''Hikmeti gayet çok, amma rüya zor
Kanım donuyor bakınca, esrarın rüyana denk bir müşamba
Korkmadan tırmanmak kelimelerin ortasına
Buyruklar karanlığa düştü, kül düştü il düştü gün ortasına
Şimdi şafak yalnız, bahara daha çok, ansızın uçacak kuşlar''
Son mısrayı söylerken
gökyüzüne baktı ve tekrar etti sesini yükselterek: '' Şimdi şafak yalnız,
bahara daha çok, ansızın uçacak kuşlar''
Gökyüzü bugün çok
güzel görünüyordu. Dağların yükselişiyle birleşmiş, açık mavi rengiyle
ağaçların yeşilliğine uyum sağlamıştı. Manzara gerçekten çok güzeldi.
''Evet Şimdi şafak
yalnız bende yalnızım. Bahara istediği kadar vakit olsun yeter ki sen yanımda
ol'' dedi. Karısına dönerek. Ve devam etti:
'' Alkışlar, yalvarışlar, bin içimlik su kırbamda
Hadi, kumanda et de göreyim dil, aya
Bin aya kadar bayram uzak, hedef şurada
Hurdam sevda yüklü, çirkin ne varsa kırık dökük
Aşk, kırılgan bir Meryem, sırrı bir gerçek
Sevecek ne varsa bakir bir dolunay, çiçek daha uzak''
''Aşk, kırılgan bir
Meryem..'' dediğinde karısı gülümsemişti. Bir kez daha artmıştı ona olan
sevgisi.
Yüzünü tekrar ileriye
döndürdü. Gözlerini kapattı, bir süre öyle durdu. Sonra açtı ileriye baktı,
gördü, izledi... Sanki baktığı her şeyi hafızasına kaydetmek istiyordu.
İlerideki iki kavak ağacını, aşağıda boylu bayunca uzanan Sır Barajını,
dağların gökyüzüyle olan ahengini, güneşin içine girdiği bulutu, güneşi sanki
beynine resmetmek istercesine baktı, her şeye... Sonra tekrar kapadı gözlerini
karısına döndü, açtı. '' Hikmeti gayet çok,
amma rüya zor/ Kanım donuyor bakınca, esrarın rüyana denk bir müşamba ''
''Meryem '' dedi karısına. '' Rüyanın... Rüyaların hikmetleri gerçekten
çok ama gel gör ki o rüyadaki esrara bakınca kanım donuyor. İşte o zaman, o
rüya insana nasıl zor geliyor biliyor musun?''
Karısı yine gülümsedi
ona ve elinden tuttu: '' Bilmem '' dedi. Başını kocasının omzuna yaslayarak...
''Anlatsana''
Kocası gözlerini
barajın üzerine çevirdi. Sanki barajın üzerinde bir şey görmek istiyordu.
Gözlerini bir noktada sabitledi. Sanki baktığı şey barajın üzerinde dalgalanan
su değil de gözlerinin içinde akan geçmişiydi.
Ve anlatmaya başladı:
'' Bir gün köyde
nenem gilin evine gitmiştim... Evde bir kardeşim Fazlıalp vardı. Annem, nenem
ile birlikte eşki kesmeye gitmiş. Fazlı da evde televizyon izliyordu. Beni
gördüğünde '' Abi tam zamanın da geldin
ben de çay demlemiştim. Artık birlikte içeriz '' dedi.
Ben de : '' Tamam ''
dedim. '' Hele bir elimi yüzümü yıkayayım birlikte içeriz.''
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra evin yan tarafında bulunan toprak dama
vardım. Buraya nenem gil ayaz dam diyorlardı.
Nenem gilin evi köyün
diğer evleri gibi iki katlı, altı ahır üstü evdi. Ayaz dam ise alt katta bir
oda fazla bulunmasından kaynaklanıyordu. Nenem de burayı bir nevi balkon olarak
kullanıyordu.
Ayaz dama vardığımda
Fazlı çayımı doldurmuş beni bekliyordu. Sandalyeyi çektim masaya oturdum. Rüya
hali işte tam masadan çayı alıp arkama yaslanacaktım ki bir kurşun kulağımın
dibinden geçip masaya saplandı. Kurşunun geldiği tarafa çevirdim yüzümü o anda
evin penceresinde lise arkadaşım Elif'in elinde tuttuğu silahın namlusunu bana
çevirip ateş ettiğini gördüm hemen eğildim neyse ki yine kurşun masaya denk
geldi, gerçi masaya değil de bana isabet etseydi kurşun bir şey olmazdı ya,
sonuçta bir rüyaydı ama rüyanın hikmeti değişir miydi bilmem? Neyse, ben hemen
kaçmaya başladım bir anda kendimi nenem gile giden yokuşun ucundaki köprüde buldum.
Arkama bakmamla bir kurşunun, köprünün taşlarına saplanması bir oldu. Ben hemen
köprüden aşağı atladım ve koşmaya başladım birden hava karardı, derenin içi
bana yabancılaşmaya başladı. Elif ise hâlâ beni takip ediyordu elindeki
tabancayla. Ben koştum, kaçtım, yoruldum bir anda Elif'in arkamda olmadığını
fark ettim hemen ileride sarmaşıkların arasına saklandım. O anda Elif'i elinde
silahla beni aradığını gördüm. Ve bir sarsıntıyla gözlerimi açtım. Gözlerimi
açtığımda nenem gilin çardağında yatıyordum... ''
* * *
Gözlerini açtığında
kendisini odasında buldu. Saat sekize on beş vardı. Okullar kapandığından beri
ilk kez bu kadar erken kalktığını fark etti, gülümsedi. Pencereye gidip dışarı
baktı. Karşı evin duvarındaki delikte kendilerine yuva yapmak isteyen
serçelerin çabasını izledi, bir süre sonra gözlerini kapadı serçelerin
söylediği türküyü, ana caddeden geçen bir arabanın sessini, annesinin evin içindeki adım seslerini, kapı
gıcırtılarını dinledi. Ufak tefek seslerin dışında şehirden, başka ses gelmiyordu
kulağına. Bir an, yaz boyunca şehrin kendisiyle aynı anda uyuyup, uyandığını
düşündü. Gözlerini açtığında aklına iki gün önce köyde gördüğü rüya geldi. Lise
arkadaşının kendisini bir silahla kovalayışı ve kendisinin kaçışı... Rüyanın
hikmetini çözmeye çalıştı. Ama olmadı.
''Hayırdır inşallah '' dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder