BÜYÜK YOLCULUK/ Mustafa Alper Taş

Uzakta sisleri kaldırıp yeniden yere indiriyor rüzgâr. Kuru fakat sıcak elinde küçücük elleri. Arada bir diz çökerek gözlerinin içine bakıp soruyor 'üşüyor musun kuzum', yok manasında başını iki yana sallıyor, kırmızı şapkasının altından sarı saçları ve kızarmış yüzüyle.
Adımlar, hışırtılı bir öğle uykusunun ortasında görülen rüyalar gibi huzurlu, sessiz, yürüyorlar.
Gittikçe bir evin beyazlığı sisler arasında.
Biri bir ağacın dallarını kesiyor, baltanın inip  kalkan gürültüsünde alıp verdiği nefesi bile çok Fotograf: Ahmet DUR      yakın.

Bir suyu geçiyorlar, bu kez kollarından tutup kaldırarak ama ayakları suya değsin oyunu da oynar gibi. Yüzüne bakıp gülümsüyor.

'Aaaanneeee, abim geldi'

Kırmızı ayakkabılarıyla sarı saçlı küçük kız koşuyor sislerin ve ağaçların arasından bir görünüp kaybolan gölgelere doğru.

Şimdi iki elinde iki küçük el, yürüyorlar her şeyin, düşüncelerin bile serin olduğu bahçede.

İlk iş, basma elbisenin ceplerini karıştırmak.

Kadınlıktan, çalışmaktan, birinin çocuğu olmaktan, birinin kadını olmaktan çoktan düşmüş, geriye yalnız anneliği ve içinden ekşi elmalar eksik olmayan sepeti ve keçilerin sırnaşık kokuları kalmış olanın elbisesinin ceplerinde pırıl pırıl ve masmavi iki küçük bilye, üstünde kuşların karşılıklı bakıştığı kırmızı bir toka ve üç tane kokulu şeker.

Kapıda bekliyorlar, başları, kesilmiş nefesinin ritminde inip kalkıyor, elleri daha sıcak.

Çok sığ sularda oynaşan balıklar gibi çıkıyorlar merdivenleri.

1 yorum:

  1. dilekler ne zaman yazılıp ne zaman denize atılıp

    YanıtlaSil