BU BİR ÇAĞ DIŞILIK ÖZLEMİ YAZISIDIR! / Memduh ATALAY

Sesler, çok karmaşık; sesler, çok korkulu, sesler çok şehvet taşıyor ve ölü kardeş eti çeviren evrâaç misali kararmış, paslanmış ve ürkütücü...

Gel, sükût altın diyen çağa dönelim!

Evrak dolu kucaklar, görüntü budalası olmanın boşluğuna aldırmadan, anneler, nineler, bebekler bile yüzlerce resimle sergilenir, göze nazara bakmadan; mahremiyeti düşünmeden. Her şey gösterilmek için varmışçasına, ya da gösterilmek için yaşanıyormuşçasına bir görüntü fetişizmine duçar durumdayız.

Gel, yarısı yırtık resimlerin üç noktalı mektupların kalbin üstünde taşındığı zamana dönelim!

Felsefesi dünya, hikmeti peşin menfaat olan bir zihniyetin musikisi elbette birtakım seslerin ve aletlerin gürültüsü içerisinde ulvi hüzünleri değil, geçici hazları dillendirir. Kof, kaypak, anlamsız ve hayalsiz bir musikinin gürültüsü, fıtratın iç sesini uyandıran ve bizi saflığa, mistik vicdana çağıran sesin metafizik derinliğine müntakimane saldırıyor.  

Gel, bize hüzün çalan plaklara dönelim! 

Geceyi, gündüzün pahalı şamataları ile kirleten bu doyumsuz hız ve haz çağının ışıkları aslında ruhun ağlamalarını örten bir deccal efsunu. Gece, gündüzden düşen çığ ile, hazzın altında nasıl da ağlıyor bir bilsen. Eller, kadehten, klavyeden, akıllı telefon tuşlarından öylesine bizar ve semaya doğru açılmaya o denli muntazır iken Allah'a açılmaktan uzaklaşmış ve küçük ve ani bir ayartının tahakkümüyle böylesine kapanmışken

Gel, ağlanan, döktüğümüz gözyaşlarından yıldızlar çoğalttığımız, görüntüde karanlık ama içte aydınlık taşıyan gecelere dönelim!

Sevip de diyemeyen, deyip de vuslata eremeyen, her daim yüreğindeki derin mağarada sessiz tufanlar yaşayan bir 'iz’den, böylesi bir 'biz'den; tensel bir koşuya, cazibe yaftalı şehvete dönüşen müşterek sıfatlı hayatların baskısı içerisinde, kahırlı ve kederlisin adaşım.

Gel, çoban çeşmesinin taşına bağlayalım atlarımızı, suyla birlikte akalım dağ tepe demeden! Yalın ayak, atsız pusatsız erlerin ilkelliğine dönelim!

Bu beton binalar, bu soğuk yapılar; kebaptan, piknikten, çocukların okulundan ve inanç ambalajlı kokteylden oluşan apartMAN çıkmazını sunarken senin serazat ruhuna, sen taş yapıların inşadan değil ibadetten mülhem mimarisini minyatürde bile arar durumdasın adaşım.

Gel "evleri balkonsuz yapan mimarların alnından öpmeye" gidelim.

Varlıkta dost, makamda yaren olup da gam ve kederde  "ha o mu ..." diye cümleye başlayıp uzatacağı eli çekmesi bir yana hazır yaftalarla dostunu, arkadaşını, yoldaşını sahipsiz bırakan, paralı ama parasıyla ruhundaki uşaklığı gideremeyen borsacı, arsacı, parsacı ve üstelik bir de hacı zevatın arasında her gün zelil bir örnek daha eklerken hafızaya "Ebubekir'in evinden boş dönmesi uygun olmaz" deyip kafirden ödünç alan ve kardeşini boş çevirmeyen inceliğin hasretinde kahrın belli adaşım.

Gel, onların değer verdiği şeylere Allah bize değer verdirmesin diyen pirlerin dergâhına dönelim!

Evet, bu bir çağ dışılık özlemidir. Reel ve politik olandan, her şeyin yarar ve zarar ekseninde ele alındığı dünya pazarından, piyasadan, siyasadan "SONSUZLUK KERVANI PEŞİNİZDE BEN/ÜÇ ADIMLA GEZEN TOPAL BİR KÖPEĞİM/BASTIĞINIZ YERLERİ TAŞ TAŞ ÖPEYİM" rütbesine eresin be adaşım!

Erelim be adaşım!

ÇAĞDAŞLIĞIN PİAZZASI ONLARIN ÇAĞ DIŞILIĞIN MAĞARASI BİZİM OLSUN!

ÇAĞDAŞLIĞIN SERTİFİKASI ONLARIN ÇAĞ DIŞILIĞIN CAHİLLİĞİ BİZİM OLSUN!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder