Herkesin bir hikâyesi bir de hikâyecisi
vardır şüphesiz. Benim hikâyem YA TAHAMMÜL YA SEFER'dir hikâyecim de son
eserlerindeki çala kalemliği saymazsak Mustafa Kutludur. Aslında
"futboldan taharet" anlayışına sahip olan bu satırların yazarı ilk
darbeyi hikâyecisinden yedi. Murat Ağabey'i, Dava Delisi Kerim'i bir şaheser kahramanı
olarak üretebilen Mustafa Kutlu'nun futbol yazıları yazdığını görünce zaten bir
hançer yemiştim ama kader kimine mağlubiyet kime galibiyet yazar ya biz
mağluplar safında olarak daha ötesini de görecekmişiz meğer. Gördük
elhamdülillah!
Ya Tahammül Ya Sefer'in Murat Ağabey'i
elbette hayatta karşılığı olan bir karakterdi. Herkesin Nuri Pakdil'den Sezai
Karakoç'a, Gemuhluoğlu'ndan Nurettin Topçu'ya ağabeyleri vardı. Benim dahi bir
ağabeyim vardı. Soy kardeşliğinin bittiğini, soy kardeşiyle inançta beraber olmayanların
fikir kardeşliğinin asude gölgesinde barındığını bilenlerdenim. Ve dahi bunu
özellikle vurgulayan bir beni adem olduğuma cümle ahbap da şahittir.
Ben şimdi ağabeyimin nerden nereye düştüğünü,
nasıl "istikrar"a kurban gittiğini söylerken kurban kelimesini
bilerek kullandığımı da itiraf etmeliyim: "Can taşıma liyakatini canların
canı uğruna..." diye başlayan Necip Fazıl nefesinin üzerimizde tesiri
devam ederken ve dahi bu fakirin ağabeyinin akraba adayları olduğunda bile
siyasete bigâne kalırken şimdilerde
"ateş dilli kelamcılığı" ile maruf zatın tesiri ile hem taraf
olduğu hem de sandıktan "zafer" çıkması için dua ettiği ve dahi seçim
sonuçlarını izlemek üzere gecenin bir yarısında kendisini siyasete düşüren
zatın evinde konuk olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.
"Ey azizan" hitabını da
ağabeyimden ödünç alarak açtığım bu yarayı size göstereyim ve acilen bir buçuk
porsiyon cevizli ve fıstıklı baklava siparişi vereyim nasılsa kimse olduğu
yerde değil. Hatta evdeki biberleri de dökeyim türkü kasetlerimi de atayım ki
maziden ve ağabeyimin eski hâllerinden iz kalmasın da şöyle rahat insana huzur
veren müzikleri dinlemeye terfi etmiş olayım. Aslında bunları yazarken bendeniz
de "istikrar" kaygısı taşıdığımı belirtmeliyim! Nedir benim ağabeyimi
makamından düşüren bu istikrar dedikleri kavram? Lügatler diyor ki:"
Arapça’dan geçme. Kelime anlamı aynı kararda, biçimde devam etme, kararlılık
demektir. Genel ekonomik faaliyetlerde daralma ve aşırı genişleme gibi ciddi
bir dalgalanmanın görülmemesi durumunu ifade eden iç ve dış istikrar diye ikiye
ayrılabilir. "Kelime anlamına bakarsak mahvolduğumuzun resmidir. Çünkü
mesele hem ekonomik hem de mevcudu muhafazaya çıkıyor ki dayan dayanabilirsen!
Ah
mazi, ah hafıza, ah devrimci söylemler ah ki ne ah! Neydi abim bize söylediğin devrimcilik,
neydi acı biber hikâyeleri neydi efendim, Yemen ve Celal Oğlan hüznüne ne oldu
de hele! Genel ekonomik faaliyetlerde daralma ve aşırı genişlemeye nasıl düştük!
Söylemimizde, eylemimizde hatta seçmenliğimizde ekonomik toz olabilir miydi?
Biz çay ve tütünden ateşli fikirden tabanca sıktıran düşünceden başka saiklar
taşıyabilir miydik?
Allahın en sevgili kulu, müjdecimiz
kurtarıcımız efendimiz ne demişti ve biz nerden başlamıştık efendim, maziden
bir levha ile arz edeyim abi eğer sesim istikrar şamatasından zatınıza
ulaşabilirse:
"Peygamber efendimiz bir hadisinde
Müslüman olmanın elinde kızgın koru tutmak gibi olacağı bir zamanın geleceğini
haber veriyordu. Tıpkı yeterli gücü ve imkânı bulunmayan Hz Peygamberin o
dönemin iki süper gücü olan Bizans'ı ve Pers’i, Allah’ın hükümranlığının yegâne
kanununa göre yaşamaya davet ettiği zamandaki gibi. Bugünkü meydan okumanın da
ondan büyüklükte ondan kalır yanı yok. Çünkü dünyanın efendisi ve değer yargılarının
tek yaratıcısı olduğundan böylesine emin olan şu Batı’ya, şöyle seslenerek
meydan okumak gerekiyor:
-İçinde Allah'ın bulunmadığı ekonominizin
vahşi usul ve uygulamalarını artık istemiyoruz!
-İçinde Allah'ın bulunmadığı siyasetlerinizi,
milliyetçiliklerinizi, bloklarınızı, terör dengelerinizi de artık istemiyoruz!
-İçinde Allah'ın bulunmadığı,
gayelerimizle ilgili sorulara cevap vermekten aciz pozitivist bilimciliğinizi
de artık istemiyoruz!"Mazide biz buradaydık abi! İstikrar bizim için
kullanmaktan imtina edeceğimiz bir kelimeydi. Hangi "AK kelamcı, AK müdür,
AK sosyolog, AK doktor" kanına girdi de istikrar için seçmen kılındın ve
dahi seçmen gibi sevinç duydun abi?
Serbest piyasa ekonomisini hürriyet,
tabiatı tahrip etmeyi ilerleme, eşitsizliği artıran üretimi kalkınma sayan
global dünya düzeninden pay almaktan başka bir icraat görmemişken elimizde kor
kalmamışken eklektik bir şekilde evrilmişken derdimize yanacağımıza istikrar
kaygılarını kim aşıladı sana abi? Biberimiz, Yemen ve Celal Oğlanımız, tatlıdan
koruduğumuz fikrimiz istikrar kaygısının içinde yer alıyor mu? Halinden memnun
olan devrimciden daha kötü muhafazakâr olamayacağını senden öğrendik ama
görüyorum ki Ya Tahammül Ya Sefer'in Murat Ağabeyi en sonunda yemek kitabı
basarak yarama tuz basmıştı Ahmet Abi! Şimdi rivayete göre soyka dolar seni
istikrar kaygısına sevk etmiş diye yaramı soğutmam ve cephe arkadaşımı kaybetme
acımı dindirmem mümkün mü?
Devrimi kredi kartları yaptı Ahmet Ağabeyim!
Biz kaybettik. Önümdeki tatlı tam kıvamında, türkülerin aşıladığı hüzün de yok.
Eyvallah abi huzura erdik! Ama bir sorum var abi: Dolar düşünce dinimiz
yükselir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder