BOSNA GÜNLÜKLERİ-I / Sibel Kök



Bosna Yolculuğu














Bazı kitaplar yarıda bırakmak için bazı yollar kaybolmak içindir. O kitabı yarıda bırakmazsan o yolda kaybolmazsan bir yere varamayacaksın diyor İbrahim Paşalı bir yazısında. Yarıda bıraktığım kitapları, kaybolduğum yolları gözden geçirince daha varacağım yere bir arpa boyu yol alamadığımı fark ettim.

Olsun.

Yarıda bırakmaya, yürüdüğüm yolda kaybolmaya devam…

Şunu belirtmem gerekir ki kaybolduğum en güzel yol Bosna...

Evet, Bosna bir yol bizim için. Bizi Yunus’un odunları gibi dosdoğru olmaya davet eden, insan olmanın ve insan kalmanın inceliklerini bize öğreten zarif bir yol. Öğretmeye gelip de nasibine öğrenmek düşmüş kaç kişi vardır şu âlemde bilemem; ama biz onlardan ikisiyiz. Türkçe öğretmek için geldiğimiz bu diyarda dostluğu, samimiyeti ve vefayı talim ediyoruz. Boşnakların gözünden Türkiye’yi ve Türk kardeşlerine duydukları sevgiyi seyrediyoruz. Bundan daha güzel bir seyir yok bizim için. Biz de elimizden geldiğince, dilimizin döndüğü ve kalemimizin yazdığınca kendi penceremizden Bosna’yı ve Boşnak kardeşlerimizi anlatmaya gayret edeceğiz.

Bosna’nın benim gönlümde bıraktığı iz çocukluk yıllarıma dayanır…

Çocuktum.

Küçücük bir kız çocuğu...

Yanaklarını garbi yeli okşayan, saçlarını garbi yeline yoldaş kılan... Bu küçük kız çocuğunun dinlediği en güzel hikâyeydi gagasında merhem taşıyan turna hikâyesi. Bir türkü tuttururdu hikâyenin sonunda anlatıcı “Bosna-Hersek yarası sarın turnalar” diye. Bosna neresi, kuşlar neden uçuyor gagalarında merhemle anlamlandırmaya çalışırdım çocuk aklımla. Anlamını bilmediğim bu türkü ciğerimi öylesine dağlardı ki tutunup kuşların kanadına merhem götürmek isterdim ben de. Yıllar geçtikçe bu hikâyenin gerçekliği çarptı beni. Aliya’yı, Srebrenitsa’yı, Mostar’ı kısacası Bosna’nın bizim için ne anlam ifade ettiğini öğrendim. Ahir ömrümde Bosna’yı görmek ve Boşnak kardeşlerimle kucaklaşmak oldu tek gayem. İnsan bir şeyi samimiyetle isterse Allah bütün yolları önüne serermiş onun.

Yıllardır edilen samimi bir duanın neticesidir bizi Bosna yoluna düşüren...

En büyük şükür sebebimiz Bosna’yı gezmek, taşını toprağını görmek için değil de kardeşlerimizle kucaklaşmak, gönül bağlarımızı kuvvetlendirmek maksadıyla burada bulunuşumuz. Duamızın kabulüne vesile olan ve herkesin Osman Nalbant diye bildiği, bizimse Bosna’nın ikinci fatihi olarak gönlümüze taht kuran Osman hocamıza teşekkürü bir borç biliriz. Osman hocanın Bosna’ya ektiği kardeşlik tohumlarından ve bu tohumların yeşerdiğine nasıl şahit olduğumuzdan elbet bahsedeceğiz. Bu vesile ile Allah’ın bana bu yolculukta yoldaş kıldığı-ki bu da ayrı bir şükür sebebidir benim için- Bilge Hoca ile “Bosna Günlükleri” başlığıyla hatıralarımızı paylaşacağız. Kalemimizin ve dahi kalbimizin yükü böylelikle belki hafifler diye...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder