kimin baharını yaşıyorsam artık vazgeçtim
kendime bir yol açıyorum
tırnaklarımdan bil
seherin karanlığı
hançerleyen
ve ölmemiş gibi hiç kimse
o soğuk cami avlusunda
taranan saçlarını düşün
imanlı kimselerin
onlar fırlattı benim
yüreğimi bu ıssızlığa
iki elim yakalarında
bil
çılgın ışıklı
bültenlerinde akşam
bir sofra sonrası
yemişidir
uslu ve akışkan
vakit
borazanlarını saklar
onları gördüğünde
çekiçlerini gezdirir
kımıltısız mazlumların
ciğerinde
zulmü
kıpkırmızı bir gülü
çiğneyerek seyreden
mazlumların
(kızıl güller dizlere iyi
gelir)
çünkü vasıfsız
çiçeklere
çekilmiş bir fiyattır
kahkahası
dindar kardeşlerimin
verilmiş bir hesaptır
kulaklarında çürüyen
dudakları
gerçek dünyaya
muhterem sabahların
çeşmesinde
kaynar kaderleri muhteşem
oyuncaklar için
hicretsiz bir gömleğin
ütüsünde
ihtişamlı tarihleri
hakkımı helal etmiyorum
bil
çünkü boğulan
bebeklerin
parmak izlerinde
meleklerin gazabı
çünkü inanıyorlar nasıl da
ebu lehebe
ve ona söz verilenlere
müslüman kardeşlerim
dokunurken balkondaki
domateslere
kalbim kaldırmıyor böyle
şeyleri
çok şükür onlardan değilim
biliyorum haksızlık diyeceksin
dudaklarının kenarına
yerleşecek
o buğulu savaşı
dalgalarla gemilerin
dağlarla ve nehirlerle
boğuşan
hasretleriyle kızışan
o hayret sabahlarını
getirmeden
vazgeçmeyeceğim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder