UNUTULMUŞ ŞARK/Mustafa SÖYLER









Sızlatan sıklet diyarında.
Bir avuç yaprak dökümü,
Bir gemi yelken açar birazdan.
Gözüme çarpar az ötede ki sapa yol.
İçinde bir ben yokum dalgın, dalgın iki çocuk.
Dar sokaklarda kıpırdamıyor yerinden
Tutturuyor bir eski ninni uykusu.

"Köprüden akan sular ne çabuk geçti,
Bu sözlere bu yeminler ne ağır geldi?"

Halbuki ne aynası kırık ne çivisi çürük,
Bir çocuğun içinde ufacık çok küçücük,
Alın yazıya karşı, ömür karaya...
Kapılar kapalı ardından mahşer olalı
Bir kibrit onsuz nasıl yanar?
Sokak lambasında bir şeyler eksik
Yere düşürülmüş 60’lı bir fotoğraf
Bir asker ve gelin
Ben şu duvara bakıp, dalarsam..
Tez gelesin...



***
HAYAL MEYAL














Ansızın bu soğukta kapımı çalan
Uykuyu bedenimin ağırlığına koymuşlar
bir beklenmedik yüz
bir gizemli yüz
bir sözü içinde söz
Eflatuna çalan karaltılar
belki ne için yaratılmış
Sorular sordukça
sanki hasta bir çocuk gibi eriyip bitiyordu
Belli ki yanılmıştı
Çünkü ortalıkta bir ben bir gıcırdayan kapı bir de gizemli yüz
Nedir derdi? Nicedir hali?
Bir türlü naz çekiyor
Adım adım beni kuytuda bulduruyordu
güldürüyor…
Bir ressam olsaydı dersem
Bu anı ne güzeldir Allah'ım
kapkara boya olacaktı
kirlenmiş buğulu gözleriyle
üç cümle fısıldamıştı belli ki
O üç cümleden ibaretti belli ki ilacım


Neden peki demiştim:
Sorma dedi sorma ben uğrarım böyle sağlıcakla kal şöyle Üzgün, mahsun bir şekilde kayboluvermişti
Pencerelerinden alaycı insanların kahkahaları sessizliğe dem vuruyordu Ve ben belki annemin salladığı beşikten hiç kalkmamıştım İlahilerle çağıran erenlerde yoktu dua eden var mıydı?
buz gibi esen ılgıt rüzgarlar
yönümü doğuya çeviriyordu
kıpırdama ya devam eden sinir bozucu kapıya tekmelerle susturmuştum Sonra tekrar yatağımın soğukluğuna başbaşaydım
kapı gıcırdamaz olmuş
hiç değilse bir müddet böyle olacaktı olmalıydı da
telaşla bir şeyi unutmuştum
yataktan fırladığım gibi
Çayı ocakta unutmuştum.


***
DİLEKÇE














İsmim namert yolundadır
Çarkını döndürmediğim kinden kavuran ateş...
Tenha ile buluşup söz söylemek hasımla hısımla 
Sır çolağımı keser biçerim daha kangren sürmüş yüzümü!
Çorak toprak adamıyım tırnaklarımın içinde dolu boğuşuk kavgam.
Hisler… His yıkmaz his sanmaz satarım naraları  
El, avuç.. Dilekçe yazıyorum en üst mevki aşk âmirine!
Hayallerden sağanak sağanak yağansa elinde ıslandı
Lüks koltuğunda yaylar kıpırdadı
Alışık değildir mazluma el açan iyilik erbabı
Bugün... Yarın... Şikâyetler onu da soracak
Belki peki cevabı da belli
Yayladan tutuşan güzeli nerden bilsin?
O hep bilindik makamlarda çalınır durur
Biz bir solukta ecel ile pençeleşirken
Gençliğimi de yandıran arzuya
Arzu halimle cevap verdiğim için
Yatak hapsinde durur dertli oğlan!
Kamber olsam da, kambur da
Şikâyetim bitmez makam delisi!
 Dilekçe degil de sen yaz o pembe defterine dolmakaleminle 
Duyarsan sesimi bilmezsin yabancı
Görürsen bu yüzü ruhsuz saadettir en acı

Ve senden habersiz ilden ile dolaşır 
Nice sensiz sensiz yanarım 
İlden ile dolaşır yurt eyledim el yurdunu
Ortada kaldım (ey) orta Anadolu!

Mustafa SÖYLER(20.01.2016-02:14-Nevşehir)



***
HEYECAN










Kimileri siyah der kimileri kara
Alnıma yazılmış kara kara ve ben belki
Rüzgârdan tutuşan gecenin serinliği
Ansızın tutuşan orman misali
Sarp kayalara uğramış gemi reisi…

Halbuki boğazımdan geçmeyen
Boğazımdan düğümlenen
Boğazımdan aşmayan ekmek
Kökleri dalları bir…

Kararır kararır nereye varır?
"Nefret” şu badeye yakışır mı?
Şu dağlara seslen;
Kör düğüm dolaşır, durur…

Kararır, kara!
Kara büyücüler.
Etrafim yiğidi harcar olur.
Sazım sırlarımı söyler,
Ellere gün, bana beni söyler
Beni bırakmaz ellerle
Heyecan,..


***
İHTİYAR

Uzun kış bastırdı belli ki
yağmayacak mektuplar
nerede o beklediğim
mektuplar
gülümseyip varılmaz tadına
dediğin küçük
çok küçük 'nasılsın'
gün doğmaz sanan ben
belli ki tren rayları
çiğnenmekten
bende yalnızlıktan
ya ne demeli?
sabaha kadar uluyan köpek
dünya geceyi nöbet yazmış
bu nöbeti gece bana satmış
güzel elmanın içine pazarcı
çürük atmış
nöbeti iyi yazmış
nöbeti üstüme yıkan gece
bi hayli keyiften uyur
bilmez ki
ya nıır!
bre cahil
oysaki
beni nöbete alıştırdı alıştıralı
o uyurken
ben gecenin düğümünü
çözerken
o benden bi haber
sanır ki; ben ahmak
dünyanın tüm derdini ben almışım sanki
gecenin eteğinden tutmuşum tutuyorum
artık o beni değil ben
onu yazıyorum
gurbet bi hayli gezinir oldu dilimde
gurbet el açtırır
diz çöktürür
sıla dilinde
sıkılan sıkar dişimde
canımı sıkan poyraz sana katlanmak zor düşümde
hayalimi yıkan yığınlar ismim
nerede?

Kırk yıl arar dururum
ömrüm geçtiği otağım
adım adım dilimle dolaşan türkü
yaş geçmiş
varmış ömür çırasına ihtiyar!
gelmiş eline baston
gayrı susamış gözlerine damlalar az
ve belki çıkıp şu yaylaya avaz avaz...
koyun sürüsüyle eğlen kah
gözlerin uzağı aramasın
aradığın;
Maraş, toroslar...
***
DELİ TAY




Yağmur hasretinden kudurursa?
Kuşkuyla gönül okuna varsam,
Korkuyla matemini dilensem,
Vursam, sürgüne yokuş, aşağı…

Duvara hayalinin resmini çakarım
Bir çivi sağlama alır seni
Ben ki; fukara aklından olur
Sana meyletsem su içerim kana kana.

Yılan istemez içtiğimi
Herkestedir derdin keremi,
Burdadır, can içre veremi,
Duydun işittin mi?
Bir kara yağız tay
Görür talihimi
feryat,figan olmaz olsun
Deli tay yazıklanır.. 

***  TÜRKMEN KALESİNE BAYRAĞIM GELMİŞ















Yolum uzun, yüküm ağır
Biri der; sevdan, yükünden de ağır!
Vazgeçme, şimdi ilerle ağır ağır!
Türkmen kalesine bayrağım gelmiş

Kaç yıl, kaç bucak var hedefe?
Dağ, taş, ova bir bilse gittiğim hedefe!
Serhat boylarından, Türk illerinden
Türkmen kalesine bayrağım gelmiş

Bozkurtlar insin ovaya;
Şeref versin Türkün bayramına
Düğünümüz olsun, neşe yanında
Türkmen kalesine bayrağım gelmiş

Alparslan’ın atını sevmişim
Yoluma İmanımı ve yüreğimi adamışım!
Ömrümü vatanıma, milletime adamışım
Türkmen kalesine bayrağım gelmiş

Biri der; yolun sonu geldi
Er yiğitler, koca yiğitler geldi
Ve biri yine dedi ki;
Türkmen kalesine bayrağım gelmiş



***

YİNE DERTLER

Ne Eylülü ne kasımı... Bu başka vakit; dilim dönmüyor. Kocaman gökten yıldızlar dökülmeye başladı. Bir sihirli gece bir eda uçuşur? Kafamda gariplik.. Bir bilinmedik tebessüm nerde ne yitirdim? Sabah melekleri gelir üstüne saçar ne dileğin varsa ol diyen oldurur doldurur içini elbet.

O dağda bir ayaz, bir uyuz, sessizlik kurt; inim inim inliyor garip yusufçuklar eşlik ediyor zindanlar. Zindanlar… Bir mahzen mi var önünde? Bu mudur içindeki engelin? Ya yüreğin?



***

BEN BENDE DEĞİLİM














Sinemi çiğnedi
Yıktı viraneleri geçti
Ah viraneler viraneler
Her gecenin sabrında
Tesellin yetmiyor...

Kör düğüm bu
Aşılması zor
Başka derdine benzer mi bu?
Çok ağırım,
Çok karışık
Dolaşık beynim
Beynimden vurulmuş gibiyim
Her yaptığını yer yutar gibiyim?
Ben 'sen' desem
Çatar kaşlarını
Nağmeleri döksem nafile

Sana sesleniyorum
Bütün aşkın ilacını veren tabip
Güzel konuşan tabip
Gönlümde çoşan tabip
Kalbim! tabibini bil
Bir gün olursan aşık.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder