Her kuyuya düştüm, her
korkuda ben varım
Bu yüzyılın renginde
değilim belli
Buğdaya babamdan beri bir
kötücül meyil
Cennetten kesmesem de
umudu
İçmesem de sofrasında
bulundum tüm sarhoşların
Kollarına girdim
türkülerini dinledim geceler boyu
Tüm dilencilerin ve yolda
kalmışların adres sorduğu
Yakışmıyor bunları
söylemek doğrusu
Günahları gösteren lambayı
kıstım
Küntü türaba ikliminde
gezerim günde beş vakit
Çoğunlukla geçmiş
gelecekle düş gibi
Tek kanatlı kuş gibi
Silik bir yazı gibi mesela
Bir yok olan bir kalbime
ağan bulut gibi senin yankın
Aşkın okunmaz kıyılarında
Kimi sevdimse senin için
sevdim
Sana inandığım için
kullarına inandım
Ölümü öğreten o yalansız
güneş
Ey sonsuz merhamet
Mürvetini gördüğüm bu kalp
senin
Bağışla beni!
Bağışla beni
Baharda naz başlasın
Ölümler düğün olsun
Acılar yavaşlasın
Ellerim uzanırken kadim
memnu meyveye
Başa dönen çaresizliğim
bin bir sırat
Düştüğüm kuyularda adın
muskamdı tutundum ona
Gece nöbetlerinde yarı
sayrı yarı deli
Neron değilim ateşim de
yok Roma için
Her sevdada kendimi yaktım
belli
Uykusuz gecelerden
savrulan dumanlardan
Mahzun bırakılan dert
ortağım çaydan
Kaçan namazdan –ok
saplanır sanki –
Eşya gölgesinden dünya
tozundan
Görünme hevesinden teknik
putlardan
Dile gelmesi mümkün
olmayan susunca anlaşılan
Kederlerimin son
durağından
Umutla geldim bağışla
beni!
Bağışla beni
Baharda naz başlasın
Ölümler düğün olsun
Acılar yavaşlasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder