YERYÜZÜ DEPREMLERİ-1/Hidayet BAĞCI

“…Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? Bir de bakarsınız yeryüzü altüst olmuş!...”/ Mülk Suresi 16. Ayet-i Kerime

Gece karanlığını aydınlığa yavaş yavaş teslim ederken bir teheccüd vakti Beyza da Allah’a niyaz etme niyetindeydi. Beyza, sıcak yatağından kalkmak üzere hazırlık yapıyordu. İçinden kalksam mı kalkmasam mı diye bir hesaplaşma yapmasa da  sabah ezanına daha çok var diyerek biraz yatağında ısınma sürecini uzatıyordu. Birden yatağı dairesel bir hareketle bir beşik edasıyla sallanmaya başladı. Beyza o anda yaşam üçgeni oluşturarak bazanın kenarına bir cenin gibi kıvrıldı. Allah’a olan imanındaki gücü yeryüzünü sarsan kuvvete karşı kullanmak bilinciyle yeryüzünün duyacağı şekilde Ayet-el Kürsiyi yüksek sesle okumaya başladı. Bazen insan yanıbaşındaki birine sesini duyuramıyorsa haykırır ya bu da onun gibi bir şeydi ki Beyza yüksek sesle bu ayeti her bir nefeste “Lütfen sakinleş!” der gibi okudu. Yeryüzü sakinleşir mi? Sakinleşmez. Önce karşıdaki apartmanların yıkılma sesleri duyuldu. Sonra bahçedeki duvarın incir ağacını yıkma çabasının sesi geldi, duvar devrildi. Yağan yağmurun dışardaki gürültüye eşlik etmesi yeryüzünde bir telaşın varlığını haberdar ediyordu.

Beyza, Ayet-el Kürsi’yi okudu, bitirdi ama yeryüzü elinden elma şekeri alınmış bir kız çocuğu edasıyla ağlamaya devam eder gibi sallanmasını hızlandırdı. Bu sefer dualar Kainatın Efendisi o sevgili için edilecekti. O’nun yüzü suyu hürmetine Salat-ı Tefriciye okumaya başladı. Beyza Allah’a olan imanını yenilerken tüm sevdiklerini ve değer verdiklerini de bu dua çatısı altında birleştirdi. Duaları okurken sadece bir isim onun kalbine bir ok gibi saplandı. Bir an endişelendi. “Bu depremde ona ve ailesine bir şey oldu mu?” diye düşünmeden edemedi. O isimde bir an durdu yine de binbir ümidle duasını onun ve ailesinin ruhuna üfledi. O isim, onun can kardeşi Cemildi. 

Sarsıntı bittiğinde Beyza’nın babası Hasan efendi evdeki aile efradını topladı. Herkes sağ idi. Evleri de sağlamdı. Sokağa çıktıklarında karşı caddenin kenarındaki tüm apartmanlar bir mezar edasıyla karşılarındaydı. Caddeler bir mahşer kalabalığını andırsa da enkazlar arasındaki insanların can çekişen uğultuları arasında Hasan efendi, oğlu Cemil’in apartmanına binbir ümidle koştu. Beyza’nın dudaklarında Salat-ı Tefriciye, Gül Seher ananın dilinde dua, Hasan efendinin dilinde Şehadet kelimesi ve zihinlerindeki dua çatısı altında tüm sevdikleri vardı. Bu şekilde ailece Cemil’in evinin olduğu apartmana koştular.

Gülseher ana yeryüzü hizasında olan apartmanın enkaz altındaki oğluna ağlayarak seslenirken, Hasan efendi gözyaşlarını saklayan yağmur damlalarına sığınarak eşinin elinden tuttu.

“Haydi gidelim sabaha geliriz. Şehadet kelimesi getir.” dedi metanetle.

Beyza o anda dünya için ahiret süsünün bir beton parçası değil de iyilik ve kibarlık olduğunu idrak etti. Kardeşi Cemil’in enkaz altında ruhunu teslim etmekte olduğunu düşünerek onun ruhuna dualarını tek tek sıraladı.

“…Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? Bir de bakarsınız yeryüzü altüst olmuş!...”/ Mülk Suresi 16. Ayet-i Kerime


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder