Gitmiş ama yanlış gitmiş
Boksör olsam neye yarar
Bir gün derler ömrün bitmiş
Şu
fani dünyaya Toros Dağlarının zirvesindeki bir Türkmen köyünde gözlerimi açtım.
Doğduğum köyde oğlak güderek büyüdüm. Çocukluk yıllarımın tamamı köyümde geçti.
Devlet memuru olarak ilk defa İlkokula başladığımda köyümüzün öğretmenlerini
gördüm. Öğretmenlerin üzerindeki elbise, ayağındaki ayakkabı ve konuştukları
kelimeler köy halkına göre çok farklıydı. Halkın yanındaki sosyal saygınlıkları
üst düzeydeydi. Köy halkının öğretmenlere gösterdiği saygıdan mı, boğazına
taktığı kravattan mı, yoksa giydikleri elbiseden mi etkilendim. Bilemiyorum.
İlkokul birinci sınıfta yedi yaşında iken öğretmen olmaya karar verdim.
İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitedeki eğitimlerimi tamamlayarak genç yaşta
öğretmen oldum. Öğretmenlikle ilgili yeterlilik sınavı gibi diğer prosedürleri
tamamladıktan sonra şark sınırımızdaki güzel bir serhat beldesine öğretmen
olarak atamam yapıldı. Anadolu’muzun bu güzide serhat beldesinde dört yıl
çalıştım. Öğretmen olarak vazife yaptığım bu beldedeki dört yıllık süreçte
güzel arkadaşlıklar ve ebedi sürecek dostluklar edindim. Güzel hatıralar
biriktirdim. Dört yıl sonra tayinim sahabeler şehri Adıyaman’a çıktı. İl içi
atamam Gölbaşı Kaymakam Turan Beyin tavassutlarıyla Gölbaşı ilçesinin Belören
Kasabasında bulunan Belören İlköğretim Okuluna yapıldı.
Atamamın
Belören İlköğretim Okuluna yapıldığını öğrenince Belören’le ilgili araştırmalar
yapmaya başladım. Bizim köyün eski Kuran Kursu hocası Cemal Besni’nin Belören
Kuran Kursunda çalıştığını öğrendim. Cemal Hoca’nın Belören’de olmasına çok
sevindim. Cemal Hoca bizim köyde çalışırken yaz tatillerinde kendisini ziyaret
ederdim. Ziyaretlerim esnasında bizim köydeki din eğitimi üzerine uzun uzun
muhabbetler ederdik. Cemal hoca benim ailemi, bizde ailecek kendisini sever
sayardık. Bu nedenle Cemal Hoca’nın Belören’de bana her türlü konuda yardımcı
olacağına ve sahip çıkacağına inanıyordum. Cemal Hoca’yı ziyarete giden Ekrem
Abiden Belören Kasabasında ilköğretim okulu, sağlık ocağı, jandarma karakolu,
ptt acentesi, tek şubesi, kuran kursu gibi kamu kurumlarının olduğunu öğrenince
çok mutlu oldum. Ayrıca kasabada bakkal, kasap, fırın, kahve gibi iş yerlerinin
bulunduğunu duyunca mutluluğum bir kat daha arttı. Beldede bulunan kurum ve iş
yerlerinin çokluğu Belören Kasabasının azda olsa gelişmiş bir yer olduğuna
işaret ediyordu. Ekrem abiden bu bilgeleri öğrenince tayinimin Belören’e
yapılmasında bana yardımcı olan Kaymakam Turan beye teşekkür etmek ve Belören
Kasabasını şahsen görmek için Gölbaşı’na gitmeye karar verdim.
Bir
gün sonra Kahramanmaraş, Gölbaşı, Düzbağ arası yolcu taşıyan bir Helete
minibüsüne binerek Kahramanmaraş’tan Gölbaşı’na hareket ettim. Gölbaşı’na
varınca doğruca Hükümet Konağına gittim. Hükümet Konağına girince Kaymakam
Beyin yerinde olmadığını öğrendim. Kaymakam Beyin özel kaleminde çalışan
memurlar bana “Kaymakam Beyin il dışında olduğunu, geleceği saati
bilmediklerini, görüşmem için beklemem gerektiğini” söylediler. Beni bekleme
salonuna oturtup, çay kahve ikram ettiler. Bu ara saat iki olmuş, açlıktan
karnım zil çalmaya başlamıştı. Sigara alma bahanesiyle Kaymakamlıktan ayrıldım.
Bir lokantaya girip karnımı doyurdum ve bir paket te sigara alarak Hükümet
Konağına yeniden geldim. Ben bu arada Kaymakamlıkta çalışan memurlarla değişik
konularda sohbet ederek ilçenin sosyolojisini anlamaya çalışıyordum. Yapmış
olduğumuz sohbet sonunda Gölbaşı'nda aşiret, ağa, bey gibi feodal yapı
unsurlarının olmadığına inandım. Hatta köylerinin bir kısmının Pazarcık’tan
Gölbaşı'na bağladığını duyunca çok mutlu oldum. Memur arkadaşlarla sohbet
ederek zaman geçirmeye çalışsam da saat bir türlü ilerlemiyordu. Akrep ve
yelkovan adeta yerinde sayıyordu. İkindi güneşinin tesiriyle uyumamak için çay
içmekten ve lavaboda elimi yüzümü yıkamaktan usandım. Saat beş olmuştu ki
merdivenler koşarak çıkıp nefes nefese kalan bir görevli “Kaymakam Bey konuta
geçti. İmzalanacak evrakları oraya istiyor” diyerek içeri girdi. İmza
kartonlarını bir demet çiçek gibi koltuğunun altına toplayan özel kalem
görevlisi Ali Abi bana “haydi hocam gidiyoruz” diyerek yıldırım hızıyla önüm sıra
yürümeye başladı. Bende Kahramanmaraş’tan getirdiğim hediye paketini masanın
üzerinden kapıp Ali Abinin peşi sıra koşar adımlarla yürümeye başladım. Hükümet
Konağının yan tarafındaki tek katlı, kiremit çatılı, önü bahçeli Kaymakamlık
Konutuna vardık.
Kaymakam
Bey beni samimi ve güler yüzlü bir şekilde karşıladı. Hoş beş safahatından
sonra evrakları hızlıca imzalayarak Ali Abiyi gönderdi. Ben de kendisine
atamamı Belören’e yaptırdığı için teşekkür ettim. Bu arada konutun bahçesindeki
söğüt ağacının altında bulunan masaya oturup sohbet etmeye başladık. Konutta
görevli bekçi bize birer bardak kahve ikram etti. Kahvelerimizi bitirmeden elli
yaşlarında güler yüzlü bir bey efendi “selam un aleyküm” diyerek ihata
kapısından içeri girdi. Gelen Bey efendinin hanımı da yanındaydı. Hanım Efendi
ve ağır başlı bir insandı. İçeri giren bey efendi ve eşine Kaymakam Bey yer
gösterdi. Onlarda gösterilen sandalyelere oturdular. Kaymakam Bey, gelen bey
efendi ve eşi başladılar kendi aralarında konuşmaya.
Kaymakam
Bey- Hoş geldin başkan diyerek söze başladı.
Başkan-
Sağ olun Kaymakam Bey. Geçmiş olsun efendim. Nasıl oldunuz, iyi misiniz, rahat
mısınız? dedi.
Kaymakam
Bey- İyiyim Başkan, bir şeyim yokmuş şükür. Şimdi doktordan geldim. Tahlillerim
temiz çıktı. Belören’de ne var ne yok dedi.
Ben
Kaymakam Beyin bu cümlesinden sonra gelen misafirin Belören Belediye Başkanı
olduğunu tahmin
ettim.
Başkanın
Eşi- Geçmiş olsun Kaymakam Beyim dedi.
Kaymakam
Bey- Sağ olasın yenge hanım dedi.
Bu
arada Belediye Başkanı olduğunu tahmin ettiğim kişi bana yönelerek “Hoş
geldiniz bey efendi” dedi.
Ben-
Sağ olun, teşekkür ederim Başkanım dedim.
Başkan-
(Kaymakam Beye yönelerek benden dolayı) Arkadaş kardeşiniz mi diye sordu.
Kaymakam
Bey- Kardeşim sayılır. Arkadaşım Başkan. Adı Teyfik. Kendisi öğretmen. Aynı
zamanda pehlivan. Pehlivan’ı Belören’e tayin ettik. Göreve başlarsa Müdür
Yardımcısı olarak atayacağız. Sizin oraya yaptığımız lojmanın güney cephesinden
üçüncü katı boş bırak. Diğer lojmanları kura yoluyla memurlara dağıt. Boş kalan
yerde Pehlivan otursun. Pehlivan diğer öğretmenlere benzemez. Tek başına sekiz
adamı yıkar, haberiniz olsun dedi.
Başkan-
Çok sevindim Kaymakam Beyim. Pehlivana lojmanda ayırtırım. Evimi de kirasız veririm.
Yeter ki kendisi Belören’e gelsin dedi. (Belediye Başkanı bu cümleleri kurarken
gözlerinin içi gülüyordu.)
Kaymakam
Bey- Pehlivan Belören’e gelecek. Pehlivan sana, sen de Pehlivan’a yardımcı
olacaksın dedi.
Kaymakam
bey, Belören Belediye Başkanı, Başkanın eşi ve ben yarım saat kadar oturduk.
Değişik konularda muhabbet ettik. Hoşça vakit geçirdik. Kaymakam Beyin hanımı
memlekette olduğu için Belören Belediye Başkanı ve eşiyle birlikte yarım saat
kadar sonra konuttan ayrılarak evlerine gittiler. Bizde Kaymakam
Beyle akşam yemeğimizi yedik. Van hatıralarımızla ilgili olarak
biraz daha sohbet ettik. Kaymakam Beyin bana “Belören’i görmene gerek yok. Git
ilişiğini kes, gel. Orada herhangi bir sorun yaşamazsın Pehlivan” demesi
üzerine Belören’e gitmekten vaz geçtim. Maraş’a dönmek üzere Kaymakam beyden
müsaade istedim. Kaymakam Bey beni koruma polisiyle otogara gönderdi. Adıyaman
Ünal firmasının Adıyaman’dan Ankara’ya giden otobüsüne binerek mutlu bir
şekilde memlekete döndüm.
Belören
Belediye Başkanı Mustafa Bey, Kaymakam Beyden aldığı talimat gereği sekiz
dairelik lojmandan yedi dairesinin kamu görevlilerine kura yoluyla kiraya
verileceği hususunda duyuru yaptırıyor. Benim kalacağım daire duyuruya dahil
edilmiyor. Belören İlköğretim Okulu öğretmenleri Belediye Başkanına boş kalan
lojmanda kimin kalacağını soruyorlar. Belediye Başkanı “Kaymakamın arkadaşı
kalacak” diyor. Öğretmenler Kaymakam Beyin arkadaşı kim diyorlar. Belediye
Başkanı “Öğretmen. Yüz otuz kilo gelir. Sekiz kişiyi tek başına dövermiş” diyor.
Öğretmenler Başkanım bu arkadaş nereliymiş diye soruyorlar. Belediye Başkanı
“Kahramanmaraşlı. Tekir tarafından bir köydenmiş” diyor. Anlayacağınız Belediye
Başkanı benim pehlivanlığımı unutuyor. Namımı pehlivan yerine boksör olarak
yayıyor. Öğretmen arkadaşlar benim kim olduğumu merak etmeye başlıyorlar. Atama
yazımı ilçe Milli eğitim Müdürlüğü o tarihte okula göndermediği için adımı da
öğrenemiyorlar. Belediye Başkanı da ismimin Teyfik olduğunu hatırlayamıyor.
Belören’de görev yapan memurlar kendi gelmeden namı gelen, kurasız olarak
lojmanı tahsis edilen bu torpilli adam kim diye heyecanlı bir vaziyette benim
gelmemi beklemeye başlıyorlar.
Bu
arada Belören İlköğretim Müdür Yardımcılarından Adnan Menderes Kurtbeyoğlu’nun
eşi Mesude Hanım benimle ilgili konuşulan havadisleri duyunca tartışmaya
müdahil oluyor. Mesude Hanım eşi Adnan Beye “Belediye Başkanının bahsettiği
öğretmenin boyu, kilosu, köyü bizim Teyfik’e benziyor. Bizim Teyfik kaymakamla,
valiyle oturur kalkardı ama o boksör değil pehlivandı. Okulda da zaten herkes
ona Pehlivan derdi. Belediye Başkanı yanlış biliyor. Bu nam pehlivanın namına
benziyor. Gelince göreceğiz. Bu öğretmen benim okul arkadaşım Pehlivandır”
diyor. O zaman Belören İlköğretim Okulunda görev yapan otuz öğretmen vardı.
Mesude Hanım’ın yorumu üzerine hadise ayrı bir boyut alıyor. Belören’de görev
yapan bütün öğretmenlerin ve diğer kamu görevlilerin benimle ilgili merakları
zirve yapıyor. Vaziyet cevabı bulunamayan, bulmacaya dönüyor. Ben gelinceye
kadar benimle ilgili asılsız yorumlar, balon haberler havada uçuşuyor.
Gel
gelelim lojman konusuna. Lojmanda kalmak isteyen memurlar arasında Belediyede
kura çekimi yapılıyor. Adnan Beye dördüncü kattan lojman çıkıyor. Adnan Bey
Belediye Başkanına “Başkanım beldede su sıkıntısı var. Ben üçüncü kata Kaymakam
Beyin arkadaşının kalacağı yere oturayım. O arkadaş bekarmış. Dördüncü kata
otursun. Eğer geldiğinde itiraz ederse ben eşyalarımı dördüncü kata derhal
taşırım. Bir sorun olmaz” diyor. Belediye Başkanı da “tamam olur hocam” deyince
benim için ayrılan lojmana Adnan Bey taşınıyor. Tabi bu gelişmelerden benim
göreve başladıktan sonra haberim oldu.
Ben
Kahramanmaraş’ın Şahinkayası Beldesinde düzenlenecek olan güreş festivalinde
görevli olduğum için bir eylül itibariyle eski görev yerime gidemedim. On gün
izin aldım. Eylül ayının ilk haftası güreş festivalini bitirdik. Ben on eylül
de görev yerime gittim. On beş eylül itibariyle eski görev yerimden ilişiğimi
keserek ayrıldım. Bir hafta kadar meyil izni kullandıktan sonra bir cuma günü
göreve başlamak üzere Belören’e gittim. Öğleden sonra okula vardım
ama Müdür ve Müdür Yardımcıları okulda olmadığından göreve başlayamadım. Bende
Belediye Başkanını ziyaret etmek için Belören Belediyesine gittim. Başkanın
yanına varınca, Başkan beni bırakmadı. Maraş’a gitmeyeceksin, seni pazartesi
gününe kadar misafir edeceğim dedi. Bende Belediye Başkanının bu ısrarı
karşısında tamam diyerek misafir olmayı kabul ettim. Mesai bitimi belediyeden
çıkıp Başkanın evine giderken Başkan “gel hocam sana lojmanını göstereyim”
dedi. Belediye binasından iki yüz metre kadar yürüdükten sonra lojmana vardık.
Lojmanın
arka tarafında Belediyeye ait bir vidanjör aracı ile üç temizlik işçisi lojman
binasının tıkanan kanalizasyonu açmak için çalışıyordu. Kılık ve
kıyafetlerinden kamu görevlisi anlaşılan üç kişide onları seyrediyordu.
Başkanla birlikte çalışmaları izleyen üç kişilik gurubun yanına selam vererek
vardık. Başkan o arkadaşlara beni “yeni gelen öğretmeniniz” diye tanıttı. O
arkadaşlarda bana kendilerini” Müdür Yardımcısı Ahmet, Müdür Yardımcısı Adnan,
Fen Bilgisi Öğretmeni Uğur” diyerek tanıttılar. Öğretmen arkadaşların
birbirlerine bakışmasından benimle ilgili gizemli bir durumun olduğunu
hissettim. Bu adaşlardan Adnan Beyin cana yakın bir insan olduğu lisanı
halinden anlaşılıyordu. Adnan Bey yanıma yaklaşarak beni yakından
tanımak amacıyla bana sorular yöneltmeye başladı. İlk önce nerelisin hocam diye
sordu.
Ben-
Kahramanmaraş'ın Döngel Köyündenim abi dedim
Adnan
Bey- Döngel Maraş’ın neresindedir dedi.
Ben-
Kahramanmaraş-Kayseri kara yolunun 50. Kilometresinde sağ tarafta yer alır.
Mağaralarıyla ünlü bir köydür abi dedim.
Adnan
Bey- Nere mezunusun hocam dedi.
Ben-
1989 Niğde mezunuyum abi dedim.
Adnan
Bey- Bende oradan 1985 mezunuyum. Benim hanımda oradan 1989 mezunu. Adı
Mesude Kurtbeyoğlu. Tanıyor musun acaba hocam dedi.
Ben-
Abi bizim Düziçi’li Mesude Çalık ve Mesude Cihangir isimli iki bayan
arkadaşımız vardı ama Mesude Kurtbeyoğlu’nu tanıyamadım dedim.
Adnan
Bey- Allah hayrını versin. Kızlık soyadı Çalık. Aynı zamanda teyzemin kızı
dedi.
Adnan
Bey benim eşini tanıdığımı duyar duymaz lojmana doğru “Mesude arkadaşın geldi.
Pehlivan geldi” diye bağırmaya başladı. Lojmanın üçüncü katındaki mutfak
penceresinden bakıp beni eşinin yanında gören Mesude Hanım koşar adımlarla
lojmanın merdivenlerinden inip yanımıza geldi. Bana hoş geldin, şeref verdin
kardeş dedikten sonra orada bulunanlara “söylemedim mi bu gelen bizim pehlivan
diye. Pehlivan gelmiş, kardeşim gelmiş ” diyerek sevincini dile getirdi. Mesude
okulda benim bacım, bende Mesude’nin kardeşi gibiydim. Bende mezuniyetimizden
beş yıl sonra Mesude’yi karşımda görünce nasıl sevindim, nasıl mutlu oldum
anlatamam. Dünyanın küçük, Türkiye’nin çok küçük bir yer olduğunu orada
anladım. Hiç tahmin etmediğin bir insanla, hiç tahmin etmediğin bir ortamda
karşılaşılacağını orada görmüş ve yaşamış oldum. Mesude ile benim okul arkadaşı
olmamız birdenbire ortamı, ortamın atmosferini değiştirdi. Belediye başkanı,
öğretmenler ve belediye personelleri bizim halimizden etkilenerek göz yaşlarını
tutamadılar.
Adnan
Bey bana bu arada ayak üstü benim oturacağım lojmana su sıkıntısı nedeniyle
kendinin oturduğunu, itiraz edersem hemen boşaltacağını söyledi. Bende abi ben
bekar bir adamım. Benim için nerde kıl av, orda pilav. Sen lojmanın ikisini
birden kullanabilirsin, benim için yatacak bir yer olsun yeter dedim. Adnan Bey
benim cevabımdan çok mutlu oldu. Belediye işçileri kısa bir sürede
kanalizasyonun tamirini yaptılar. Bizde Belediye Başkanıyla birlikte lojmandan
ayrılıp başkanın evine gittik. Belediye Başkanı beni evinde üç gün misafir
etti. Allah razı olsun. Benim için böylelikle yedi yıl sürecek olan bir Belören
serüveni başlamış oldu.
Mesude
Hanımın eşi Adnan Bey Osmanlı Beyefendi değerli bir insandı. Arkadaşı için
canını verebilecek kadar cesur, malını verebilecek kadar cömertti. İlk
karşılaştığımız gün başlayan dostluğumuz bugüne kadar devam etti. Bugünden
sonrada ebediyete kadar devam edecektir. Belören’de çalıştığımız diğer
arkadaşların da birçoğu ile ilişkimiz devam etmektedir.
Allah
sizleri de ömür boyu dost olacak insanlarla karşılaştırsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder