Öksüzdü! Rahmetli anacığı toprağa karışalı üç ayı
doldurmasına yakın bir vakitte kardeşleri ile babası çoktan üvey ananın eline
bakar olmuştu. Zulmün sadığı bu zalim kadın her türlü sevimsizlikten
bolca nasibi almıştı. Vicdanın, kırıntı emaresinde bir nebze gölgede kalan izi
dahi yoktu. Issızdı, kurak topraklar gibi üstüne bereketli sevgi yağmurları
yağmaz, güzelliğin rüzgârları esmezdi çorak yüreğinde. Babalarının gölgesinin
silindi yerde karanlık fırtınalar üflerdi çocukların üzerine. Ne kadar zehri
varsa kusuyor, kustuklarında boğulmaları için üstüne tüm gücüyle
itiyordu.
Uğursuz sayılan aylardan bir gün kardeşlerin büyüğü
tartaklanarak hırsızlığa zorladı. Eli daha önce hiç harama uzanmadığından kapı
eşiğinden içeriye tek bir helal olmayan lokma sokamamıştı. Hiddetlenen kadın
yavuz hırsızlar gibi maraza yatmış, arsızca Yahudi bozması bir ağızdan saçılan
anlaması güç küfürleri savuruyor, kelam ile havaya kalkan kollar birer şamar
halinde suratında patlıyordu.
İnatla yapamayacağını haykıran küçük oğlanın
ağıtına tahammül fazla olmayınca önü kesilen aygırların toprağı dövmesi gibi
bir yanda ayaklarını yerlere vurarak tepiniyordu. Zavallı yavrucağı ensesinden
kaptığıyla sürüdü ahır damının en karanlık köşesine. Şöyle bir savurduktan
sonra direğe gerilmiş, hayvanlara vurulan gemin ucunda bağlı halatı kaptığı
gibi çelimsiz vücuduna yılan gibi dolayıp biçare bıraktı. Üzerinden çıkardığı
toz toprakta bereli, yırtık dizleri yamalı esvabını el yordamıyla bir çırpıda
sıyırıverip, soğuk ahırın kapısını üstüne kilitleyivermişti. Maksat ağlamaktan
gözleri şişmiş öksüzü iyice çaresiz bırakıp, dünyalık ne kadar hevesi varsa
kırıp kendine kul eylemekti. Lakin bu oğlanın inadını hakkıyla bilemedi.
Uzatamadığı elin kırılırcasına dövülmesi bir
yumurtanın komşudan çalınıp, üvey ananın eteğine koyulmamasındandı.
Soğuk tüm iliklerine nakış işlenir gibi sanki
iğneyle işlenmişti. Dudakları, parmak uçları göz göz olmuş morlukları. Yetmedi
işkencesi araladığı ahır damının kapısını, şöyle bir göz ucuyla süzdükten sonra
dalıverdi arsızca. Bir iki arşın zafer turu attı korkudan tüm vücudu
kilitlenmiş yavrunun önünde. Bir noktada durdu, vahşi hayvanlar gibi bakıyordu.
Çocuğun vücudundan daha soğuk, daha katıydı yüz hatları. Tiksinti uyandıran bir
sesle âdeta konuşmuyor çığlık atıyordu.
“Çıkıverirsen sözümden gayri olacak olan halin bu
dur işte!”
Nafile konuşmaktaydı.
Dil yalan konuşur. O da dayağı katık ettiğinden,
fakat el uzanmaz idi harama, anladı vicdanı olmayan bu kadın. Bahçedeki otlara
lazım olur diye belindeki kuşağa kıstırdığı kör bıçağı kaptığı gibi havada
kulak memesine doğru savuruverdi. Kopmaya yakın kesilen kulağın, damla damla
akan kanı hızını alamadı, sızarak aktı vardı yatağını buldu, ayakucunda
birikince küçücük bir göl oluverdi.
Bağırarak ağlamadı, istedi ama olmadı.
İçin için ağladı, aslında sade gözleri
ağladı.
Epey bir zaman sonra iyileşti yarası ama bıçağın
izi çocuğun yüreğinde kaldı.
Kardeşlerine yapılan işkenceye de artık gözleri
dayanamaz olmuştu. Babasına da kızgındı. Aç ve açıktalardı fakat ne olduğunu dahi
sormuyordu.
Karar verdi kaçacaktı
bir akşamüstü. Gizlice yol aldı bilmiyordu nereye gidecek, nasıl gidecekti?
Nizamiyede buluşmaya tembihli inzibatları takip edecekti kışla kapısına kadar.
Rastlayınca iki ere takılıverdi peşlerine, lakin çocuk yüreği gördüğü şeylerde
oyalanıyordu. Ormanlık alanda yitirince kendini bilemedi ne yapmalı,
durdu uzun bir süre seyre daldı. Etrafına bakındı belki bir ormancı gelir alır
kendisini diye. Lakin akşam karanlığı çoktan çökmüştü üzerine. Etraf
sessizleşince yitikliğin verdiği sızı sinsice sızdı en derinlerine.
Birazdan Kurt ulumaları duyuldu yakınlarda bir yerlerde, bir bahar gecesiydi
sıyırdı ceketini üzerinden tırmandı koca asırlık çınarın tepesine, uykuya
kalırım diyerek ceketiyle bağladı bedenini ağacın bedenine.
Sürü halinde gezindi kurtlar dolunayda kaldırıp
göğe başlarını tekrar tekrar uludular.
Çocuk hayretler içerisinde bir yanda da korku dolu
bakışlarla izledi olup bitenleri. Sabah olunca indi yola, vardı gitti bir
değirmenci babanın yanına. Adam sevdi çocuğu, aldı yanına. Karnı tok, sırtı pek
idi, emeği iyi belledi. Değirmenin taşı suyu dövdükçe para kazandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder