OKURGEZER MİSİN?/Hidayet BAĞCI


Bir kitabı satın alacağımız vakit öncelikle görsel olarak kapak tasarımına bakarız. Eğer ki kitabın kapağındaki tasarım ilgilinizi çekmemişse kitabı rafa geri bırakırsınız. Oysa arka kapağında “Bu kitap gerçek bir okuryazar olmak isteyen gençler için yazıldı. Modanın uzağında, tarihin ışığında, pratik öneriler ve ödevlerle okuryazarlık kültürünü yeniden inşa etmek isteyenler için…” cümlesi vardır. Rafa bıraktığınız kitabı satın aldığınızda şu an 3. baskısında okunmaya devam ettiğini fark edersiniz. Eğer kitabın kapağını açıp okumaya başlarsanız 1988 yılında Kahramanmaraş’ta doğan Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün kısa özgeçmişini okursunuz. Bir diğer sayfada kitapla ilgili Mustafa Yıldız’a ait önsözden sonra başlar içsel hesaplaşmanız.

“Okuryazar mısın, Uyurgezer mi?

Küçükkürtül’e göre kitap okumaya başlarken niyet edilir. Aslında niyet, kitabı satın alacağımız anda başlıyor. Niyetiniz kitaplığınızda değerli bir isme yer vermek ise ne kitabın tasarımı dikkatinizi çekecek ne de baskısının yeni olması. Yeni baskılardan ziyade eski baskılara önem veren bir okurgezerseniz Küçükkürtül’ün dediği “Kendine ait bir kitaplık, aslında kendine ait bir dünya, bir zihin kurmanın en önemli unsurlarından biridir.” gibi bir haldesinizdir.

Kitabı odanızın bir köşesinde sesli sesli okumaya başladıysanız Küçükkürtül’ün “Kitabı sessiz okumak, kendi kendine yorum yapmanın kapısını açar.” cümlesiyle kendinize gelirsiniz. O anda refleksi olarak sesiniz fısıltılı bir şekle bürünür. Sanki yazar size bir şeyleri ihtar etmiştir. Küçükkürtül der ki: “Okuryazarlıktan maksat bir hedef doğrultusunda bilgilenmek, kıyas yapmak, hesap yapmak, okuma ve yazma becerilerini göstermektir.” Bu cümleler ışığında kitabın yarısından sonrasını sessiz ve sindire sindire okumaya devam edersiniz. Aslında bu kitap, okumaya yeni başlayanlara rehber olacak , tabiri caizse kitap kurdu olan kişilere de yön verecek türdedir.

Öncelikle bu kitabı akıcı bir şekilde okuyacağımı düşünmüyordum.İtiraf etmeliyim; Küçükkürtül’ün hayatından ve babaannesinden derlediği bölümler kitabın sayfalarına değer üstüne değer katmış. Aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’den yola çıkarak kitap okuma alışkanlığımızı kesiştirmesiyle birlikte rutin bir şekilde günlük tutma, not tutma gibi aktivitelerinin de hayatımızda önemli bir yere sahip olduğunu vurgulaması bu kitaba olan saygımı arttırdı. Bu kitabı Küçükkürtül’ün deneme tadındaki üçüncü bölümde bahsettiği konulara önem vererek okuyup bitirdiğinizde yapacağınız ilk iş, kendinize çizgisiz sarı yapraklı bir defter ve mavi mürekkepli bir kalem almak olacaktır. Eğer böyle bir alışkanlığı yıllar önce yapmış ve şimdi yapmıyorsanız kaldığınız yerden yeni bir sayfaya yeni bir tarihi not düşerek başlayabilirsiniz. Bu bir hatırlatmadır.  

“Okumanın da hayatımızda yer etmesi için bir sosyal çevre gerekir.”  diyen Küçükkürtül kütüphanelerin de bu hedefle açıldığını “Kütüphaneye gitmek demek biraz da kütüphanenin kurulması için çalışmak demektir.” cümlesiyle belirtir. Değerli kitaplar kadar kütüphanelerin de okuyan, araştıran ve düşünen insanlara ihtiyacı var.

İyi kitaplara, iyi okurlara ve iyi yazarlara denk gelmek duasıyla.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder