İÇİNE KAPANIK GÜL / Ali Rıza KARAKALE












Yüzsüzleşmiş o şekilsiz korkular, kapımı alacaklı gibi üst üste zalimce çalıyor.
Ya alacak ya da çalacak.
Tüm ürkekliğimle kıstım sesimi
İçine kapanık bir gülüm şimdi.
Bu tam yuvarlak olmayan âlemin hiçbir nimetinde gözüm olmadığından
Çalıp günaha girmesin diye kendi ellerimle teslim ettim kendimi.

Zaman akıp gitti, hiç direnmedim
Ol dedi oldum!
Bağışladı bana sükutuneti.

Herkes bir yerlerden bir şeylerimi alıyor anı diye
Sen beni, dünya ömrümü, sigara canımı.

Tüm yaylı çalgıların söylemek istediği
Ne olabilir ki acıdan başka?

Kulaklarımın çınlamasını hiç bu kadar istememiştim.
Tek kapılı tek göz odada
Uyku mahmurluğundan korsanları andıran tek gözümle
Ya beni anmanı ya da kapımı senin alacaklı gibi çalmanı bekledim.
Kapımı çalmadan aklımı hangi ara nasıl aldın?

Sen,
Titreyen mülteci çocukların yanaştığı Ateş
Mendili mi yoksa geleceğini mi gözümüze sokuyor
Telaş etme
Rüzgâr ve melekler kaplıyor
Mendilden kazandığıyla aldığı 100 yaprak kareli metot defteri

Şimdi ise eski bir yolsun artık kimsenin geçmediği.

Aralıkta unutulmuş pencereyi fırsat bilen
Soğuk gibisin önce ensemden giren.
Çok üşüdüm, çok yoruldum
Şu dert ne kadar da düşkünmüş meğer bana.

Seni mahcup ve sadakatliyken gördüm, daha güzeldin
Sen ey samimiyet gel otur soframa.

Senin diğerlerinden eksik olan her şeyin
Bana dünyaları bağışlıyor bilsen.
Beni görmen için için yaşıyorum
Sabır bu aralar bir uçak bileti.

Beni tanımaz tebessüm
Çünkü varsayımına göre çok çektirdim dünyaya
Ters çevirsen aslında
Hiç ülke yok, hiç tebessüm yokmuş o ortamda.

Çok uyuyorum, aksi halde nazı çekilmez buraların
Bir de en çok uyurken nazım geçiyor Yaradana.

Şiirin hammaddesi ya derttir ya hüzün
Bana bunu yazdıran yalnızca gülüşün

Biraz önce beni gömdüler
Hissedersen üzülme, sen de gel!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder