Muhterem Ahmet abi,
Bu mektupta bir günü, bir vakayı değil ağlarken
içine ağlamaya alıştığı her
halinden belli olan bir kız çocuğunun
uzanamadığım gözyaşlarını görmenin teessürünü arz etmek istiyorum
zat-ı âlilerinize. Siz ki bizim ak saçlı hüzünkârımızsınız. Gözleri dolan boşalan kaç kişi kaldıksa şu dünyada dizinizin dibinde buluştuk bu güne kadar. Memleket derdi, millet
derdi, ana derdi, evlat derdi talim ettik hep birlikte. Bütün yaralılar
sinemize yaslandı her defasında. Onlar yaslandıkça çınar olmayı, dağ olmayı, mağara olmayı
bazen yine sizden öğrendik.
Sizden öğrendiğimiz kadarıyla tımar ettik, sardık sarmaladık
her yarayı. Derdi taze bir simit gibi, ekmek gibi, su gibi paylaşmasını öğrendik
kapınızda. Ama bugün Ahmet abi ne benim elim uzanabildi, ne yüreğim yetti bir çocuğun
morarıp şişmiş, üstüne
gizliden gizliye akan gözyaşlarıyla
ıslanıp parlamış yanağını okşamaya.
Bugün hançer hiç saplanmadığı kadar
derine saplandı ve iz bıraktı sinemde. Bugün sanki iyilik ve güzelliğe dair herşey kavurucu
bir ateşe dönüştü. Sonra gırtlağıma
kadar çıkıp gözlerime yerleşti. Ben
bugün bir zalim olmayı çok istedim Ahmet abi. Emniyetin o açılır kapanır
kapısından çıktığımda
söyleyecek hiçbir sözün, verilecek hiçbir tesellinin arkamda bırakıp kaçıyor
olduğum enkaza tesir edemeyeceğini gördüm ve çok istedim. Öyle bir zalim
olmalıyım ki kimse zulmedemesin bir başkasına
benim korkumdan. Akça pakça elleri, tertemiz yüzü, masum gözleri bir çocuğun o günün akşamında
mutlulukla ışımayacaksa
yansın yanasıca şehir,
yanasıca dünya ne kıymeti var. Baş eğdiremiyorsak başlıya,
diz çöktüremiyorsak dizliye bakmayalım bir daha aynalara Ahmet abi.
Biliyor musun abi on küsur yaşındaki o çocuk yediği birçok sebepsiz dayağı sıradan birşeymiş gibi anlattı bana. En son dayak yemekten
bayılınca ve sol yanağı bir yanak
kadar daha şişince dayanamamış.
İyi ki siz görmediniz o hali Ahmet
abi. Ayağa kalktığında elleri önünde edeple birleşiyor fakat adımını ileri attığında birden tedirginleşiyordu. Yine edeple duruyor, metanetle konuşuyordu sonra. Ben çok yaşaran göz gördüm. Çok insan, çok acı, çok kahır,
çok ağıt. Hiçbiri o kızın gözleri kadar
masum değildi. Ve o kız yarınki güne
gözlerini bir yurt odasında açacak Ahmet abi. Üstelik kitapları kaçtığı o evde kaldığı
için bir kat daha çaresiz.
21.10.22 Cuma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder