KULAĞI KESİK/Derya BAYTON

Öksüzdü! Rahmetli anacığı toprağa karışalı üç ayı doldurmasına yakın bir vakitte kardeşleri ile babası çoktan üvey ananın eline bakar olmuştu.  Zulmün sadığı bu zalim kadın her türlü sevimsizlikten bolca nasibi almıştı. Vicdanın, kırıntı emaresinde bir nebze gölgede kalan izi dahi yoktu. Issızdı, kurak topraklar gibi üstüne bereketli sevgi yağmurları yağmaz, güzelliğin rüzgârları esmezdi çorak yüreğinde. Babalarının gölgesinin silindi yerde karanlık fırtınalar üflerdi çocukların üzerine. Ne kadar zehri varsa kusuyor, kustuklarında boğulmaları için üstüne tüm gücüyle itiyordu. 

Uğursuz sayılan aylardan bir gün kardeşlerin büyüğü tartaklanarak hırsızlığa zorladı. Eli daha önce hiç harama uzanmadığından kapı eşiğinden içeriye tek bir helal olmayan lokma sokamamıştı. Hiddetlenen kadın yavuz hırsızlar gibi maraza yatmış, arsızca Yahudi bozması bir ağızdan saçılan anlaması güç küfürleri savuruyor, kelam ile havaya kalkan kollar birer şamar halinde suratında patlıyordu.

İnatla yapamayacağını haykıran küçük oğlanın ağıtına tahammül fazla olmayınca önü kesilen aygırların toprağı dövmesi gibi bir yanda ayaklarını yerlere vurarak tepiniyordu. Zavallı yavrucağı ensesinden kaptığıyla sürüdü ahır damının en karanlık köşesine. Şöyle bir savurduktan sonra direğe gerilmiş, hayvanlara vurulan gemin ucunda bağlı halatı kaptığı gibi çelimsiz vücuduna yılan gibi dolayıp biçare bıraktı. Üzerinden çıkardığı toz toprakta bereli, yırtık dizleri yamalı esvabını el yordamıyla bir çırpıda sıyırıverip, soğuk ahırın kapısını üstüne kilitleyivermişti. Maksat ağlamaktan gözleri şişmiş öksüzü iyice çaresiz bırakıp, dünyalık ne kadar hevesi varsa kırıp kendine kul eylemekti. Lakin bu oğlanın inadını hakkıyla bilemedi.

Uzatamadığı elin kırılırcasına dövülmesi bir yumurtanın komşudan çalınıp, üvey ananın eteğine koyulmamasındandı.

Soğuk tüm iliklerine nakış işlenir gibi sanki iğneyle işlenmişti. Dudakları, parmak uçları göz göz olmuş morlukları. Yetmedi işkencesi araladığı ahır damının kapısını, şöyle bir göz ucuyla süzdükten sonra dalıverdi arsızca. Bir iki arşın zafer turu attı korkudan tüm vücudu kilitlenmiş yavrunun önünde. Bir noktada durdu, vahşi hayvanlar gibi bakıyordu. Çocuğun vücudundan daha soğuk, daha katıydı yüz hatları. Tiksinti uyandıran bir sesle âdeta konuşmuyor çığlık atıyordu.

“Çıkıverirsen sözümden gayri olacak olan halin bu dur işte!”

Nafile konuşmaktaydı.

Dil yalan konuşur. O da dayağı katık ettiğinden, fakat el uzanmaz idi harama, anladı vicdanı olmayan bu kadın. Bahçedeki otlara lazım olur diye belindeki kuşağa kıstırdığı kör bıçağı kaptığı gibi havada kulak memesine doğru savuruverdi. Kopmaya yakın kesilen kulağın, damla damla akan kanı hızını alamadı, sızarak aktı vardı yatağını buldu, ayakucunda birikince küçücük bir göl oluverdi. 

Bağırarak ağlamadı, istedi ama olmadı.

İçin için ağladı, aslında sade gözleri ağladı. 

Epey bir zaman sonra iyileşti yarası ama bıçağın izi çocuğun yüreğinde kaldı.

Kardeşlerine yapılan işkenceye de artık gözleri dayanamaz olmuştu. Babasına da kızgındı. Aç ve açıktalardı fakat ne olduğunu dahi sormuyordu.

Karar verdi kaçacaktı bir akşamüstü. Gizlice yol aldı bilmiyordu nereye gidecek, nasıl gidecekti? Nizamiyede buluşmaya tembihli inzibatları takip edecekti kışla kapısına kadar. Rastlayınca iki ere takılıverdi peşlerine, lakin çocuk yüreği gördüğü şeylerde oyalanıyordu.  Ormanlık alanda yitirince kendini bilemedi ne yapmalı, durdu uzun bir süre seyre daldı. Etrafına bakındı belki bir ormancı gelir alır kendisini diye. Lakin akşam karanlığı çoktan çökmüştü üzerine. Etraf sessizleşince yitikliğin verdiği sızı sinsice sızdı en derinlerine.  Birazdan Kurt ulumaları duyuldu yakınlarda bir yerlerde, bir bahar gecesiydi sıyırdı ceketini üzerinden tırmandı koca asırlık çınarın tepesine, uykuya kalırım diyerek ceketiyle bağladı bedenini ağacın bedenine.

Sürü halinde gezindi kurtlar dolunayda kaldırıp göğe başlarını tekrar tekrar uludular.

Çocuk hayretler içerisinde bir yanda da korku dolu bakışlarla izledi olup bitenleri.  Sabah olunca indi yola, vardı gitti bir değirmenci babanın yanına. Adam sevdi çocuğu, aldı yanına. Karnı tok, sırtı pek idi, emeği iyi belledi. Değirmenin taşı suyu dövdükçe para kazandı.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder