ZİNDAN / Bilge Doğan


"Hayat devam ediyor"



Adım Farah, beni içtenlikle dinleyecek bir dosta ihtiyacım var.

Yaşamıma bakıp bir göz gezdirdiğimde, heybemde acı tatlı bir sürü hatıranın biriktiğini görüyorum. Bitmek tükenmez şikayetlerimizin ne kadar yersiz olduğundan dem vurmak isterim. Bazı mutsuz günlerimi, en mutlu günlerime değişmem misal. 

Yaşadığım bütün acıları yeni bir başlangıcın, yeni bir doğumun sancıları kabul edip sabırla bekledim hep; yalan, vefasızlık, riyakarlık tiksindiğim hasletler oldu. Ama güzel insanlar vesilesiyle hep kaç kez tükenmenin eşiğinden geri dönme lüksüne de sahip oldum.

Hep valizimi toplayıp gidebilme özgürlüğünü hayal etmekle geçti ömrüm. Ama bu fırsat elime geçse de sorumluluklarımdan kaçarak asla mutlu olamayacağımdan, gitmeyeceğimden eminim. Yine de "gitme" hayali hep beni rahatlatan bir hayal olmuştur, belki de gidip de göremediğimden hiçbir zaman. 

Nelerden nelerden bahsetmek istiyor insan kalemi böyle eline alınca. Büyüklerimizden kimi "Dünya Hâli" diyor, kimi "Ömürlük Yara". İşte biraz dert, biraz mutluluk ekmeğimize katık yapıp eritiyoruz zamanı sabır süzgecinde. Mutluyum hem de çok mutlu, kuluyum işte yeter diye teselli edip güç buluyorum her düştüğümde.

Kalemi elime almak mı dedim az önce. Ağız alışkanlığı. Kalemi elime alamam. Ben söylüyorum dostum yazıyor. Ben yazamam çünkü bedenim zindanım oldu, geçirdiğim kazadan sonra kıpırdayamıyor, kaskatı yatıyorum, konuşmamı bile güç anlıyorlar.

Mutluyum, çünkü yalnız ve çaresiz günlerde Allah'ı düşünecek daha çok vaktim oldu. Zindanım haline gelen şu beden bana gereksiz bir yığınmış gibi geldi ilk günlerde. Sonra duruma yavaş yavaş alıştım. Donuklaştım, kafamın içi boşaldı, sanki bütün bildiklerimi unuttum, isyanın kıyısında dolaştım dolaştım. İçinde bulunduğum durumun aslında çaresizlik değil benim kabul etmem gereken aslî durumum olduğunu anladığımda sorgulamayı ve belki de isyanı bıraktım.

Yatağa mahkûm olmadan önce de bedenim zindandı aslında bana. Şu an sadece bunu tefekkür edecek boş vaktim var. Evet, ayakta koşturuyorken, günü kurtarırken de bedenim bir zindandı, sadece daha süslü, bakımlı ve şımartılan bir zindan. Aslımı bulmama bir vasıtaydı sadece. Ruhuma dönüp bakmayı ihmal ettiğim günlerde de bu beden benim zindanımdı. Hepsi geçecek, özgür olacağım günler yakındır.

Mutluyum çok mutlu hem de. Macera dolu ve güzel insanlar arasında şahane bir çocukluk geçirdim misal. Anne babamı kaybetmedim. Bir yetimhanede geçmedi misal çocukluğum. Tecavüze uğramadım bir yetimhanede onlarca kez çok şükür. Toplanıp organ mafyasına satılan sokak çocukları arasında da olmadım. 

Mutluyum, çünkü sevdiklerim yanımda. Kaybolup gitsem de arada fırtınalarda az ama öz insanlar vardı yanı başımda. Gönlümü açıp sevdiğim onca insan oldu, ben de çok sevildim, ihanet edenler denizde damla gibi kaldığından unutup geçtim onların üzerinden. Acılar hemen geçip gitmese de sağlam yoldaşlarım oldu, mutluyum çok mutlu.

Bedenimi bana zindan yapan o kaza, acı haberi alıp yola fırlayışım, bu kadarına dayanamam dediğim o an, işte bu kaza ve bu yatağa mahkûm oluş, kaldıramayacağım hayattan O'nun beni çekip almasıydı aslında. Bitti dediğim an yeniden başlamak oldu size şu an durağan gelebilecek olan bu durumum.

Çok mutluyum, bana hiçbir şeyin kendinden büyük olmadığını hatırlattı hayatımın her aşamasında. Çok sevdim dediğim kahramanların zaaflarını bir bir gördüm. Kırıldım, yenildiğimi ve aldatıldığımı düşündüm önce, sonra anladım ki burası dünya yeriydi ve kimse kahraman olamazdı, herkesin zaafları vardı.

Mutluyum. Aslında kızmayı beceremeyen yufka yürekli bir insan olmama rağmen, iyiliği ve nazikliği anlamayan insanlara gerektiğinde haddini bildirecek sivri dilim vardı.

Hikayelerim oldu, iyi kötü çirkin, hepsinden sonra sıkıntılarımı alacak bir şifa kaynağı yolladı bana, bu yüzden de mutluyum.

Bu halimden rahatsız oldum bazen veya rahatsız olanlar olmuştur. Polyanna demişlerdir biraz iyi niyetliler, biraz daha kötü niyetliler ise enayi. Ne yapayım tabiatım böyle, en öfkeli halim beş dakikaya geçiyor, mutluyum, mutlu olacağım çok şey var.

Sevgili dostum, hayli yazdırdım, yordum seni de…

Yatağımdayım, gözlerimden başka kımıldayacak hiçbir organım yok, tüm vücut felçli haldeyim, hastane kokusu ve yalnızlık yoldaşım, uzaklara uzaklara bakmaktan başka yapacak hiçbir işim kalmamış gibi. Zindanım olan bu bedenden kurtulup aslıma kavuşmak için yalvarıyorum sadece. Henüz günler geçmemiş, ben bu hâle düşmemişken, içinde bulunduğumda kıymetini bilemediğim, güzel günlerimi hayal ediyorum. Çocukluğumla yetişkinliğim arasında gidip geliyorum, gidip geliyorum, gidip geliyorum. Hayatımın bir ilk bölümü olan güzel çocukluğum, bir de son bölümü olan sisli ve yarı karanlık yetişkinliğim arasında gidip geliyorum. Son bölümün aydınlığa kavuşması için, ilk bölümde kaybettiğim anahtarı arıyorum, gidip geliyorum.

Anlatacak çok şey var… (Devam edecek)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder