Sızlatan sıklet diyarında.
Bir avuç yaprak dökümü,
Bir gemi yelken açar birazdan.
Gözüme çarpar az ötede ki sapa yol.
İçinde bir ben yokum dalgın, dalgın iki çocuk.
Dar sokaklarda kıpırdamıyor yerinden
Tutturuyor bir eski ninni uykusu.
"Köprüden akan sular ne çabuk geçti,
Bu sözlere bu yeminler ne ağır geldi?"
Halbuki ne aynası kırık ne çivisi çürük,
Bir çocuğun içinde ufacık çok küçücük,
Alın yazıya karşı, ömür karaya...
Kapılar kapalı ardından mahşer olalı
Bir kibrit onsuz nasıl yanar?
Sokak lambasında bir şeyler eksik
Yere düşürülmüş 60’lı bir fotoğraf
Bir asker ve gelin
Ben şu duvara bakıp, dalarsam..
Tez gelesin...
Bir gemi yelken açar birazdan.
Gözüme çarpar az ötede ki sapa yol.
İçinde bir ben yokum dalgın, dalgın iki çocuk.
Dar sokaklarda kıpırdamıyor yerinden
Tutturuyor bir eski ninni uykusu.
"Köprüden akan sular ne çabuk geçti,
Bu sözlere bu yeminler ne ağır geldi?"
Halbuki ne aynası kırık ne çivisi çürük,
Bir çocuğun içinde ufacık çok küçücük,
Alın yazıya karşı, ömür karaya...
Kapılar kapalı ardından mahşer olalı
Bir kibrit onsuz nasıl yanar?
Sokak lambasında bir şeyler eksik
Yere düşürülmüş 60’lı bir fotoğraf
Bir asker ve gelin
Ben şu duvara bakıp, dalarsam..
Tez gelesin...
***
HAYAL MEYAL
Ansızın bu soğukta kapımı çalan
Uykuyu bedenimin ağırlığına koymuşlar
bir beklenmedik yüz
bir gizemli yüz
bir sözü içinde söz
Eflatuna çalan karaltılar
belki ne için yaratılmış
Sorular sordukça
bir beklenmedik yüz
bir gizemli yüz
bir sözü içinde söz
Eflatuna çalan karaltılar
belki ne için yaratılmış
Sorular sordukça
sanki hasta bir çocuk gibi
eriyip bitiyordu
Belli ki yanılmıştı
Çünkü ortalıkta bir ben bir gıcırdayan kapı bir de gizemli yüz
Belli ki yanılmıştı
Çünkü ortalıkta bir ben bir gıcırdayan kapı bir de gizemli yüz
Nedir derdi? Nicedir hali?
Bir türlü naz çekiyor
Adım adım beni kuytuda bulduruyordu
güldürüyor…
Bir ressam olsaydı dersem
Bu anı ne güzeldir Allah'ım
kapkara boya olacaktı
kirlenmiş buğulu gözleriyle
üç cümle fısıldamıştı belli ki
O üç cümleden ibaretti belli ki ilacım
Bir türlü naz çekiyor
Adım adım beni kuytuda bulduruyordu
güldürüyor…
Bir ressam olsaydı dersem
Bu anı ne güzeldir Allah'ım
kapkara boya olacaktı
kirlenmiş buğulu gözleriyle
üç cümle fısıldamıştı belli ki
O üç cümleden ibaretti belli ki ilacım
Neden peki demiştim:
Sorma dedi sorma ben uğrarım böyle sağlıcakla kal şöyle Üzgün, mahsun bir şekilde kayboluvermişti
Pencerelerinden alaycı insanların kahkahaları sessizliğe dem vuruyordu Ve ben belki annemin salladığı beşikten hiç kalkmamıştım İlahilerle çağıran erenlerde yoktu dua eden var mıydı?
buz gibi esen ılgıt rüzgarlar
yönümü doğuya çeviriyordu
kıpırdama ya devam eden sinir bozucu kapıya tekmelerle susturmuştum Sonra tekrar yatağımın soğukluğuna başbaşaydım
kapı gıcırdamaz olmuş
hiç değilse bir müddet böyle olacaktı olmalıydı da
telaşla bir şeyi unutmuştum
yataktan fırladığım gibi
Çayı ocakta unutmuştum.
***Sorma dedi sorma ben uğrarım böyle sağlıcakla kal şöyle Üzgün, mahsun bir şekilde kayboluvermişti
Pencerelerinden alaycı insanların kahkahaları sessizliğe dem vuruyordu Ve ben belki annemin salladığı beşikten hiç kalkmamıştım İlahilerle çağıran erenlerde yoktu dua eden var mıydı?
buz gibi esen ılgıt rüzgarlar
yönümü doğuya çeviriyordu
kıpırdama ya devam eden sinir bozucu kapıya tekmelerle susturmuştum Sonra tekrar yatağımın soğukluğuna başbaşaydım
kapı gıcırdamaz olmuş
hiç değilse bir müddet böyle olacaktı olmalıydı da
telaşla bir şeyi unutmuştum
yataktan fırladığım gibi
Çayı ocakta unutmuştum.
DİLEKÇE
İsmim namert yolundadır
Çarkını döndürmediğim
kinden kavuran ateş...
Tenha ile buluşup söz
söylemek hasımla hısımla
Sır çolağımı keser biçerim
daha kangren sürmüş yüzümü!
Çorak toprak adamıyım
tırnaklarımın içinde dolu boğuşuk kavgam.
Hisler… His yıkmaz his
sanmaz satarım naraları
El, avuç.. Dilekçe
yazıyorum en üst mevki aşk âmirine!
Hayallerden sağanak
sağanak yağansa elinde ıslandı
Lüks koltuğunda yaylar
kıpırdadı
Alışık değildir mazluma el
açan iyilik erbabı
Bugün... Yarın... Şikâyetler
onu da soracak
Belki peki cevabı da belli
Yayladan tutuşan güzeli
nerden bilsin?
O hep bilindik makamlarda
çalınır durur
Biz bir solukta ecel ile
pençeleşirken
Gençliğimi de yandıran
arzuya
Arzu halimle cevap verdiğim
için
Yatak hapsinde durur
dertli oğlan!
Kamber olsam da, kambur da
Şikâyetim bitmez makam
delisi!
Dilekçe degil de sen
yaz o pembe defterine dolmakaleminle
Duyarsan sesimi bilmezsin
yabancı
Görürsen bu yüzü ruhsuz
saadettir en acı
Ve senden habersiz ilden
ile dolaşır
Nice sensiz sensiz
yanarım
İlden ile dolaşır yurt
eyledim el yurdunu
Ortada kaldım (ey) orta Anadolu!
Mustafa
SÖYLER(20.01.2016-02:14-Nevşehir)
Alnıma yazılmış kara kara ve ben belki
Rüzgârdan tutuşan gecenin serinliği
Ansızın tutuşan orman misali
Sarp kayalara uğramış gemi reisi…
Rüzgârdan tutuşan gecenin serinliği
Ansızın tutuşan orman misali
Sarp kayalara uğramış gemi reisi…
Halbuki boğazımdan geçmeyen
Boğazımdan düğümlenen
Boğazımdan aşmayan ekmek
Kökleri dalları bir…
Kararır kararır nereye varır?
"Nefret” şu badeye yakışır mı?
Şu dağlara seslen;
Kör düğüm dolaşır, durur…
Kararır, kara!
Kara büyücüler.
Etrafim yiğidi harcar olur.
Sazım sırlarımı söyler,
Ellere gün, bana beni söyler
Beni bırakmaz ellerle
Heyecan,..
İHTİYAR
Uzun kış bastırdı belli ki
yağmayacak mektuplar
nerede o beklediğim
mektuplar
gülümseyip varılmaz tadına
dediğin küçük
çok küçük 'nasılsın'
gün doğmaz sanan ben
belli ki tren rayları
çiğnenmekten
bende yalnızlıktan
ya ne demeli?
sabaha kadar uluyan köpek
dünya geceyi nöbet yazmış
bu nöbeti gece bana satmış
güzel elmanın içine pazarcı
çürük atmış
nöbeti iyi yazmış
nöbeti üstüme yıkan gece
bi hayli keyiften uyur
bilmez ki
ya nıır!
bre cahil
oysaki
beni nöbete alıştırdı alıştıralı
o uyurken
ben gecenin düğümünü
çözerken
o benden bi haber
sanır ki; ben ahmak
dünyanın tüm derdini ben almışım sanki
gecenin eteğinden tutmuşum tutuyorum
artık o beni değil ben
onu yazıyorum
gurbet bi hayli gezinir oldu dilimde
gurbet el açtırır
diz çöktürür
sıla dilinde
sıkılan sıkar dişimde
canımı sıkan poyraz sana katlanmak zor düşümde
hayalimi yıkan yığınlar ismim
nerede?
nerede o beklediğim
mektuplar
gülümseyip varılmaz tadına
dediğin küçük
çok küçük 'nasılsın'
gün doğmaz sanan ben
belli ki tren rayları
çiğnenmekten
bende yalnızlıktan
ya ne demeli?
sabaha kadar uluyan köpek
dünya geceyi nöbet yazmış
bu nöbeti gece bana satmış
güzel elmanın içine pazarcı
çürük atmış
nöbeti iyi yazmış
nöbeti üstüme yıkan gece
bi hayli keyiften uyur
bilmez ki
ya nıır!
bre cahil
oysaki
beni nöbete alıştırdı alıştıralı
o uyurken
ben gecenin düğümünü
çözerken
o benden bi haber
sanır ki; ben ahmak
dünyanın tüm derdini ben almışım sanki
gecenin eteğinden tutmuşum tutuyorum
artık o beni değil ben
onu yazıyorum
gurbet bi hayli gezinir oldu dilimde
gurbet el açtırır
diz çöktürür
sıla dilinde
sıkılan sıkar dişimde
canımı sıkan poyraz sana katlanmak zor düşümde
hayalimi yıkan yığınlar ismim
nerede?
Kırk yıl arar dururum
ömrüm geçtiği otağım
adım adım dilimle dolaşan türkü
yaş geçmiş
varmış ömür çırasına ihtiyar!
gelmiş eline baston
gayrı susamış gözlerine damlalar az
ve belki çıkıp şu yaylaya avaz avaz...
koyun sürüsüyle eğlen kah
gözlerin uzağı aramasın
aradığın;
Maraş, toroslar...
DELİ TAY
Yağmur hasretinden kudurursa?
Kuşkuyla gönül okuna varsam,
Korkuyla matemini dilensem,
Vursam, sürgüne yokuş, aşağı…
Korkuyla matemini dilensem,
Vursam, sürgüne yokuş, aşağı…
Duvara hayalinin resmini çakarım
Bir çivi sağlama alır seni
Ben ki; fukara aklından olur
Sana meyletsem su içerim kana kana.
Yılan istemez içtiğimi
Herkestedir derdin keremi,
Burdadır, can içre veremi,
Duydun işittin mi? Bir kara yağız tay
Görür talihimi feryat,figan olmaz olsun
Deli tay yazıklanır..
*** TÜRKMEN KALESİNE BAYRAĞIM GELMİŞ
Yolum uzun, yüküm ağır
Biri der; sevdan, yükünden
de ağır!
Vazgeçme, şimdi ilerle
ağır ağır!
Türkmen kalesine bayrağım
gelmiş
Kaç yıl, kaç bucak var
hedefe?
Dağ, taş, ova bir bilse
gittiğim hedefe!
Serhat boylarından, Türk
illerinden
Türkmen kalesine bayrağım
gelmiş
Bozkurtlar insin ovaya;
Şeref versin Türkün
bayramına
Düğünümüz olsun, neşe
yanında
Türkmen kalesine bayrağım
gelmiş
Alparslan’ın atını
sevmişim
Yoluma İmanımı ve yüreğimi
adamışım!
Ömrümü vatanıma, milletime
adamışım
Türkmen kalesine bayrağım
gelmiş
Biri der; yolun sonu geldi
Er yiğitler, koca yiğitler
geldi
Ve biri yine dedi ki;
Türkmen kalesine bayrağım
gelmiş
***
YİNE DERTLER
Ne Eylülü ne kasımı... Bu başka vakit; dilim dönmüyor. Kocaman gökten yıldızlar dökülmeye başladı. Bir sihirli gece bir eda uçuşur? Kafamda gariplik.. Bir bilinmedik tebessüm nerde ne yitirdim? Sabah melekleri gelir üstüne saçar ne dileğin varsa ol diyen oldurur doldurur içini elbet.
O dağda bir ayaz, bir uyuz, sessizlik kurt; inim inim inliyor garip yusufçuklar eşlik ediyor zindanlar. Zindanlar… Bir mahzen mi var önünde? Bu mudur içindeki engelin? Ya yüreğin?
***
BEN BENDE DEĞİLİM
Sinemi çiğnedi
Yıktı viraneleri geçti
Ah viraneler viraneler
Her gecenin sabrında
Tesellin yetmiyor...
Kör düğüm bu
Aşılması zor
Başka derdine benzer mi bu?
Çok ağırım,
Çok karışık
Dolaşık beynim
Beynimden vurulmuş gibiyim
Her yaptığını yer yutar
gibiyim?
Ben 'sen' desem
Çatar kaşlarını
Nağmeleri döksem nafile
Sana sesleniyorum
Bütün aşkın ilacını veren
tabip
Güzel konuşan tabip
Gönlümde çoşan tabip
Kalbim! tabibini bil
Bir gün olursan aşık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder