Sabah namazının dingin- liğinin, ruhumun renklerini belirgin- leştirdiği
demlerdi. Caminin kapısından yeni bir günün aydınlığına adımlarımı atıyordum.
Merdivenleri bir bir inerken, lâhuti âlemlerin derinliğine iniyor gibiydim.
Birkaç basamak daha inince, yemyeşil bir bahçede buldum kendimi. Kırağının
beyaza bürüdüğü çiçeklerin rengi adeta bir başka âlemdendi.
Bahçeden eve doğru hiçbir şey düşünmeden ilerliyordum, olabildiğince kısa
olan adımlarımın sessizliğini duyuyordum.
İncitmekten sakındığım; üzerinde ellerimi gezdirmeye kıyamadığım, yemyeşil
atlastan zemini ayaklarımla ezerken, ayaklarımın altına sereni düşünerek
yürüyordum.
Gecenin, elindekileri sabaha teslim etme vakti gelmişti. Havada biraz sis
var lâkin yıldızların iyice sönükleşmesi zar zor göz kırpması, güneşin
doğacağının habercisiydi.
Belli belirsiz bir hışırtı, adımlarımı bu sesler durdurdu. Gözlerim bu sesi
aramaya koyulurken, kulaklarım bu sesin bir kanat çırpması olduğunda ısrar
ediyordu ama gözlerim sesin sahibini görmeden kalbim tatmin olmayacaktı.
Boyları bir parmak kadar uzamış olan otların arasında, iyice yayılmış olan
kanatlarına dayanarak durmaya çalışan bir kuş, hem de Atmaca. Siyahın
kahverengide fena bulduğu bir renge bürünmüş yavru atmaca, yavrucak…
Ürkütmek istemiyorum lakin uçamayan bu kuşu nasıl yakalayabilirim.
Sırtı bana dönük ama korku dolu gözleriyle geriye doğru bakmaya çalışarak
beni takip ediyor.
Korkma desem, sana yardım edeyim desem, inanır mı acaba?
Korkma! Korkma, yavru kuş.
Kısa ve alabildiğine sessiz bir adımla biraz yaklaştım. Ellerimi şefkatle
açarak bir seferde kaçırmadan tutmak istiyordum. Sağ elimle kanatlarına
dokunduğum anda birden, korkunun telaşa bulandığı bir can havliyle ileriye
doğru atıldı zira ellerimi, kendi dünyasındaki acımasız pençelere benzetmiş
olabilirdi.
Zarar vermek istemediğimden kaçmasına izin vermiştim, vazgeçer gibi bir hal
içerisinde sırtımı dönüp uzaklaşmak istedim. Adımlarım geriye doğru dönse de,
vicdanım onu bu halde bırakmaya el vermedi. Sabahın ilk yemeği olarak bir
kediye yem olabilirdi.
Tekrar ona yöneldim.
İkinci hamlede yakaladığımda kalp atışlarını avucumda hissedebiliyordum.
Sesi çıkmasa da avucumun içindeki küçük bedenin titrek ve ürkek yüreğinin küt
küt diyen atışlarında korkusunu dillendiriyordu. Başını çevirerek, bana bakmak
istiyor lakin pek mecali de yoktu. Sonunda kendini biçare halde ellerime
bırakmak zorunda kaldı.
Ellerimin arasında katlanmış kanatlarıyla, sonsuza değin kendi dünyasından
ayrıldığını düşünüyor olabilirdi ama iyi bir tedaviye ihtiyacı vardı. Belki de
bir umuttur deyip salıverdi kendini, bulunduğu halin ağır şartlarına. Gökyüzünü
arşınlayan bir çift kanada bir devin ellerinde ağır kelepçeler takılmıştı.
“Ölüm ne uzak ne yakındır bize” terennümlerini duyar gibiydim.
Ellerim ıslanmıştı, nemli otların arasında bütün tüylerine nüfus eden
kırağıdan nasibimi almıştım.
Biraz beklemelisin, birazdan aydınlık…
Sevgili kardeşim Bekir Bey’i çağıracağım. Senin derdinden en iyi o anlar,
sen derdini anlatamasan da.
Bekir Bey, kasabamızın tek veteriner hekimi, sadece hekim değil bir gönül
insanı aynı zamanda. Hafta sonları da hayvanat bahçesiyle çalışıyor. Ama
korkma, seni oraya, demir kafeslerin ardına mahkûm etmeyeceğiz,
iyi bir hekimdir kendisi.
Hava iyice aydınlanıp ısınmaya başlayınca, Bekir Bey çağrımı kırmayıp
geldi:
— Hocam bir şeyi yok, biraz korkmuş, uçamıyor sadece. Biraz zaman geçerse
toparlar kendini.
İnsan da korkarsa, kırılır mı kanatları? Çöker mi olduğu yere? Kalır mı
kendi ağırlığının altında?
— Hocam, sabahın ilk saatlerinde havanın karanlığında uçarken önünü
göremeyerek bir duvara çarpmış olabilir ve büyük ihtimalle bu yüzden
paniklemiştir.
Atmaca ama henüz yavru, büyüyemeden bir duvara çarpmanın ne olduğunu
anlayamamış olsa gerek.
Her zaman karşına duvarlar çıkmaz, keşke bir daha deneyebilsen uçmayı. Bir
de kanatlarını alabildiğine açabilsen, bak o zaman neler oluyor.
Duvarları tanıyamadan uçmayı öğrenmiştin. Özgür gökyüzünü mesken
tutanlarla, gökyüzüne inat semanın burçlarına doğru duvar örenler çoğaldıkça, kanadı
kırılmadan, hevesleri kırılanlar da olacaktır elbette.
— Hocam, şu tedirgin bakışlar ve tir tir titremeler aslında korkunun değil
masumiyetin karinesidir.
— Doğru söylüyorsun.
— Üniversite sıralarında; yırtıcı kuşların hayatlarını vahşi yaşam diye adlandırırdık.
Oysa şu yavruları, hele hele de yuvalarındaki minicik yavrucakların masumane
bekleyişlerini gördükçe, onlarında aslında sevgiye, şefkate ne kadar muhtaç
olduklarını görüyoruz.
— Evet, yırtıcı kuşların da bir anne olduğunu ve gün boyu yavruları için
çalışarak, ağzında getirdiği börtü böcekleri kendini düşünmeden, önce onların
ağızlarına bırakmalarına ne demeli!
***
Balkona bıraktığımda hala
kanatlarını kırılmış zannediyordu zira kendini daha toparlayamamıştı. İki
kanadının arasındaki küçücük bedeninin tüyleri iyice kabarmış ve titriyordu.
Biraz uzaklaştım ama hala aynı, bir türlü kendine güvenemiyor olduğu yerde
kalakalmıştı. Başını sağa sola çevirerek etrafı kolaçan ediyordu.
Beyhude yere kendini yorma, sıkıntı
etme, önünde görünmez duvarlar yok. Her şey bir kanat çırpmana bakıyor.
Bir süre daha böyle kaldı.
Yaklaştım, onu ellerime alıp gökyüzüne bırakmak istedim. Böylece inanabilirdi
önünde yıkılmaz duvarların olmadığına.
Ellerimi uzattığım anda, korku dolu
çırpınışlarla birkaç adım atarak zıplayıverdi ve balkonun ucuna kadar
varabildi. Demir korkuluğun altından bir aşağıya bir de ileriye doğru baktı ve
nihayet açabildi kanatlarını boşluğun sayfalarına.
Bu kanat çırpıntısı, kalbindeki
çarpıntılara merhem sürer gibiydi. Birkaç kanat çırpmasıyla inandı
uçabileceğine ve nihayetinde uzaklaştığı yerden geriye doğru dönerek, başımın
üzerinden süzüldü.
O, gözden kaybolduğunda, ben, bedenimdeki her daim kanat çırpan bir kalp
taşıdığıma inandım.
Kalp ağrısı, kalp çarpıntısı ve şimdi fark edebildiğim kalp çırpıntısı…
Çok güzel betimlemissin üstad. Kalpleri dar kalıplardan sonsuzluğa uçuracak bir çırpıntı olmuş. Yüreğine sağlık!
YanıtlaSilO senin kocaman yureginden oluyorum. Huseyin gunes
YanıtlaSilO Senin kocaman YUREGİNDEN OPUYORUM Huseyin GUNES
YanıtlaSilHocam ellerinize saglik cok guzel olmus:-) AİHL AĞRI
YanıtlaSilKalemine saglik.Mürekkebin hiç kurumasin inşallah.f.yıldız
YanıtlaSil