Neden yarım kaldı gülüşün
Nerede hasretin, sevgin ve sözün
Adımların adını taşırdı yürüdüğün yollarda
Hâlâ adın yazılı taş kaldırımlar ve duvarlarda.
Hangi dağın eteklerine sarıldın
Seni bir türlü bulamıyorum
Hiç olmazsa
Uzaklardan bir selam yükle bulutlara
Zira sesin rüzgâra karışıyor duyamıyorum.
Sakın yılgın ve solgun bakma etrafa
Gece hicran taşıyor yüzüne
Sabahı beklemez oldu ölümler
Bu yüzden bir türlü
uyuyamıyorum.
BEKLEYİŞ
Sözler uyuturuz kuş tüyünden yastıklarda
Gece sır dolu dilsiz, bir ah! heceler
Sancılar yoğrulur çileyle örülmüş hasırlarda
Yıldızlar karanlık boyu sessizler
Dalgalı denizlerin gözlerinde matem diniyor
Beyaz yüzlü taşlardan bir mehtap süzülüyor
Alınlara zarafet yayan bir selam sürülüyor
Irmaklar gün doğumunu besteler
Bir vakit yaklaşmakta uzak değil beklenen
Umudun naif kokusudur kırlarda gizlenen
Harfler büyüyor dualar ardında süslenen
Kalpler vakur adımların yolunu gözler
GÜN
Gün, doğumu bekledi
Doğum, gününe emekledi
Ellerimle suladığım özümdü
Sulanan ellerim sözümdü
Bakışlarım yılgın değil dalgındı
Kendini kör alevlerden sakındı
Kalem açık, yalnız dar kınım
Süslemeli sözlere dargınım
Taşın altında ne arıyorsun
Tokmağı olan kapıyı ne çalıyorsun
Bak yüzüme gör kendini
Bak gözüme ör kendini
ŞEHİR
Şehir can taşırken avuçlarında
Çocuk yüzlü bir matem geziniyor
Kaldırımların özenle örülmüş saçlarında
Bir mezarın gölgesinde biriken toprak
Pınarların gözünden doğan suya hasret
Dağları sarstık güvensizliğimizle
Taş duvarlarla ağlaşır olduk
Ağaç dallarında kuşları sorar olduk
Heykeller büyüttük kendi ellerimizle
Sessiz ürkek bakışlar ile boyadık aynaları
Sözlerimiz gökyüzü boyunca hırçın
Yıldızlara haber salınmış durmayın kaçın!
Bir vakit doğdu yeryüzünde
Şehir can taşıyordu insan sızlıyordu
Şimdi bir karıncanın adımları gerekliydi
Şimdi bir damla su yeterliydi.
Dalgın taşların serin bakışlarında duyarız
Gökyüzünde canlanır bir sığınak
Gökyüzünde gezinir bulutlar yalın ayak
Zaman durulur bir bahçıvanın ellerinde
Çiçeklerin aşkına kanıp baharı sorarız
Zihinlere örülür tek gözlü bir zehir
Avuçlarımızda doğar serin sular
Kalpler buluştukça ne kin kalır ne kir
Gül yüzlü bakışlar ellerimizi sular.
***
HAYAT
Hayat;
İki hece,
Bir gece…
Bazıları için “Üzerine
Hayâ (k)at”
Bazıları için “Durma Yat”
Oysa
Beyaz duvarlarda
Ömrümden kesitler
belirince,
Yeni doğmuş bir bebek gibi
İçimde sancılar hızlı
adımlarla büyüdükce,
Dün, ondan önceki gün
Hafızamın yittiği tüm
geçmiş zaman,
İşte bu gece…
Anladım ki,
Hayat;
Bir gece…
Bir gece…
***
GÜN SANCISI
Geceyi saran bir güz sancısı
Kaparım gözlerimi ve
dinlerim
Dağların yamacında sıralı
ağaçlar boyunca
Alnı ak cesaretler
biriktiririm
Ölümü soluyan bu şehrin
nefesini duyar
Koşarım, bitmez benim
seferim
Gün aydınlığa kavuşmadan
evvel
Dayanamaz yolların
gözyaşını silerim
Bu bir hassasiyet değildir
artık
Güz sancısı dönüşür gönül
sancısına
Şimdi daha dikkatlidir
adımlarım
Ben yeryüzünü ve gökyüzünü
taşıyorum kollarımda
Kalbim beni taşıyor,
Kendi satırlarımda…
Kendi satırlarımda…
***
ADIMIM
Hangi günün ardından biter
Bu hayatın koşturmacası
Üzerimde hâkimiyet kuran
gözler
Ne zaman çekilir kendi göz
kapaklarına
Sorular sorunlara
dönüşmekte ne kadar ısrarlı…
Ben duygularım saflığında
taşıyorum gözyaşını
Ellerim kurak topraklara
uzanıyor
Yürüyorum avuçlarımda
saklı kelimelerim
Her adımımda bir tepe
Evler kurulmuş taş
kalıplardan
Uzak durmalı gölgesini
sakınan ağaçlardan.
***
İNSANLIĞIMIZ!
Büyümekteyim acziyetimle kıvranırcasına
Dünya kirli ruhların esareti altında
Duygularımız sömürüldü ve gömdüler toprağa
Bozuldu
düzen acaba ne olur yarınımız?
Utanmayı bile unutmuş insanlığımız...
Zaman yalnızca ömürden götürmüyor
İnsanlar birbirlerinin ayıbını örtmüyor
Bir çocuk ağlarken kulaklar tıkalı gözler görmüyor
Bozuldu
düzen acaba ne olur yarınımız?
Utanmayı
bile unutmuş insanlığımız...
Hz. İbrahim’in yıktığı putlar içimizde canlanır oldu
Bir kıvılcım düştü sinemize alevlendi kor oldu
Ateşe su taşıyan kuşların gözleri kör oldu
Bozuldu
düzen acaba ne olur yarınımız?
Utanmayı
bile unutmuş insanlığımız...
EY MESCİD-İ AKSA!
İslam’ın yürek yangısı
Sen gözyaşları ardında,
Zulme boyun eğmeyip,
Siper ederken kendini
Kan ile beslenen çağın vampirlerine,
Getirilen kelime-i
şehadetler
Yankılanıyor gökyüzünden
kalplerimize doğru
Sancılar birikiyor
içimizde
Yaralar canlanıyor,
dağlanıyor gece ve gündüzde
Ey Mescid-i Aksa!
Anaların doğum sancısı
Yetimlerin, öksüzlerin
gözyaşı
Peygamber’in (sav) Miraç’a
yükseldiği yer
Hüzün kokuları sarsada etrafını,
Biliyoruz meyus değilsin
Sen ki;
Zaferi bekleyen ümmetin
onuru
Ey Mescid-i Aksa!
Masumiyet ikliminin
sabreden dervişi
Allah’a adanmışlığın en
anlamlı çehresi
Biz acziyeti ile kıvranan
kardeşlerin
Dua kapısında senin için
beklemekte
Gözyaşlarımız var yakarışa
adanmış
Ağıtlar tutarak bulutlar
ardında süzülen
Ey Mescid-i Aksa!
Gün aydınlığını yitirdi
Gece zifiri
karanlık içinde
Halimiz ne olur bilinmez
Birtek dualarımız var
Bir de sessizliğimiz
Hakkını Helal et bize
Gözbebeğimiz,
Mahzun bakışların
düşlerimizde
Ayağa kalkmayı bekliyor
İnsanlığımız.
Ey Mescid-i Aksa!
Allah rahmeti ile örter
üzerini,
Gazabı ile sarsar
Sana el uzatan ruhsuzlar
alemini,
***
BİR ÇOCUK GÖRDÜM
Bir çocuk gördüm
Yalnızlaşan dünyanın
Issızlaşan sokakların
Yitirilmiş duyguların
Tebessümün terk ettiği
suratların
Hüküm sürdüğü
bir yerde.
Çocuk ağlıyordu içten içe
Yanağı gözyaşına bulanmış
Kaçırdı gözlerini benden
Saklamaya çalıştı
gözyaşını
Yaklaştım hızlı adımlarla
Tuttum ellerinden
Sessizlikler içinde
bir çocuk ağlıyorsa
Kimsesizliğine...
Sakladığı gözyaşını
Yanaklarına dokunarak
Bir sileni yoksa
olmayacaksam
Ben nasıl bir hayat
yaşamaktayım.
Ey çocuk!
Küçük kalbine sığdırma
hüzünleri
Sende saklı yarınlara dair
umutlar
Sakın yalnızım deme
Seni en güzel kokularla
süsleyen
Bir yaradan var.
***
UZAKLARDAYIM
Yağmurun hüzün damlalarıyla toprağa düştüğü bir yerde
Burası benim dünyam, sığınağım
Ben bütün hayallerimi
Gökyüzünün karanlıkları ardında kurdum
İşte yıldızları o vakit dost edindim
Ezan sesini de bekledim ve kulaklarımla değil
Yüreğimle işittim
Çünkü Allah her yerde ve bizimle
Dualarla büyüttüm umutlarımı
Dualarla dindirdim acılarımı
Çetin imtihanlar ağırladım
Durdum ve düşündüm bir mezar başında
Nefes aldığım her anı şükür bildim
Bir kuşun gagasında yuvasına su taşıdığını
Bir karıncanın kendinden büyük bir lokmanın peşine düştüğünü
Bir aslanın yavrusuna olan merhametini
Bir ağacın dalından düşen yapraklara inat
Hayata küsmediğini gördüm
Vatanından, anasından, babasından kopartılmış
Gözleri masumiyet iklimi olan çocuklar,
Çocuk denildiğinde gözleri yaşaran
İçinde dağ büyüklüğünde ağıtlar bulunan analar,
Ağlamamak için kendini zor tutan
Gözleri kan çanağına dönmüş
Gözyaşını yüreğine akıtan babalar gördüm.
Hayat kimi zaman bir su berraklığında
Kimi zaman fırtınalar esmiş toza bulanmış
Yaşam insan ile simgeleşmiş
İyi-kötü, Zalim-masum diye ayrılıvermiş insan kendi içinde
Bir grup yırtıcı tehlikeli gaddar oluvermiş
Bir grup merhameti sevgiyi kendine şiar edinmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder