Keskin
bir kışın akşamında, meydanlığın arka sokakları gibiyim; ıssız ve tekinsiz. Hiç
kimseler dokunamıyor bana, ayakaltında duran bir kirpi gibi batıyor dikenlerim onlara.
Kendi sessizliğimde boğuluyorum. Bana sığınan ne varsa fısıltısı bile duyulmadan,
uzun adımlarla uzaklaşıyor. Benim boş ve iyice derinleşmiş çukurlarıma, aşınmış
yollarıma kimse ortak olamıyor. Kimse paylaşmıyor benim sükût dolu
topraklarımı.
İlerleyen
saatlerde kafaları güzel sarhoşlara bırakıyorum meydanı. Bağırıyorlar
alabildiğine sessizliğimi. Yırtıyorlar askıda duran sevimsiz suratımı.
Dolambaçlı kollarıma sarılmak, karanlık şakaklarıma uzanmak, başlarını koymak
istiyorlar vücuduma. Acıtmıyorum onları, çekinmelerine izin vermiyorum. Açık
benim bağrım esrik kokulara, afsunlu gözlere, titreyen bedenlere, üşüyen
ayaklara. Onlar benim bir gecelik dostlarım, herkes gibi bir ömür gelip de gün
ışımadan kaçan yoldaşlarım. Onlara nasıl sahip çıkmam, nasıl katmam vücuduma?
Ama
tek bir isteğim var...
Kendilerine
bir çukur yapıp gitsinler ayrılırken benden, biraz daha aşındırsınlar çoktan
aşınmış tozlu yollarımı.
BU VEDA
Bu veda en çok bana yakışacak
Her bir iç çekişte, daha
iyi ayıracağım ruhumu kalbinizden
Bütün yaşananlar buruk bir
hal içinde
Sessizce olacak gidişim
Huzur verecek bütün
huzursuzluklarınıza...
Usulca gideceğim,
ayakuçlarımın üstüne basa basa
Acıtmayacağım geçtiğim yerleri,
utandırmayacağım sizi
Gözlerimin eserlerini
akıtacağım zamansız yerlere
Siz onları toplayamadan
uçacaklar
Sessizce olacak
gidişim
Huzur verecek bütün
huzursuzluklarınıza...
Kapanacak tozlu tiyatronun
son perdesi
Kalacak belki aklınızda yaşananlar,
sere serpe
Konuşmayacak, susacak bu
vedadan sonra bulutlar
Toprak kokusu bulacaksınız
sizden gidenlerin arda kalanlarında
Sessizce olacak gidişim
Huzur verecek bütün
huzursuzluklarınıza...
Dostum, şiir yazanın değil ihtiyacı olanıdır derler ya, teşekkür ederim bunun için.
YanıtlaSil