KARANFİLLİ YAZILAR/Mustafa Alper TAŞ

Kim vardı elbette kapıların arkasında herkes vardı
Sessiz bir menekşenin düşüncesini bölüşüyorlardı

Kimsenin ilk gününü bilmediği pazarlarda gezdirilen tütsülerin içinde ve pazartesine inanan başka günleri de ona bağlayan tacirler, süt satıcıları, eski şeyleri alanlar, madenler içinde en çok bronzu tutanlar, tezgâhtaki balıkların temsil edebileceği, hatırlatabileceği kadar denizi biliyorlardı yalnız. Oysa az ötede gemilerin taşırdığı gürültüsüyle deniz, herkesi akşama teslim ediyordu. 

Burayı mide bulandırmaya elverişli bir parfüm kokusuyla böldüler. Menekşeden habersizdiler.

Ağır kadife bir perdeyi çekmenin hazzıyla kediler, sahipleri, bir dağ köyünün kararan sokaklarını özleyen işçiler, yaktı tütününü geceleri örtünmenin. Bakışlarında, kendi kanını soluyan balıklar vardı karanlıkta avlanmış. Sabırla biçiyorlardı kumaşları, yepyeni örtüler ölçüyorlardı onlardan. Sabah, hiç kimsenin umurunda değildi.

Ben bir karanfil oyarak başlıyorum duvarlardan, bilekleri üşümüş kadınlardan, ayaklarının üzerinde duran çocuklardan. Usta bir karanfil oluyor gittikçe, geceyi üzerime çekerken bunu söylüyorum kendime, atların keskin ölümlerini seyrederken, susuz uyanıp çeşmeleri düşünürken. Hızlı bir karanfil oluyor, anne çocuğun düşlerine henüz eğilmeden koşup kurtarıyor dünyayı yalanlanmaktan, bir kez daha her şey yerli yerinde duruyor. Sevinin.

Bütün karanfillerin yolu menekşeden mi geçer,
bir menekşe karanfile hüznüyle mi, neresiyle benzer?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder