Çöl Sarısı Hüznüm / Sabahattin Özcan

Heceleri ayıranlar /bölenler rüzgârda savur-mak için cümleleri patosa teslim ederken, ikindi sıcağında geçiyorum hasat vaktinden. Ebedi yaşama teslim olanlar, gül yetiştirmek için yedi kıtada beklerken, ha- yallerim tutsak. İtaatkâr bir geçmişle gelecek için yüzleşirken, akçenin para etmediği zamanlardan kalma laleleri, çelişkilerle boğuşanlara vererek geçiyorum, zihinlerinden. Sürgün edilmiş umutları taşıyor yüreğim. Kitlesel arınmalar için biriktirdiğim vakitleri, gün batımlarında tutuyorum. Tüketmek için üretilen karanlıklar kendi döngüsünde eşelenirken, kerpiç evler bizlere el olmuş. Saadet evinin sokakları tacirlerle doluşmuş. Markaların istila ettiği boşluklardan yeni bir dünya oluşturulmuş. “Al, sat” hayata anlamsızlık kat!

Anlamsızlaştırılan hayat, hastalıklı bir ur gibi ıstırabımı artırsa da fıtratımı kuşatan huysuz hırslarımla yüzleşiyorum. Protest bir teslimiyet ile gönül aynamı parçalayıp, parçaları kendime saplıyorum. Kendimden olmayan dille konuşmayı ret ederek kendime sesleniyorum. Gül kokan yolda aslolan yürümektir, yola kurulan barikatlar ne kadar çok olsa da, yürüdükçe arayış da var olacak oysa! Çelişkilerim yüreğime düğümlenip, zincirin halkaları gibi birbirine bağlanmışken, popülist rüzgârları neyleyim. Hasatsız bir ömürle gün doğumlarına hazırlanırken, rüzgârın savurduğu yalnızlık, nasibimiz oldu. Yavaş yavaş dönülen köşeleri hızlı dönenler! Biraz uzak durun tadını çıkarayım!  Karşımda hayat küçüldükçe, içindekileri de küçültüyor. Şimdi çocuklara siyanürlü masallar fısıldayanlar, köşeleri için ihtiraslarına kurban adıyor. Yüreğimizi kuma gömerek kaç vakit daha günün ağarmasını bekleyeceğiz.  

Ne ara kimliksiz bir moloz yığını haline geldi, ruhsuzlaşan bu şehir!  Bir yanıyla boşaltılmış, mecalsiz kavramların sığınağı olurken, semalarında uçan bir kuşu dahi görmek ne mümkün. Yaşam alanları kum ve çimentonun emrine amade iken, kalbimize inşa edilen çok katlı beton yapılar oluşturulurken, yeryüzünün merkezine kendi nefsimizi koyarak,  daha ne kadar kopacağız kendi gerçekliğimizden! Başka başka âlemler, varlıklarla çevrili ile iken hayat, kelimelerin bencilleştirilmiş dünyasında kandırılmayı bekleyen yalanlarla avunuyoruz.

Moda olan alışkanlıklarım tutunmazken bir kuşun kanadına. Kelimelerle oynayan kibir abidesi olan divaneler; kuşlar filleri yener! Ve yine, yeniden yenecektir vaktinde! Çöl sarısı hüznümü ilmek ilmek örüyorum,  şiir tadında düşlerken!
Düştü ebabilin gözlerinden!

Yüreğimdeki ateşle özgürlüğüme kaçarken sen öp beni gözlerinle…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder