KUYU YUSUF'UN MU YAKUB'UN MU ZÜLEYHA'NIN MI? Hidayet BAĞCI


Yakup isminin anlamını bilir misin?

Yakup ismi er, erkek kişi anlamındadır. Ayrıca İbranice'de takip eden, izleyen kişi anlamına da gelir

Yusuf adının ahenginde hiç kaldın mı kuyuda?

Yusuf (Ar.) Er, Hz. Ya’kub (a.s.)’un oğlu olan peygamber Hz. Yusuf, İbranice; inleyen, âh eden, inilti ve yakışıklı, güzel demektir.

Züleyha kelimesiyle tanıştırdın mı nefsini?

Züleyha kelimesinin anlamı ise Su perisi, Hz. Yusuf’a âşık olduğu bildirilen kadın demektir.

Yani günümüzde kimin Yakup, kimin Yusuf ve de kimilerinin de Züleyha rengine büründüğünü bilmek çok zordur. Bir zaman beklemek istedim yazmak için lakin dün fark ettim ki yazmadan içimdeki okyanustaki mürekkebin rengi, coşuyor. Binlerce kelime dudaklarımdan kendini âzad edercesine cümle olmak için sıraya girerken, yüreğime düğümlenen hıçkırıklarımın varlığını fark ettim heyecanlı sesimin titreyip yere düştüğünde... Ben nereye düşüyorum.

Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. 12 / YÛSUF - 4

İşte Yakub'un varlığı Yusuf'u kuyuya attırdı. Bunu kim mi yaptı dersiniz? Yakub'un dahi hiç ama hiç beklemediği kandan, candan bağı ittiler, Yusuf'u kuyusuna. Yakub herşeyin farkındaydı lakin hiç ama hiç bir şey diyemedi. Evet, Yusuf'u kuyuya attıran Yakub idi. Çünkü Yusuf, Yakub'a ne kadar yakın olursa Yusuf daha da çok zarar görecekti.

Yakub'a kanlı gömleği getirdiklerinde Yakub anladı Yusuf'u parçalayan kurdun ne kadar merhametli olduğunu lakin kanlı gömleği getirenlere inanmadı. Bir izi takip eder gibi hep Yusuf'un kokusunu, nefes alır gibi çekti sinesine...Onu yüceler yücesine emanet etti, bir gün kavuşma hasretiyle.

Yakub anladı, hiçkimsenin onun gibi olamayacağını. Her yeni güne onunla başlayacak ve gün sonunda onun hayaliyle gözlerini kapayacaktı. İşte hüzün budur! Onu ne kadar çok sevdi ki en uzağa attı. Uzakta değil kuyunun dibine.

Kardeşten bağ hiç kıyar mı Yusuf’a? Eğer kıskançlık varsa her kimde elbette ki acımadan kıyar, kanatır bir darbe-i hazanla. Lakin içlerinden biri de merhametli olsun değil mi? Atsınlar kuyuya ve Yusuf Yakubi bir iple kuyunun dibinde...

Kuyu sessiz ki uyur kendince. İşte Yusuf geldi, uyandı kuyunun sakinleri. Toprak, hava ve su… Duvarları senden, bakışları benden bir oda.

"Hoş geldin Yusuf!" dediler.

Yusuf hiç bir şey diyemedi bu haline. Hoş ne güzeldi kendine zarar verecek hiç ama hiç kimse yoktu artık. Kuyunun suyu çekilmiş ki Yusuf'un gözyaşları nemlendirdi toprağı. Toprak "SUS!" dedi Yusuf ağladı.

"Yalnızım, çok üşüyorum!" dedi.

Nemden toprak, Yusuf’a "Bekle, Lâ Tahzen! Innallâhe Meassabirin. (Üzülme Allah sabredenlerle beraberdir}" dedi.

Yusuf ağladı kaç gece kaç gündüz bilemedi zamanı ama Yakub hep merak etti Yusuf'u.

Aslında Yusuf kuyuya düşerken bir tek kendini değil Yakubu da Züleyha'yı da düşürdü kuyuya. Birden herşey değişti. Kuyunun en nazlı en nadide en görkemli insanı haline gelen Yusuf Mısır'a sultan olmaya gitti. Köleliği Züleyha'ya verdi ve o da Yakub gibi "YUSUF!" dedi kendi adını unuttu kuyuda.

Yusuf'u hiçbir mekân kabullenemedi. Sarayların duvarları altından, elmastan olsa da o "DUVARLARI SENDEN, BAKIŞLARI BENDEN BİR ODA!" olan zindan hükmünde bir kuyuyu Yakub gibi Züleyha gibi o da çok sevdi...

Tüm ömrümüzün bahtını açan ANAHTAR, BİR Yusuf, BİR el ve BİR dua’dır... YUSUF ne bir isimdir ne de bir çile o sadece AŞK'ın HÜZNÜ’dür... Kuyuya düşmüş Yusuf'un ELLERİ, Yakub'un gözleri olmuştur, Yusuf'a ışık olur Yakub’un gözleri... Yusuf’un kuyudaki suyu Yakub'un gönlündeki ateşe düştükçe sevinç çığlıkları atan ağlayan çocuk gibi durur DUA!

Ne kadar çk sevdiysem hep uzağa düştüm. Sevmek bu kadar mı çok gurbetçi ki...Ne bir bahçenin gülü olabildim ne de bülbülü. Sadece bir bahçeye toprak olmuştum şimdi o bahçenin de toprağı değil kuyusu oldum.

Bu sefer kuyunun sahipsizliğinden olsa gerek hiç kimse ""YAŞIYOR MUSUN?" diye de sormuyor. Sanırım bu da Yusuf'ların kaderi olsa gerek, elbet bir gün bir kervan gelir "YA NASİP!" der atar kabını kuyuya, ya TOPRAK bulur ya da BİR DAMLA GÖZYAŞI kadar SU...

Kuyuya düşmüş Yusuflar gibiyim, üşüyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder