaki biber, pamuk,
mısır ve pancar tarlaları dikkatimizi çektikçe ara sıra sohbeti bu coğrafyanın
bereketi üzerine kaydırıyorduk. Yolculuğumuz coşkulu şekilde devam ediyordu.
Narlı ’ya vardığımızda Türkoğlu
istikametine gitmekte olan bir yük treninin gürültüsü adeta Maraş ovasının
sessizliğini bozmaya yetiyor gibiydi. Aksu ırmağının kenarındaki kum
ocaklarının önündeki kumdan tepelerin yüksekliği Kahramanmaraş’ımızın doğal
kaynaklar bakımından zengin bir yer olduğunu teyit etmeye yetiyordu.
Gaziantep’te ve Kahramanmaraş’ta inşa edilen ihtişamlı binaların kumu buradan
gidiyordu çünkü. Narlıdan dönüp Pazarcık’a doğru ilerlerken Kirni Köyünde
meydana gelen anız yangını yüreklerimizi ağzımıza getiriyordu. Pazarcık’a
varırken sol tarafımızda kalan Kartalkaya barajının güzelliğini ifade edecek
kelime bulmakta zorlanıyorum. Tren hattını geçip Pazarcık’a vardığımızda Mehmet
Bilal abi Pazarcıklı bazı dostlarını saygıyla yad ederken gözlerinin
yaşardığını görüyorduk. Özellikle Mehmet Bozbey Hocadan bahsederken söylediği
saygı ifadeleri duyulmaya değerdi.
Pazarcık’ı geçtikten sonra
arazinin coğrafi yapısı ve bitki örtüsü değişiverdi. Ovaların yerini dağlar,
biber, pamuk ve pancar tarlalarının yerini bağlar ve fıstık bahçeleri almaya
başladı. Akçalı rampasını çıkıp biraz ilerledikten sonra karşımıza çıkan
Adıyaman levhası Gölbaşına yaklaştığımızı müjdeler gibiydi. Çelik Köyünü geçip
rampaya aşağı inerken gördüğümüz ilk gölün adının Balkar Gölü olduğunu sonradan
öğrendim. Karaburun köyünü geçince Mehmet Bilal abi bir tepenin üzerinde
duruverdi. Yetmişli yıllarda Gölbaşında tarihe 15 Şubat olayları diye geçen
siyasi bir hadisenin yaşandığını ve kendilerinde Kahramanmaraş’tan buraya
yardıma geldiklerini, ilçe girişinde arama olduğu için silahını buraya
attığını, Gölbaşında üç gün tutuklu kaldığını ve dönerken silahını bulamadığını
anlattı. Mehmet abi o günleri anlatırken lisanı halinden o günleri yeniden
yaşadığı anlaşılıyordu. Arabaya binip hareket ettikten üç dakika sonra ilçe
girişindeki Gölbaşı Bölge Trafik İstasyon Amirliğine intikal ettik. Amirlik
önünde aracımızı durdurduğumuzda nizamiyede nöbet tutan polise “Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi Genel Sekreteri Mehmet Bilal Bey ilçemize giriş yaptı
diye Kaymakam Beye bilgi vermeniz gerekiyormuş” dedim. Poliste “Baş üstüne
efendim” diyerek binanın içine doğru koşar adımlarla gitti.
Gölbaşı Hükümet Konağının önüne
vardığımızda Kaymakam Turan Çuhadar başta olmak üzere belediye başkanı,
garnizon komutanı ve protokolde yer alan ilçe müdürlerinin tam kadro bizi
karşılamak üzere beklediklerini gördüm. Bizde otomobilimizden inerek doğrudan
protokol üyeleriyle tokalaşmaya başladık. Mehmet Bilal abim tecrübeli bir
bürokrat olarak tokalaşırken karşılama kıtasında yer alan daire amirlerinin
halini hatırını sormayı da ihmal etmedi. Kaymakam Beyde bizi protokol
üyelerine, protokol üyelerinde bize tanıttı. Karşılama seremonisinden sonra topluca
Kaymakam Beyin makamına çıktık. Kaymakamlıkta çayımızı içerken Kaymakam Bey
Mehmet Abiye hitaben “Abi Gölbaşı ulaşım imkanları, coğrafi özellikleri, sosyal
gelişmişlik ile nüfus olarak da büyük ve güzel bir ilçe. Buraya Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi olarak bir Meslek Yüksekokulu açmanızı istiyoruz” dedi.
Mehmet abi ise” Üniversite olarak halen Pazarcık ilçemize Meslek Yüksekokulu
açamadık. Pazarcık’a okul açmadan buraya açarsak yanlış olur. Bu nedenle buraya
Meslek Yüksekokulu açmamız mümkün değildir “diyerek konuyu kapattı. Ardından başladı
fıkra anlatmaya. Kaymakamlıkta bulunan daire amirlerinin tamamı Mehmet abinin
fıkralarını dinledikçe gülüyorlar, bazılarını ise kahkaha atmak için dışarıya
kaçıyorlardı. Çaylar içilip fıkra faslı tamamlanınca sıra bizim sebebi
ziyaretimize geldi.
Mehmet Bilal abim Kaymakam Bey ve kaymakamlık
makamında bulunan haziruna beni farklı bir pencereden takdim ederek başladı
anlatmaya. Sabah Maraş’ta nasıl karşılaştığımızı ve kendinin Gölbaşına niçin
geldiğini izah etti. Sözü benim kendisi ve memleket için önemli bir insan
olduğuma getirdi. Benim tayınımın Van’dan Adıyaman’a çıktığını, il içi atamamın
Gölbaşına yapılması için geldiğimizi en üst perdeden kuvvetli bir şekilde ifade
etti. Kaymakam Bey ise “abi zahmet etmişsiniz, telefon etmeniz yeterdi” dedi.
Mehmet abim ise “Telefonumuzla halledeceğini biliyoruz ama senide özlemiştik
hemşerim” diyerek Kaymakam Beyi bir daha onurlandırdı.
Kaymakam Bey ilçe müdürlerine beni Van’dan
tanıdığını, maharetlerimi, hatıralarımızı birkaç cümleyle anlatarak Gölbaşına
kazanım sağlayacağımı ifade etti. Bana yönelerek “Pehlivan ilçe merkezinde çok
öğretmen var. Girecek ders bulamazsın. Ev kiraları çok pahalı. Seni Belören
Kasabasına gönderelim. Oraya yeni lojman yaptık. Lojmanda oturursun. İlköğretim
Okulunda senin gibi bir müdür var. Seni de Müdür Yardımcılığına atarız. Orada
sana ihtiyacım var” dedi. Bende “Siz bilirsiniz Kaymakam Bey” dedim. Bunun
üzerine Kaymakam Bey anında görüntü yaparak Milli Eğitimden sorumlu Adıyaman
Vali Yardımcısı Celalettin Güvenç beyi arayarak benim il içi atamamın Belören
İlköğretim Okuluna yapılmasını rica etti.
Bu arada saat on ikiyi
geçmişti. İlçe çıkışında Malatya yolu üzerindeki bir tesise topluca öğle
yemeğine gittik. Mehmet abi öğle yemeği yerken de yemekli ilgili fıkralarını
anlatmaya devam etti. Mehmet abinin fıkralarını duyan garsonlar bile kenarda
beklerken gülmemek için kendilerini zorlasalar bile zapt edemiyorlardı.
Yemekten sonra protokol üyeleriyle ayrılıp Kaymakam Beyle baş başa kaldık. Bazı
özel konularda muhabbet ettik. Kaymakam Beyin bağına gidererek birer sepet üzüm
kestik. Kaymakam Beyle geçirdiğimiz bu mutlu günün sonunda ikindi namazını
kıldıktan sonra Gölbaşından ayrıldık.
Dönüş yolunda ziyaretimizi
değerlendirirken merhum Mehmet Bilal abim “Teyfik tayin işin nasıl sonuçlanır
bilmem ama bakan gibi karşılandık” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder