GURBETTEKİ DOSTTAN BİR HÜZÜNKÂRIN ÖMÜR SAYFALARINA/Samet YURTTAŞ

Selâmûn Aleküm,

Öncelikle deprem afetinde kaybettiğimiz ağabeylerime ve kardeşlerime Allah'tan Rahmet diliyorum. Makamları Âli olsun inşallah. 

Her ne kadar Maraşlı olmasam da Maraşla kütük ya da nüfus bağım olmasa da 2022 yılında 40 günlük Kahramanmaraş ziyaretimde Maraşla aramda hiç kopmayacak bir gönül bağı oluşmuştur. Bu ziyaretim sırasında çok kıymetli Yoldaki Kalemler'in dostlarıyla, ağabeylerle, hocalarımla tanışma fırsatım oldu. Ahmet Doğan İlbey ağabeyin muhabbetiyle, hüznüyle demlenmek nasip oldu. Hasan Ejderha hocamın sıcak, samimi ve dostane sarılmasıyla kendimi evimde gibi  hissettim. Mehmet Yaşar Ağabeyin hatipliğiyle yön verdiği  şiirlerinde kendimi buldum. Rektörlüğün damında ahir dağının hikayesini anlatırken sarıp ikram ettiği tütünün tadını hiç bir tütünde bulamadım. Tütün mü ballıydı yoksa muhabbet mi ballıydı hala düşünüp dururum. 

Ferhat Ağca'nın tebessümü ve güler yüzü maraşın kendisini hatırlatmıştır bana. Gülünce Maraş gibi gülerdi. 

Enver Çapar ağabeyin derin düşünüşlerini dalıp gitmelerini merak etmişimdir hep.

Bunun gibi daha bir çok sayabileceğim güzel hatıralarım, dostlarım oldu ve gönül bağı kurdum Maraşla. Yaşadığımız deprem afeti nedeniyle ara verilen yoldaki kalemlerin tekrardan başlaması aktif olması beni de çok mutlu etmiştir. Okuduğum her metin maraş'la olan gönül bağımı tazelemekte ve dostlarımdan iz taşımaktadır. Bu nedenle yoldaki kalemler dostlarına teşekkürlerimi sunuyorum. Edirne'den Maraş'a selam olsun, Yoldaki kalemler'e selam olsun.

Selam, muhabbet ve dua ile...

Allah'a emanet olunuz...

Ağzı süt kokan maraşın dağlarından

Türküler söylerdik şehri kuşatan

Sen susmayı tercih ederdin Ahmet abi

Ferhatın konuşurdu senin lisanından 

Biz susardık şiir konuşurdu 

Bir hüzünkârın ömür sayfalarından


O zamanlar kavis çizerekten

Meclisimize gelenler kuştu.

Biz bilirdik ki  

Konuşan Mevlana, Hacı Bektaş, Yunustu...

Biz susardık onlar konuşurdu.

Serin ve berrak dağ suları akardı

Gözlerimizden göğsümüze doğru.


Bismillah diyerek girdiğin dükkanda 

Hep aynı köşeye otururdun

Şehre hüzün otururdu Ahmet abi

Biz hüznünle yeşeren 

Bin dallı çınarın gölgesinde otururduk

Biz susardık sen konuşurdun

Sanki bin dallı çınar konuşurdu


Gece ağarınca 

Gurbet kokulu mendilini çıkarırdın

Biz susardık sen konuşurdun

Yüreğinden mendiline damlayan kan konuşurdu

Şimdi mendilindeki kandan 

Gül bahçesi devşiriyor zaman

Senin sesinle demlenen dostların

Her iç çekişte tütün sarıyor sil baştan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder