VAHİT KAHVECİ VE DİLE BEDEL / Hasan KEKLİKCİ

 

“Sanmayın yabancıyım, içinizden biriyim/Severim hoş sohbeti, tam bir gönül eriyim” diyor Vahit Kahveci Merhaba Dostlar adlı şiirinde. Ve aynı şiirde, “Buradan bin iki yüz metre yüksekte yerim/Övünmek gibi olmasın Geben’dir memleketim” diye devam ediyor ve “Görevim halk adamı şehr-ül emin idim/Nasip etti Yaradan, millete hizmet ettim.” “Evimin kölesiyim, elimin ağasıyım/Hamd-ü Senalar olsun beş evlat babasıyım” diyerek kendisini tanıtıyor

Vahit başkanı yirmi yıl kadar önce, birinci dönem Andırın/Geben kasabası belediye başkanlığı yaptığı zaman tanımıştım. Bizim görevimiz 2004 yılında bitmiş, kendisi 2004 seçimlerini de kazanarak 1999-2009 yılları arasında on yıl belediye başkanı olarak görev yapmıştı. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum.

2022 yılının mayıs ayında Türkoğlu ilçemizin belediye başkanı Osman Okumuş’un il temsilcisi olduğu, Türkiye Belediye Başkanları Birliği Kahramanmaraş İl Temsilciliğinin kuruluşunda görev almış olup ve hizmetlerine bu şekilde devam etmektedir.

“Bir Baba Oğul Ortak Eseri” dedikleri ve oğlu Doktor Serdar Kahveci ile birlikte hazırladıkları şiir kitabı Dile Bedel 2019 yılında Sokak Yayın Grubu tarafından yayınlanmıştır. Yüz doksan iki sayfalık kitapta, Vahit Kahveci’nin yüz yirmi bir, Doktor Servet Kahveci’nin on sekiz şiiri bulunmaktadır. Kitapta yer alan şiirler iyi incelendiğinde; bir insanın gençlikten kocalığa doğru aldığı yolu ve o yolda rast geldiği olayları dile getirdiği hemen anlaşılır. Kitaba ismini veren Dile Bedel şiirinde “Bir şey söylemene kabirse engel/Kitabın konuşsun diline bedel” derken, insanoğlunun bu dünyadan göçüp gittikten sonra hatırasının dillendirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır şair. Ve Gönlümü adlı şiirinde “Koşarım ardından başka işim ne/Suların sel olup coştuğu gibi” diyerek hayatın kendisi için hazırladığı yola çıkıyor. Gün oluyor, bir ihtiyar nineye rastlıyor “Kimsin ser der gibi bakarsın bana/Nasıl anlatayım bilmem ki sana/Hani sizin şu Göğ Ahmet vardı ya/Onun torunuyum ihtiyar nine” diyerek en saf ve temiz bir dille ve en kolay anlaşılacak kelimelerle ninenin merakını gideriyor. Öğüt veriyor Evlat şiirinde tüm gençlere, “Kaide kuralı yay gibi bükme/Verilen değeri devirip dökme/Boynumuzu büküp bizi küçültme/Şaşarsan yolundan yazıklar olsun.”

Şair Vahit Kahveci, yaşadığı bölgeyi o kadar iyi tanıyor ki, şiirlerinde dağından, deresine, pınarından, kalesine her yerin adını anıyor. Meryemçil Beli, Kırkgözün Suyu, Kolum Hasan, Haleyli, Ardıç Arası, Gavur Oluk, Geben Kalesi bunlardan bazıları. Yeni yolların açılması ve yeni araçların hayatımıza girmesiyle, birçok yöre ismi kaybolup gitmektedir. Şiirlerde yer isimlerinin zikredilmesi bu açıdan çok önemlidir. Yine şiirlerinde kaybolmaya yüz tutmuş hatta birçoğu artık dile gelmez olmuş mahallî kelimeleri de ustalıkla kullanıyor. Bu kelimelerden bazıları, “omça, çon, ala aba, yaba, ham gön çarığı, hoo, meses, çatma, farımak, abara, çen, imrek, yoz…” Ayrıca bölgede yetişen ağaç ve çiçek isimleri de şiirlerinde yer almaktadır. Solana Kadar adlı şiirde; gül, sümbül, mor menekşe, çiğdem, papatya, lale gibi birçok çiçek ismi anılmaktadır. Ve şiir, “Hepsine aşığım bakarım öyle/Biter mi bağında ekersen söyle/Oku yaprağını tefekkür eyle/Sana ilham olsun ölene kadar” diye bitiyor. O nasıl bir haleti ruhiye ki, “aşığım bakarım öyle” diyor ve “Biter mi bağında” derken de, çiçeklerin bulundukları yerle birlikte güzelliğinin arttığının yanı sıra, Cenabı Allah’ın bahşettiği o güzelliğin insan eliyle bir yerlere taşınamayacağına vurgu yapılıyor.

Bir şiir çıkıyor karşınıza, “Hangi yangın yürekleri soğuttun/Kaç aşığın ellerine su döktün/Yeri geldi etrafında uyuttun/Anlatır gibisin çoban çeşmesi.” Ve zihninizde başka bir çoban çeşmesi canlanıyor, “ O zaman başından aşkındı derdi,/Mermeri oyardı, taşı delerdi./Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi./Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.”  Faruk Nafiz Çamlıbel geliyor hatırınıza. Vahit Kahveci Koca Başkan şiirinde “Her günün bir başka olurdu düğün/Yemekler verirdin günde üç öğün/Kul olan bir kula eğmezdin boyun/El bağlayıp duranların nic’oldu” derken, kulaklarımızda Muharrem Ertaş’ın Dadaloğlu türküsü yankılanıyor. “Sabahaca kandilleri yanardı/Soytarılar fırıl fırıl dönerdi/Ha deyince beş yüz atlı binerdi/Sana inip konan beyler nic'oldu.”

Rahmetli Abdurrahim Karakoç için yazılmış olan Karakoç adlı şiirde Karac’oğlan yenilmiş mi durmuş mu/Aşık Kerem Aslısı’nı bulmuş mu/Ferhat Şirin için dağı delmiş mi/Sor bunları unutma ha Karakoç” diyerek Karakoç anılıyor. Bu, önden gidenleri anmak, tam da Dile Bedel’in hazırlanış gayesi gibi geliyor insana.

Merhaba Dostlar şiiriyle bitirelim istiyorum. “Sabırla dinlediniz bakınarak yüz yüze/Allah’a ısmarladık saygılar hepinize”     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder