EDİRNE’NİN YAŞAR BABASI/Samet YURTTAŞ


Edirne halkı ona "Yaşar Baba" diye sesleniyor. Samimi, dost canlısı ve güler yüzlü bir adam Yaşar Baba. Arada deli diyenler de var, deli değilse âlimdir diyenler de. Yaşar Baba Edirne'nin ayaklı gazetesi gibi. Nerede bir olay olmuşsa Yaşar Baba mutlaka bilir. Tanımadığı insan yok ve ne zaman nereden çıkacağı hiç belli olmaz. Bir bakmışsınız Kızılay çadırında bir bakmışsınız Belediye Başkanı'nın yanında... Gece gündüz sürekli sokaklarda geziyor. Edirne'nin köylerinde dahi olup bitenlerden haberi var. Onu yakından tanıyan insanlar bazı olayları önceden bildiğini bile söyler. Ben onların yalancısıyım bilemem. Benim bildiğim "böyle deliye can kurban."
        Yaşar Baba'nın maddi durumu çok iyi değil. Onu tanıyanlar hayır ve yardım babında ona para verirler. Yaşar Baba öyle herkesin içerisinde böbürlenerek göstere göstere para verenlerin parasını da kabul etmez. Gösteriş için değil gizliden ve gönülden verilmesini ister. Sağ gözün verdiğini sol gözün görmeyecek misali. Bu söz böyle değildi ama neyse siz anladınız benim anlatmak istediğimi. Öyle tanımadığı insanlardan da para almaz Yaşar Baba. İşte belki de bu yüzden o para istemeden bir çok kişi ona para verir. Yaşar Baba Edirne' de çok sevilir ve saygı gösterilir. İşte böyle bir adam Yaşar Baba.
. Neyse lafı fazla uzatmadan Yaşar Babayla tanışma hikayeme geleyim. Her zamanki gibi akşam evimin yanındaki çayevine indim. Samet ağabeylerle çay içip muhabbet ederken Yaşar Baba geldi. O zaman ilk kez görmüştüm onu, adını dahi bilmiyordum. Samet ağabey masamıza oturan Yaşar Babaya hemen çay söyledi. Elini sıktı ve hal hatır sordu. Yaşar Baba'yı görenler masamıza doğru yaklaşıyor cebine ya da avucuna para sıkıştırarak uzaklaşıyordu. Çok merak etmiştim bu adamı. Samet ağabeyin kulağına eğildim:
-Kim bu adam ağabey?
-Yaşar Baba.
-Necidir, ne iş yapar?
-Bizim dernek başkanıdır.
-Ne derneği?
-"Deliler Derneği."
Bu son söylediğini tam olarak anlamamıştım ama soracağım şeyler daha bitmemişti. Gülüp diğer soruya geçtim.
-Peki neden para veriyorlar?
-Durumu çok iyi değil o yüzden. Bir ağabeyi var ama o da ayyaşın sarhoşun tekidir. İddia oynar bütün parayı kötü işlerde harcar. Başkada hiçbir kimsesi yok. Bu paralarla karnını doyurur ve gününü geçirir.
Samet ağabey bunları deyince içime bir hüzün oturdu. Duygulanmıştım. Ben de cebimden çıkardığım parayı Yaşar Babaya uzattım. Bana sert bir bakış attıktan sonra "olmaz" diyerek bağırdı. Israr ettim ama bir türlü o parayı kabul ettiremedim. Sonra Yaşar Baba kalkarak tuvalete gitti. Fırsattan istifade Samet ağabey parayı kendisine vermemi beni yabancı olarak gördüğü için parayı kabul etmeyeceğini söyledi. Ben de dediği gibi yaptım. Yaşar Baba tuvaletten dönünce Samet ağabey beni işaret ederek “bak bakalım bundan olur mu?” diye sordu. Yaşar Baba:
-Olur, olur. O da bizden, o da deli.
Bu sözlerle birlikte biz gülerken Samet ağabey parayı Yaşar Baba'nın cebine sıkıştırdı. Sonra Yaşar Baba çayevinden ayrıldı. Yaşar Baba çayevinden ayrılınca Samet ağabey bana dönerek:
-Hayırlı olsun. Sen de artık "Deliler Derneğinin" üyesisin.
         İşte Yaşar Baba ile benim ilk tanışmam böyle olmuştu. Bu ilk tanışmadan sonra Yaşar Baba beni görünce hemen yanıma gelir masaya oturur ve çay söyle derdi. Ben de masanın altından para uzatırdım. Allah kabul etsin diyerek cebine koyardı. Artık Yaşar Baba ile dost gibi olmuştuk. Öyleki para vermeyi unuttuğum zamanlar "hoca beni gör beni gör" diyerek bana hatırlatırdı. Parayı alınca da gülümseyip giderdi. Bazı zamanlar da kendisi bize çay ısmarlardı.
Aradan uzun bir zaman geçti Yaşar Babayı ne çayevinde ne sokakta görmüştüm. Sonradan öğrendim ki şekerden dolayı hastaneye kaldırılmış ve hastanede yatıyormuş. Bir fırsat bulup da yanına gidemedim.
           Bugün işten çıkınca güzel havayı fırsat bilerek Selimiye Camisine doğru yürümeye başladım. Caminin hemen yanında ara sıra uğradığım bir çay evi vardı. Tek başıma oturmak istediğimde genellikle buraya gelirdim. Oturdum ve bir çay söyledim tam o sırada karşıdan Yaşar Baba'nın geldiğini gördüm. En başta dedim ya ne zaman nereden çıkacağı belli olmuyor. Ben hastanede sanırken o şu an karşımda bana doğru yürüyordu. Beni görünce gülümsedi yanıma doğru yaklaşarak sandalyeyi çekti ve masama oturdu. Ciddi bir ses tonuyla "çay söyle" dedi. Kafamı çevirip çay söyleyeceğim sırada çayevinin sahibi çoktan bir bardak çay getirmişti. Anladım ki o da Yaşar Baba'yı tanıyordu. Zaten ben Edirneli olup da Yaşar Baba'yı tanımayandan şüphe ederim. Yaşar Baba'yı tanımayan insanı tanımaz benim için. Adam Yaşar Baba'ya hal hatır sorup geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra işinin başına döndü. Yaşar Baba sakin bir şekilde çayını yudumlarken yanımızdan geçenler ona selam verip halini hatrını soruyor ardından da gönüllerinden ne koparsa cebine sıkıştırıyorlardı. Yaşar Baba en son gördüğümde ki gibi değildi. Yüzü solmuş ve yorgun duruyordu. Yarın doktora gideceğini söyledikten sonra çayından bir yudum daha aldı. Ben de hazır etrafta kimse yokken cebimden çıkardığım parayı masanın altından uzatarak Yaşar Baba'nın eline sıkıştırdım. Yaşar Baba'nın en sevdiğim yanı kendisine verilen paraya hiç bakmadan cebine atmasıydı. O verilen paranın kaç lira olduğuna bakmazdı gönülden gelen bereketiyle gelir derdi. Ve Allah kabul etsin derdi. Ben de hemen konuyu değiştirmek istedim:
-Sen bilirsin Yaşar Baba bu Selimiye'nin restorasyonu ne zaman bitecek?
-İki ay sonra bitecek az kaldı.
-Açılsın artık özledik.
-Açılacak açılacak az kaldı.
Bu sırada Yaşar Baba çayını bitirmişti. Ayağa kalkarak çayevinin içine girdi. Adama beni göstererek bir şeyler söylüyordu. Konuşmaları bitince yanıma geldi ve Allah'a emanet diyerek ayrıldı. Ben de hesabı ödemek için içeri girdim. Hesabı ödedikten sonra kapıdan çıkacağım sırada adam:
-"Sen Yaşar Baba'yı nereden tanıyorsun delikanlı?"
-"Deli deliyi tanır."

21.05.2025 / Edirne

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder