Gazzâlî
“ Kendini
Aldatan İnsan”
el-Keşf
ve’t-Tebyîn fî Ğurûri’l-Halki Ecmaîn
(Tüm Yaratılmışların Aldanışı Hakkında Keşif ve Beyan)
“Rahman ve rahim
olan Allah’ın adıyla” yeni bir kitabı okumaya heyecanla başlıyorum.
İmam-ı Gazali’nin el-Keşf ve’t-Tebyîn fî Ğurûri’l-Halki Ecmaîn
eserini “Kendini Aldatan İnsan” olarak
tercüme eden Muhammed Yazıcı imzası ile 03.11.2022 tarihinde KETEBE Yayınlarından
ter-ü taze bir kitap “İnsanoğlunun
yeryüzü macerası bir aldanma hikâyesiyle başlar: Adem çok cazip bir teklifle
aldatılmıştı. Ve bir başka aldanma hikâyesi ile devam eder: Kâbil ve Hâbil…”
bu gibi cümlelerle okurlarına kendini tanıtır.
Yazıcı, insana insan olduğunu hatırlatan
ifadeler kullanarak insanın fıtraten aldanmaktan ziyade inanmaya ve güvenmeye
yatkın bir varlık olduğunu da dile getirmiştir. Yani “ İnsan aldatır, en değişmez yazgısıdır bu. Öyküsünü yadsıyamaz,
yeryüzüne “indiriliş” hikayesini yok sayamaz.” diyerek hem aldanmaya
yatkınlığımızı hem de aldatıcı bir halimizin de olduğunu vurgulamaya
çalışmıştır. Acaba biz insanlarda bu aldanma/aldatıcı hallerimizin olmasına
sebep fıtraten yaratılışımıza aşılanan inanma ve güvenme hallerinin olmasıdır diyebilir
miyiz? diye bir soru zihnimdeki duvara çivisini çakıyor. Kendimi sorgularken zihnimdeki
duvara imzasını atan bu soru ruhumu acıtmadan Yazıcı’nın verdiği cevapla
rahatlıyor:
“Her aldatma hikâyesi, bir güvenme hadisesi
değil midir zaten? Kendini kandırma, aslında bir kendini inandırma daha doğrusu
kendine inanma işidir.”
Yazıcı tercüme ettiği bu kitapta
İmam-ı Gazâli’nin çizgilerini aşmadan onun analitik zekası gerek eleştirel
kişiliğini yansıtan çalışmaları Yazıcı’nın ruh dünyasında mayalandırdığı düşünceleri
ile arz-ı endâm ediyor. Sayflardaki her bir cümleyi atlamadan okumaya
çalışıyorum ancak bilgi bakımından yetersizliğimi düşününce Adem’in genlerine
kodlanan bilginin ve öğrenmenin düzeyini ölçmeden de edemiyorum.
Yazıcı’nın yorumuna göre Gazzâlî’nin eleştirel çalışmalarının
hedefinde dönemin dini, sosyal ve politik gelişmelerinde etkin olduğunu
belirttiği üç kesim vardır. Bunlardan birincisi İslam filozofları, ikincisi İsmaili-Batını
gruplar ve üçüncüsü dini ilimleri dünyalık geçim ve statü aracına dönüştüren dünyevileşmiş ulema çevresidir. Gazzâlî’nin ömrünün hülasası niteliğindeki ve Müslüman toplumları da
en çok etkilemiş eseri İhyâu Ulumi’d-Din’dir. Bu eser, eleştirdiği üçüncü kesim
özelinde teknik-prosedürel katman altında can çekişen dini ilimlere hayat
soluğu kazandırma amacına matuftur.
Kendini Aldatan İnsan kitabının başlığından da anlaşıldığı
üzere aldanmanın ve aldatmanın oluşturduğu boşlukları insanın aslına olan
inancı ve güveni ile doldurması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu kitapta Yazcı, Gazzâlî’nin aldandıklarını iddia ettiği ve
aldanış hikayelerini geniş bir biçimde resmettiği, çeşitli gerekçelerle
temellendirdiği inanmayan grupları (kafirleri) tek ana ve inanan grupları da dört
ana başlıkta toplamış ve tercüme etmiştir: âlimler, âbidler, zenginler ve sufiler.
Bu nadide kitabı okurken yazarın
içinde bir yazar var ki onun da Gazzâlî olduğunu düşünerek sayfaları birer
birer çeviriyorum. Ve Gazzâlî bir sonraki sayfada diyor ki “özellikle uhrevi hayatın kesinliğini idrak
etme iki şekildedir. Bunlardan biri tedavide mahir bir doktoru taklit eder gibi
peygamber ve alimleri taklit ederek iman etmek, diğeri ise peygamberlere vahiy,
velilere ilhamdır.”
Yazıcı, birinci bölümde kafirlerin
aldanışını, ikinci bölümde ise mü’minlerin aldanışını açıklamıştır. Birinci
bölüm tek ana başlıkta tercüme edilseymiş daha iyi olurmuş diye düşünmeden
edemedim. Çünkü bu bölümde günahkar mü’minlerin aldanışı ile ilgili farklı
konuların ele alınması bu bölümü konu bütünlüğü açısından daraltmış
diyebilirim. Neden mi?
Her mü’min günahı kadar tevbesiyle de
müsemmâdır. Biri onu aşağıya çekerken diğeri onu yüksek bir makama taşıyacak
güçtedir. Bu bölümde mü’min kelimesinin olması beni bu gibi düşüncelere
sevketti.
İkinci bölüme geldiğimde kitabın tam
ortasında kalakaldım. İlerleyemedim, bekledim bir süre. Sonra burnuma inanmış
insanın mucizevi kokusu geldi. Bunun adı mü’min idi ve ikinci bölüm mü’minlerin
aldanışı ile başlıyor. Mü’minlerde de bir aldanma hali olur mu diye şaşırıyorum.
Gazzâlî önce âlimlerin aldanışını on bir
gruba bölerek anlatıyor ve hepsini tek bir çatı altında toplayarak diyor ki;
İlmiyle amel etmeyen “Alimler tam bir aldanış içindedir. Oysa
basiret gözüyle bakabilseler görürler ki ilim ikiye ayrılır: muamele ilmi ve mükâşefe
ilmi. Mükâşefe ilmi, Allah’ın ve sıfatlarının bilgisidir. Bu ilmin anlamı ve
hikmetinin olabilmesi için kesinlikle muamele ilmi de olması gerekir. Muamele
ilmi, helal ve haram bilgisi yanında, iyi ve kötü huyları kapsayan ahlak
bilgisidir. Kişinin davranış ve tutumlarına mal olmadıkça Allah’ın sıfatlarının
bilgisinin kişiye ne faydası olabilir?”
Bir sonraki bölümde ise Gazzâlî âbidlerin aldanışını on gruba ayırmış
ve beni yine şaşırtmayı başarıyor. Neden mi? Gecelerini ibadetle geçiren yani
kimi zaman Kur’an-ı Kerim okuyan kimi zaman zühd sahibi olan bir âbid nasıl
oluyor da aldanıyor? Bir türlü anlayamıyorum. Ama Yazıcı diyor ki;
“Gazzâlî yapılan işin kendisinden çok yapan kişinin o işle ilgili
niyet ve çıkarına bakmaktadır. Kişinin hayırlı işleri yaparken ardındaki
motivasyona odaklanan bu bakış dindarlığın ve iyiliğin özünde samimiyet
aramaktadır.”
Bu cümle yüreğime yağmurdan damlalar
serpiyor. O damlaların toprağıma düşmesiyle rahatlıyor, inanıyor ve
güveniyorum. Bölümleri adım adım ilerlerken zenginlerin aldanışı bölümünde bir
öteki sayfayı çeviremiyor ellerim. Bu bölüm altı gruptan oluşsa da cenneti dahi
satın alamayacak güçte ve üzerinde kul hakkı olan zenginleri yorumlamakta âciz kalıyorum.
Ve son bölüm, sufilerin aldanışı! Dokuz
gruba bölünerek anlatılan ve bana Abdurrahim KARAKOÇ’a ait bir şiirin sadece
ilk dizesini anımsatıyor.
“Sırat’tan incedir sevda köprüsü.”
Sufilerin aldanışları karşısında yüreğim,
canım peygamberimle Miraç hadisesine eşlik eden Cebrail gibi öteye gidemiyor,
yorumlayamıyorum.
Gazzâlî’ye rahmet olsun!
Şimdiye kadar okuduğum en güzel kitap tahlillerinden biri😍😍
YanıtlaSilİyi yazılar , analşılaması kolay, yazılması zor olan yazılardır. Ve yazmak her zaman için çok güzel bir eylemdir , hem kendine hem bir kalabalığa konuşmak gibi iki zevki birleştiriyor ... Gerçekten bu konuda hem çok zevkli aynı zamanda başarılısınız Hidayet hocam ☺️"Kaleminize Sağlık"❤️
YanıtlaSil✨Çok yazan değil , güzel yazan yaşar.❤️
YanıtlaSilAllah hayırlı,sağlıklı,uzunnnn ömür versin.🤲 Sizi çok seviyorum iyiki varsınız. ✨ NAİF BAYAN❤️
Çok güzel yorumlarınız yüreğinize sağlık 🧿Bir sonraki yazınızı merakla bekliyorum 💐❤️Hidayet hocam
YanıtlaSil