KÜL / Memduh ATALAY


Kül, güzelliğini saklayan prenses kül
Kimin umurunda takvim yaprağı
Bişr-i Hafi ayak izleri belli belirsiz
Bülbülü vuran el uçurtma mı uçuracak
Hüzün çarşısında çekiç sesleri
Her gün toprağımda kök salan fidan
Yeni açan çiçeklerin hakkı için
Bir daha kül
Meyvesini dalında kurutan prenses
Yanmadan yâre varılmaz dediğin
Ateşlerine düşeyim
Değirmenlerinde
Kuyularında
Zindanlarında
Sürgünlerinde
İlk aklına gelen
Kıyas kabul etmeyen benim
Tespihim de ateş kehribarı
Şiir yazar tespih çekerim!
-Bugün günlerden ne?-

Kendi savaşımda
Kendi ölümümle ölmek isterim
-Bir çay içer gibi-
Hiç kimsenin bilmediği
Aşkın söndüğünde sevgilinin gelişi
Kül olmuyorsam ateş dediğimde
Köle gibi satılmıyorsam Yusuf sınavında
Seni sonsuz bir sesle
Ve alevden kelimelerle çağırmıyorsam
Erguvan açmıyorsa gözlerinde
Kül bir daha kül
Hiçbir pazarda müşterisi çıkmayan
Senden başka alıcı beklemeyen
Uslanmaz köleye bak da geç
Rüyamı sen gör
Şiirimi sen yaz
Ünüm senin olsun
Adımı defterine yaz
Üstü silinse de
Hiçbir şey bırakmayacak kadar yoksulum
Dinleniyorum ölümün gölgesinde
-Aşk ölüm değilse ne?-

Gömleğimi Kerem gibi tutuşturamadım
Bir son fasıl çağrısı kaygılı ürkek
Turna gözlerinde karanfil sıra sıra
Yarım bir kalple gidilir mi Mısır’a
Ah külüm göğe savrulası
Ey Kenan illeri
Ey hüzün kulübesi
Eşiğinde nöbetteyim
Yüzümde ölüm gölgesi
İçe işleyen ateş insana
Keşke toprak olaydım
Sevmeyen bir kalptense
Yunus’ta hece
Bende kül bu bilmece
Ey korkudan savrulan kül
Ey ateşin beyazı
Bir daha kül
Kalbimi kalbinle buluşturamadım
İçimdeki Musa bir sussa
Onaracak bu yıkık binayı Hızır
Sonlu koşuda
Kalbimde dünya yükü
Sessiz ve korkulu çıkıyorum sahneden
Keşke toprak olaydım
Keşke toprak olaydım
Keşke toprak olaydım
-Şiir keşke değil de ne?-



1 yorum:

  1. Hüzün yoldaşımız kulubecikler mekanımız olmuş, Musalar da yarenimiz be Usta...
    Yüreğine saglik....

    YanıtlaSil