Öldüm!
Yarım söylendi hep
sözlerim.
En derin uykuların
dibinde,
Rüya rüya geçip gitti
ömrümden.
Sen en güzel bahçelerde
açan güldün.
Bense en taze ölümlerle
öldüm!...
Gömdün!...
Ölümümden sonra saklandı
tüm düşlerim,
Senin umarsızlığına bir
cevap niyetiyle.
Ayrılık o deli saçların
gibi,
Ben hayallerimde nakış
nakış ördüm.
Sen acımadan tüm
hayallerimi gömdün…
SANA
Gözlerin hayal meyal gözlerimde canlandı,
Sensiz geçen her saat, her saniye yalandı…
Bir sonbahar gelip de yapraklar dökülünce,
Gözüme perde oldun, ruhumaysa kelepçe…
Gecelerce kahretti gözlerinin karası.
Beynimde düşünceydin kalpte “yürek yarası”…
İlkler başkadır derler ilklerden de başkasın!
Sevincimde tebessüm, hayat gibi şakasın…
Hasret uykularında yağmurlar yağmıştı hep,
Hayat alt üst olmuştu, sendin bunlara sebep…
Ve ansızın yüreğim gönlüne esir düştü!
Teslim olduğum silah yüzündeki gülüştü…
Şimdi yalnız yalansın, koskocaman bir yalan!
Alıp götürdü seni bu yerden kahpe zaman!...
***SANCAK ŞEHİR
Saatin tiktakları kulağımda bir çığlık.
Meydan okur geceye
dudağımdaki ıslık!
Ellerin ceplerinde adımla
sokakları,
Sana yoldaşlık etsin
çirkin bir koca karı.
Kent meydanı düz ve boş,
anlamsız ve suratsız.
Köprü sanki bir nefer, lakin
kalmış pusatsız…
Nehir isyanlar şahı
tersine akar durur,
Sessiz çağıldar ancak
bazen apansız vurur !...
Sokaklar hep dargeçit sonu
bir başka dünya.
Ne gerçektir ne hayal,
gece uykunda rüya…
Minareler kalemdir
gökyüzüne hat çeken,
Hattat ise bir çiftçi,
sabırla niyaz eken.
Dağda fikir birleşir
yürekler cıvıldaşır.
Yük indirir gemiler
hamallar sevgi taşır !...
Asırlık çınarlarım bilgece
muhabbette,
Ettikleri her kelam mana
yüklü elbette…
Bu şehir sancak gibi gökte
dalgalanmalı!...
Her dalgada harlayıp cayır
cayır yakmalı!...
***
KUTLU TOY
Hayat bir yolculuk oldu…
Yürüdüm arkama bile
bakmadan,
Yollarım boldu.
Ne yazık! Seferim yarım…
Lakin henüz durmadı zaman,
Ölmedim varım!
Halini düşünme başla.
Eşini dostunu bırakıp
küstürmeyi,
Nefsini taşla.
Hesap et, başlasın akın!
Zafer deyip de
taçlandıracağın,
Yenilgin yakın!
Yürektir kılıcın okun!
Dur durak bilmeden savaş
ancak;
Varlığın yok’un!
Ömrünce tükenmez çile.
Çek çileni kimseye
göstermeden ve unutma;
Savaş bir hile…
Meydanda asırlık çınar…
Gölgesinde yaşattığın tüm
umutlar,
Kor gibi yanar!
Hedefe varamam uzak.
Ulaşırım diye koştuğum
nice yollara,
Kuruldu tuzak!
Galiba hayat bir oyun.
Eğleşecek zaman hiç yok
diye üzülme,
Ölümdür toyun!...
***
NESİN?
Elif dergâhındayım tutturmuşum bir zikir.
Senden
sonra yok mantık firar eyledi fikir…
Seni
buldum nihayet yüce mevlaya şükür!
Kardelen çiçeğim mi yahut kara kış
mısın?
İmkânsızı bilip de yine aldanış
mısın?
Eskidendi
yorgunluk kan deli akar şimdi!
Gönlüm
pek ferah değil hasretin yakar şimdi.
Fırtınalar
yıkamaz hasretin yıkar şimdi…
Bilmiyorum be gülüm bu cana yoldaş
mısın?
Dertsiz başımda ağrı, sen bana uğraş
mısın?
Neden,
nasıl, niçin yok soruları sil gitsin.
Üzmek
değil amacım uğrunda dünyam yitsin.
Her şey
senle başlıyor yine seninle bitsin…
Feleğin yedirdiği zehirli bir aş
mısın?
Uzun yollardan sonra sonsuza varış
mısın?
Son
yudum çayımda sen sigaramda duman sen…
Rüyada
bile olsa ah yanıma bir gelsen.
Ben
beni bilmiyorum bana beni bildirsen!
Yüreğimi yakarken sade bir bakış
mısın?
Ben gözlerin olmadan da yaşarım.
Ellerimle yapışırım
hayatın yakasına,
Sen olmadan daha bir
yürekli savaşırım.
Yağmur altında dolaşırken
ıslatırım sensizliği.
Zor da olsa alışmaya
çalışırım.
Solan çiçekleri umursamam,
Solan çiçekleri umursamam,
Çalan şarkılara aldanmam.
Bir çay ve bir sigara ile
boyarım ufukları.
Gökteki yıldızlara isim
takar,
Seyyar satıcı misali
yıldız satarım.
Yangınlara esir düşer gönlüm.
Yangınlara esir düşer gönlüm.
Yüreklere nesir düşer
gönlüm.
Ellerine kusur düşer
gönlüm.
Düşer de büyür gider,
içimdeki deli çocuk.
Dizleri kana bulanmış,
hırçın gözleri nemli
Ama yine de, gözlerin
olmadan da yaşarım.
Hünkârîlerin kanadına
sakladığım hayatı eskiciye satar,
Parasıyla simit alır martılara
atarım.
Yol oldu uzandı önümde Sırat.
Yol oldu uzandı önümde Sırat.
Geçsem olmuyor geçmesem durmuyor.
Bir garip kumpas bu, bir
deli girdap…
Kimsenin hayra yormadığı
bir düş belki de.
Gecenin karanlığına sormak
seni ya da...
Sorduğum sorular cevapsız
kalıyor, şaşıyorum.
Ben gözlerin olmadan da
yaşıyorum.
Ve sensiz titreten bir
ateşte üşüyorum.
***
TÜRBEDÂR
Ben türbedarım…
Ucu bucağı gözükmeyen bütün hayallerime rağmen,
Gönlünde darım…
Uçar semada kumrular, minarelere doğru.
Bu benim kârım…
Hece hece tamamlanır belki,
başıboş dolaşan tüm sözcükler,
lakin;
Ruhum bir yarım…
Buzullarla yarışır içindeki serinlik,
Ben yakan nârım…
Yokluklarla örülü, menfaat boyalı dünyalarınıza inat,
Ben daim varım…
Gönül dergâhında sabır zikri çeken,
Tek türbedarım!...
Tükenmez zarım…
***
GECE VE İLAÇ
Kalem oldu çaresiz,
Dile geldi yıldızlar.
Yürek kalmaz yâresiz.
Dert çalmasın hırsızlar
Geceye çöker duman ,
Sertten eser bir rüzgâr.
Ayrılığın pek yaman,
Bu dertte de bir giz var!
Tebessüm olsun silah,
Muhabbetler mitralyöz!
Her mermide kopsun, ah!
Sana gelen birkaç söz…
Ayrılık dedikleri,
Yeni başlayan sürgün…
Yumruklayıp ilkleri,
“sona” koşarım her gün.
Ah! Bu zaman pek fena!
Dinlenmek nedir bilmez.
Günlerim dursun yana,
Dakika bile silmez.
Saka başı nerdedir?
Susuz kalmasın yürek…
Bil ki deli serdedir,
İçmeye iman gerek.
Ellerim yara bere,
Canın elbet yanacak!
Gözün koştuğu yere,
Akıl mutlak kanacak.
Karanlık bazen ilaç,
Zannedersin bir perde.
Giy ceketini ve kaç!
Şifa olsun tüm derde…
17.06.2014
***
GECEYİ SANA BIRAKMAM
Geceyi sana bırakmam…
Bırakırsam
eğer,
Tutuklu kalır hücresinde
özgürlüğün esiri.
Dilinde tamamlayamadığı
yarım kalmış nesiri,
Ağıt yakar
çaresizce…
Bulutların gönlü incinir
de ağlarlar sonra!
İçtiğim nikotin tatsızlaşır,
Duman duman isyan
taşır,
Ötekileştiremediğimiz
diyarlara.
Yolcular durakta kalır
ümitsizce…
Gölgeleri efkâr basar
akşam serinliğinde…
Bir çığlık haykırır
yeryüzüne arsızca;
Vakti şiire teslim etmenin
vaktidir…
Dayan can parem,
Çünkü bu bir, dirilme
akdidir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder