Çay Soğumadan / Halit Dilipak

Çay bardakta buğulanırken neyin efkarıdır bu beni saran. Çayın deminde eriyen nedir içimden koparak. Buğusunda yükselen hangi arayıştır.

İçinde fırtınalar kopar birden, bir kasırga sarar bütün benliğini. Bir şeylerin yokluğunun sancısıyla ruhun daralır, boğazın düğümlenir, bedenin fersiz kalır. Ağır gelir, ezildiğini hissedersin. Kalbini prese alıp sıkıştırıyorlar zannedersin. Neden dersin? Niçin? Anlam katmak istersin hayata, anlamsızdır her şey. Bir manaya eremezsin. Mana bulmak umuduyla bir çift göz ararsın boşlukta ama bulamazsın. Aşina bir ses duymak istersin. Ruhuna tanıdık, bu dünyadan değil başka âlemlerden aşina bir ses. Ama duyamazsın. Kasırga diner, presten çıkar kalbin ama bilirsin ki tekrar uğrayacaktır bu acı hüzün.

Bir sıcaklık sarar, hoş bir meltem esintisiyle huzur bulur ruhum. Bir an hiçlikten gelen bir huzur kaplar tüm bedenimi hiçbir neden yokken. Bir hamd, bir şükür geçer kalbimin en derinlerinden. Varlık âleminin tanımlayamayacağı bir huzur doğar içime. Bir selam gelmiştir ötelerden, belki göremediğim bir tebessümün mesutluğudur. Belki gözlerimin bilmediğim âlemlerde hasret kaldığım gözlerinle buluşmasıdır. Başka âlemlerde hislerin buluşup hemhal olması mı yoksa! Bir an da olsa bir şeylerin huzurunu yaşarım sebepsiz.

Bir yol bulabilsem bir yol. Sessiz, sakin, kimsesiz bir yol. Ucunun sana çıktığı bir yol. Sadece sen olabildiğim bir yol. Seni yaşayabileceğim, sana ulaştıracak bir yol. Fani bedenimle yalnız ebediyete ulaşacak, ruhumun sen olabildiği bir yol. Aklımda, zikrimde, fikrimde Sen olduğum. Bu fani hayatta yalnız Sen olup seni yaşayabileceğim sessiz, sakin, ıssız bir yol. Sonunun hasret kaldığım gözlerine çıktığı bir yol. Bir içten bakışa hasretken, nice gözlerde seni arar bu gözler. Ama hiçbirinde sen yoksun. Hep ruhuma yabancı gözler.

Yorduk, üzdük, katılaştırdık çocuksu saflığımızı. Oysa hayat ne kadar güzeldi. Herşey saf ve temizdi. Büyüyen herşey kirlenip, saflığını kaybediyor. Ne koca koca kalplerimiz vardı. Büyüdükçe hırslandık, hırslandıkça bağlandık fani olan herşeye! Oysa huzur bahşedilene sarılırken içten bir hamdde saklıdır. Bir yudum suyu içerken duyduğun şükürdedir.

Ruhumun derinliklerinden gelen sızısın. Sebepsiz, nedensiz ruhum ısındı sana. Birden bir gariplik sarar benliğimi. Bir hüzün sarar ruhumu, bir şey eksiktir. Kalabalıklar içinde yalnızlık çekerim. Bir eksiklik vardır sol yanımda, kalbim atmak istemez senin yokluğunda. (Yine bir gariplik düştü serime, acep nolacak bizim halımız. At sürüp de bu ellerden gitmek isterim, belki tuz ekmektir de bağlar yolumuz…) Hani hafiften bir yağmur çiseler gökten. Ağır adımlarla yürürsün. Amaçsız, gayesiz sadece yağmurun yavaş yavaş iliklerine kadar işlemesini istersin. Ruhsuzdur adımların, amaçsız. Sadece yağmur kalbin en derinine insin istersin. Bir cümlede, bir tek kelimede her şeyi anlamlandırmak istersin. Lakin bulamazsın ya! Sen benim anlamını bulamadığım kelimemsin.

Bir "La" diyebilse bu yürek, tek bir "La"da Senin dışındaki her şeyi ret edebilip huzura erebilse bu ruh. Benlikten ve bencillikten kurtulup Sana erebilse bu yürek. Senle mutmain olsa, Senin hasretin dışında hiçbir şey acı vermese! Kor kor yansa Senlik aleminde Seni yaşayamamanın acısıyla!

LAİLAHEİLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH.

Suskunluğumda yaşadım seni. İçimde hıçkırıklarla yaşadım. Sen vardın her nereye baktımsa, hep seni gördüm. Hüznümü tatlı bir sevince dönüştüren de, neşemi hüzne dönüştüren de hep senin hasretindi. Oysa ben yoktum sen olmuştum. Yoksa bu hasretlik miydi beni sen yapan! İçimdeki yangını söndürmeyen. Sen olabilmem için yanmam mı gerekiyordu? Hasret ve özlemle için için yanmam. Ateşte cüruflarımdan ayrılıp saf sen olabilmem için...

Mahzundur, hüzünlüdür, her an bir özlem ve hasretlik çeker yürek. Bir şeylerin özlemi vardır derinliklerinde insanın. O hasrete son verebilmek adına sahte mutluluklar arar durur. Bu arayış bazen bulmaya bazen kaybolmaya neden olur. "Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur"un arayışı içindedir insan.

Bir yol bulabilsem bir yol. Gözlerinden ruhuna erebileceğim bir yol. Huzuru ve hüznü ruhuma yaşatan gözler. Gözlerime değdiği zaman ruhumu kor kor yakan gözler.

Bir dehlizdir gönül, derinliklerinde saklar bilinmeyen gerçekleri. Bazen bir huzur kaplar tüm bedeni sebepsizdir, bir mana veremezsin, nedenini sorgulamazsın. İşte o huzuru yaşatan başka bir dehlizin varlığı mıdır? Bir hüzün kaplar gönlümü. Ve yağmur yüklü bulutlar belirir gözlerimde. Sen olmuşken, benliği yok edememişliğin hüznü mü yoksa bu hüzün. Ey nefsim hani ben artık ben değildim. O olmuştum. O olamıyorsan hüzünlenmek niye ey nefsim. Eğer O olabiliyorsan, O'nda bütünleşebiliyorsan. Neden bu hüzün?

Gecenin karanlığı, şehrin Işık'larıyla aydınlanıyor. Gönlümün karanlığı gözlerinin parıltısına hasret. Gel gönlümün sultanı, gel ki gözlerin ruhumu aydınlatsın da huzura ereyim.

 

Bismillah bir hamle kılsam şeytana, Nefse Bismillah, Şehvete Bismillah, Arzulara Bismillah, Hırsa Bismillah, Öfkeye Bismillah, Kibre Bismillah, Nefrete Bismillah, Şerre Bismillah, enaniyete Bismillah, hadsizliğe Bismillah, haksızlığa Bismillah, Adaletsizliğe Bismillah… Vursam vursam yine vursam Bismillah.

Neden hüzün? Neden hep bir arayış ve hasret içinde bir boşluk? Yorgun, bitmiş ve bıkmışğın sebebi hasret mi? Özlem mi? En mutlu olduğun anlarda bile neden bu hüzün? Şükür ve hamd ettiğin bunca yaşadığın huzurun içinde bu arayış nedir? Eksik olan ne? Ne yaparsan yap yerini dolduramadığın şey ne? Eşte, çocukta, dostta, sigarada, çayda bulduğun huzurun neden bir yerlerinde hep bir eksiklik hissi var? Mal, mülk, para, pul, makam, şöhret, ün, her türlü şehveti tatminin içerisinde aranılan ve bir türlü ulaşılamayan nedir?

Gönül aşkından harap olmuş. Kalp hasretinden bitap düşş. Ruh sensizliğin ıstırabıyla yanmakta ey gönüller sultanı! Nefs, şeytanla koyun koyuna aciz bedeni ele geçirmiş darbe üstüne darbeyi o vurmakta! Sen varken Sensiz bir hayata katlanmak! Ey ruhun, gönlün ve kalbin sahibi, bu köleni nefsinin ve şeytanın boyunduruğundan kurtar! Ne Seni yaşayabiliyor, ne de Sensiz! Hep Sen varken, Sensizliğin ıstırabını çekiyor ruh! Her an her yerdesin! Sana açılan kalplerdesin! Uslanmaz gönüllerin kapısından içeri gir ey Sevgili! Harap olmuş ruhlara bir ferahlık ver! Neyin yokluğunun farkında olmadan ıstırap ve arayış içindeki gönülleri huzura eriştir. Seninle sensizliği yaşatan nefsin ve şeytanın boyunduruğundan kurtar! Muhtaçlığının farkındalığına eriştir! Sensiz bürgüne Seninle uyanan gönülleri, Kendinle mükafatlandır!

Gelseydin çayı bardakta soğutmadığımı görürdün. Sanki çay bardakta soğursa, sensizliğin sızısı da kalbimde bitecek...

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder